1 Mayıs’a bir kala HDP, TİP, EMEP ve ESP yetkilileri, gazetemize konuştu. Partiler, kapitalizmin ve AKP’nin emek sömürüsüne, ekonomik krize, baskı ve savaş politikalarına karşı yeni bir düzen inşa edilmesi gerektiğini belirtti
Yadigar Aygün
Küresel salgın halini alan Covid-2019’a karşı dünyada bazı ülkeler yurttaşlarını ve emekçileri korumak için birtakım önlemler aldı. Türkiye’de ise işçiler ve günlük çalışarak geçimini sağlayan insanlar zorla çalışmak zorunda bırakıldı. AKP’nin açıkladığı ekonomik paketlerine ve alınan kararlara baktığımızda emekçiler virüs koşullarında çalışabilir, gerekirse ölebilir ama asla üretim durmamalı politikasının hakim olduğu görüyoruz. AKP hükümeti, her ne kadar çok iyi önlem aldık dese de, sokağa çıkma yasakları ilan etse de “özel izinlerle” emekçileri virüsle koyun koyuna, yeterli önlem ve tedbirler almadan çalıştırıyor. Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’a bir kala gazetemize konuşan siyasi parti temsilcileri, yeni bir düzen inşasına vurgu yaptı.
‘AKP yaşatmıyor, öldürüyor’
HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, AKP’nin emekçileri virüs ile açlık arasında yaşamaya mahkum ettiğini belirtti. Piroğlu, “İşçi sınıfın çok ciddi ve derin sorunları var. Bu sene 1 Mayıs’ın denk geldiği süreci iyi koymak gerekiyor. İşçi sınıfına karşı çok ciddi saldırılar var. Bu pandemiyi, sağlık ve ekonomik sorunları işçi sınıfının sırtına yüklediği bir dönemin içerisinden geçiyoruz. AKP, salgına karşı bir sınıf karantinası uyguluyor. AKP, işçi sınıfı ve yoksul halkı işsizlik ve açlık tehdidinin altında bıraktı. İşçiler, virüsü göze alarak çalışmaya zorlandı. İnsanların bir kısmı hastalığı ve ölümü göze alarak çalışmaya devam etti. Her gün fabrikalardan, inşaatlardan vaka haberleri geliyor. Salgına karşı AKP’nin izlediği politikada çok sayıda işçi işinden olmuş durumda. Emekçiler, yoksulluk ve açlığın ortasında kalmış durumda. İktidar her zaman olduğu gibi faturayı işçilere yıktı. Sermayeyi güvenlik altına alırken işçileri ölmeye mahkum etti. Salgın aynı zamanda kapitalizmin insanlığı yok oluşa getirdiğini bir kez daha ortaya koydu. Dünya çapında işçi sınıfının öfkesinin büyüdüğü, kapitalizmin tamamen çöktüğü bir dönem içerisindeyiz. Bu 1 Mayıs aynı zamanda kapitalizm karşısında sosyalizmin yükseltilmesi gerektiğine dikkat çekmek gerekiyor” diye konuştu.
‘Kürt halkı ile birlik’
AKP’nin salgın koşullarında bile savaş politikasından vazgeçmediğini dile getiren Piroğlu, AKP’nin savaş baronlarını yarattığını belirtti. Piroğlu, “Salgından önce de şu anda da AKP, Suriye’de, Libya’da savaş politikasına devam ediyor. Halka harcanmayan paralar savaşa harcanıyor. Kaynaklar, savaş baronlarına, savaş zenginlerine aktarılıyor. İktidarın politikası sermayeyi ve savaş baronlarını korumak. Bu mücadeleyi kazanabileceksek kavga ve mücadele ile kazanabileceğiz. Kürt halkı ile omuz omuza durmadan, savaşa politikalarına karşı çıkmadan kapitalizmden ve bu iktidardan kurtulma şansımız yok. Bu salgın çok sayıda sendikayı, toplumsal hareketi sokaktan eve çekmeye zorladı. İşçi sınıfının birçoğu çalışmaya devam ediyor. Evde kal çağrılarına uyma şansı yok. Bizler, 1 Mayıs’ı çalışan kitleleri gören bir yerden hareket etmeliyiz. 1 Mayıs evlere hapsedilmemeli. Bütün yöntemler kullanılarak bulunduğumuz her yerde fiziki mesafe sağlanarak eylemler gündeme getirilmeli. İşçi sınıfına dayatılan açlık ve ölüm kıskacına itiraz günü olmalıdır” dedi.
