25 Kasım eylemlerine yönelik yasak ve baskıları, hükümetin kadın mücadelesinden korkması olarak değerlendiren feminist avukat Canan Arın, ‘Kadınlar cephesinde yeni bir direniş ve mücadele başladı’ dedi
Kız çocuklarının evlendirilmesine karşı verdiği mücadele nedeniyle, demokrasi ve insan hakları alanında Bruno Leoni Enstitüsü ödülünü alan feminist avukat Canan Arın, Türkiye’deki hukuk sisteminin kadınlara yansımasına ilişkin Mezopotamya Ajansı’na konuştu. Türkiye’de hukuk sistemi diye bir sistemden söz etmenin mümkün olmadığını dile getiren Arın, “Yargıç kalmadı. Davalar manasız şekilde uzuyor. Var olan yargıçlar çok genç. Talebe, hukuk fakültelerini üç-beş sayfalık fotokopilerle bitirmişler. Önüne gelen özel hukuk fakültesi açmış. Seviye çok düşmüş durumda. Bütün bunların yanında AKP hükümeti kadın haklarını yasalar veya KHK’lerle her gün biraz daha yok etme yolunda. Bulunduğumuz saflarda asla ama asla mücadeleyi bırakmamalıyız” dedi.
‘Korktular’
Son yıllarda artan kadına yönelik şiddetin uygulanmayan yasalardan bağımsız olmadığına dikkat çeken Arın, 25 Kasım günü, Taksim’de eylem yapmak isteyen kadınlara polisin müdahale etmesine, “AKP hükümeti, erkek iktidarının sarsılmasından rahatsız. Dolayısıyla, bütün kurum ve kuruluşlarıyla kadın gücünü ve muhalefetini kırmaya çalışıyor. Bence kadın cinayetlerinin artmasının nedenlerinden biri de bu. Kadınlar artık daha güçlü ve güçlerinin farkındalar. Hükümetin bu güçten korktuğunun son örneği, Taksim’deki şiddet oldu. Neden korkuyorsunuz? Topsuz, tüfeksiz kadınlar sadece ‘kadın haklarını uygulayın’, ‘kadın cinayetlerini durdurun’, ‘çocuk istismarından vazgeçin’ diyor. Devlet adına hareket eden güçler İstiklal Caddesi’ni insanlara kapatıp kadınları daracık sokaklardan yürütüp sonra oralarda kıstırıp gazla boğmaya çalışıyorlar” sözleriyle tepki gösterdi.
‘Erkeğe muhtaç olunmamalı’
Ödül almasına vesile olan kız çocuklarının evlendirilmesine karşı sürdürdüğü mücadeleyi hatırlatan Arın, müftülere nikah kıyma yetkisi veren yasaya değinerek şunları söyledi: “Evlendirme işini müftülere ve imamlara verdiler. İnsanların, imam tarafından evlendirilmesi amacıyla resmi nikah isteyenlerden dünya kadar para talep ediyorlarmış, eğer nikahını imama kıydırırsan parasız oluyormuş. Kız çocuklarının ‘gelin’ olmaya özendirilmemesi gerekir. Evlilik yaşamın bir parçası ama olmazsa olmazı değil. Kadınların, önce kendi ayaklarının üstünde durmaları gerekir, erkeğe asla muhtaç olmamalı. Evlenmeden yaşanabilir, çocuk sahibi de olunabilir ama haysiyetsiz, şiddet ortamında yaşanamaz” dedi.
‘