‘AKP işçi düşmanı’
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Başkanı Erkan Baş da AKP’nin emekçileri değil sermayeyi koruduğuna dikkat çekti. Halk sağlığının riske atıldığını belirten Baş, “AKP’nin salgını bir fırsata çevirmeye dönük bir yaklaşım içinde olduğunu söyleyebiliriz. Görebildiğimiz kadarıyla halk sağlığını korumayı, halkın bu salgının yarattığı ekonomik yıkımdan korunmasını değil iktidarı korumayı ve patronların karlarını büyümeyi temel alan bir yaklaşım hakim. Şimdiye kadar yapılan yasal düzenlemelerin ve pratik uygulamaların tümü iktidarın bu hedefleriyle uyumlu. Bırakalım yoksul, ihtiyaç sahibi insanların evlerinde kalmalarının koşullarının yaratılmasını, sokağa çıkma yasağı ilan ettikleri günlerde dahi işçilerin çalışmaya devam etmesi için ‘özel izin çıkarılması’, 20 yaşın altındaki insanlar için sokağa çıkmasın kararı alınırken 20 yaşın altındaki genç işçilerin çalışmaya zorlanması en basit haliyle işçi düşmanlığıdır” dedi.
‘Saray rejimin sorumluluğu’
Baş, salgının sorumlusunun kapitalizm ve AKP iktidarı olduğuna işaret etti. İktidardan kurtulmanın yolunun ortak mücadele olduğunu belirten Baş, “2020 yılı 1 Mayıs’ı sadece Türkiye’de değil tüm dünya üzerinde kapitalizmin işçi sınıfı ve ezilen halklar için hiçbir çözüm üretemeyen bir aşamaya geldiğinin tüm çıplaklığıyla görülebildiği bir dönemde kutlanacak. Bırakalım, temel insan haklarını kullanan, insana yakışır bir hayatı sadece nefes alıp vermek, yaşamak için bile işçi sınıfının mücadele etmesi gereken bir süreçten geçtiğimizi görüyoruz. Bu nedenle 1 Mayıs’ın bir bütün olarak kapitalizme karşı emekçilerin, halkların kendi kaderlerini kendi ellerine alabilecek bir güce, birikime ve perspektife sahip olduklarının gösterileceği bir güne dönüşmelidir. Özel olarak ülkemizde ise korana süreci de dahil olmak üzere yaşadığımız tüm acılar ve zorlukların AKP/Saray rejiminin yarattığı yıkımla, iktidarın halk düşmanı politikalarıyla olan doğrudan ilişkisine odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. İşçi sınıfının işyerinde yaşadığı sıkıntılar ile, açlığa yoksulluğa mahkumiyeti, salgın günlerinde yalnızlığa ve çaresizliğe sıkıştırılması AKP/Saray rejiminin sorumluğundadır. İşçi sınıfı hem kendisini hem bir bütün olarak coğrafyamızı bu iktidardan kurtarabilecek en önemli güç olarak siyasete etkili bir müdahalede bulunmalıdır” diye konuştu.
‘Kaynaklar sermayeye’
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan da AKP’nin yurttaşlara değil sermayeye hizmet ettiğine dikkat çekti. Gürkan, “AKP sermaye düzeninin partisi olarak politik tercihlerini tekellerin çıkarlarını korumaktan yana kullanmaktadır. Salgın sürecinde de farklı davranmamış, salgınla mücadelenin ve halk sağlığının gereğini yapmaktansa her şart altında sömürü çarklarının dönmesini sağlamak üzere tedbirler almıştır. Bir taraftan halk sağlığı ve ihtiyaçları için gerekli ve zorunlu olmayan iş kollarında, salgının yayılma riskini göze alarak üretimin ve hizmet sunumunun sürmesini sağlarken diğer yandan ise emekçiler tarafından yaratılan tüm değerler ile tüm kamu kaynaklarını yandaş sermaye başta olmak üzere tekellerin emrine sunmaktadır. Üretim ve hizmetler sürerken, İşsizlik Fonu’nun sermaye çıkarları doğrultusunda kullanılması için yeniden yollar açılmakta, teşvik, vergi indirimi, kredi ertelemesi gibi uygulamalarla sermaye kesimi beslenmektedir” dedi.
‘Talan devam ediyor’
Gürkan, AKP’nin yağma ve talan politikalarının salgın sürecinde de devam ettiğini vurguladı. Gürkan, “İhalelerle soygun sistemi, köprü, hastane gibi garanti verilen ödemeler, Salda gölünde olduğu gibi yeraltı ve yerüstü kaynaklarının salgın süreci demeden yağması, Suriye ve Libya’da sürdürülen yayılmacı politikalar kesintisiz devam etmiştir. Baskı, her koşulda tek adam iradesinin hakimiyeti, muhalefetin ezilmesi, susturulması, değersizleştirilmesi, salgını fırsata çevirerek hak gasplarına, yasaklara ve özgürlüklerin kısıtlanmasına dayanak yapma gibi tüm uygulamalara bu dönemde tanıklık ettik. Aslına bakarsak seçilmişlerin üzerinde sürdürülen Saray vesayeti salgın sürecinde daha güçlenmiş, tek adam yönetimindeki siyasal rejimin tüm özelliklerini yansıtmıştır. Bugün sömürü, yağma, savaş, işsizlik, yoksulluk ve eşitsizliğin kaynağı olan kapitalist, emperyalist sistemin yarattığı sorunların sonuçlarını tüm ülkelerin işçi sınıfı, emekçileri ve halkları, kadınları, çocukları, gençleri yaşamaktadır. Bu yıkıcı düzenin değişmesi ihtiyacı 2020 1 Mayıs’ında da kendisini ortaya koymaktadır.” diye konuştu.
‘Kürt düşmanlığı sürüyor’
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, AKP’nin salgın sürecinde topluma yönelik baskılarına dikkat çekti. Tümüklü, AKP’nin kendisi dışında diğer siyasi partilerin yardımlarını engelleyerek toplumsal dayanışma ağlarını yok etmek istediğini söyledi. Tümüklü, “AKP, doğuşundan bugüne fırsatçılığı, ikiyüzlülüğü ve faşist karakteriyle özdeşleşiyor. AKP, fırsatçılığı faşizmle birleştirerek yapıyor. Fırsatçılığı iki eksene dayanıyor. Birincisi işbirlikçi tekelci sermayesinin krizini atlatmak ve mümkünse büyümesini sağlamak, ikincisi de faşist şeflik rejiminin dayanaklarının sürdürülmesi, güçlendirilmesi ve toplumsal ayaklarının geliştirilmesini amaçlıyor. Faşist rejim, binlerce siyasi tutsağı hapishanelerde ölüme terk ederken, hırsızı, katili, mafyayı serbest bırakan İnfaz Yasası’yla da kendi çeteci eğilimine uygun olarak mafyatik ilişkilerini güvenceye alan başka bir yönden fırsatçılık da yapıyor. AKP’nin, Kürt düşmanlığını sürdüren faşist devlet fırsatçılığı ve savaş politikası ile karşı karşıyayız” diye konuştu.
‘Yaşam için genel grev’
Kapitalist sistemin ve AKP’nin emekçileri, ezilen kesimleri korumadığına vurgu yapan Tümüklü, yaşam hakkı için genel grev çağrısı yaptı. İş cinayetlerini ve emek sömürüsünü hatırlatan Tümüklü, “Yaşam grevi ile öncelikle ücretli izin hakkı ve işten çıkarmaların yasaklanması için greve çağırıyoruz. Bu grevin yaratılması için organize sanayi bölgelerinde, atölyelerde, zorunlu çalışma alanlarında grevi örgütlemeye, üretim alanları dışında boykotu yaratmaya, birleşik direnişi inşa etmeye çalışıyoruz. İşçi sınıfı ve ezilenlerin, dünya halklarının birlik, mücadele, dayanışma günü 1 Mayıs’ı şimdiden kutluyoruz” dedi.
YARIN: İŞÇİLER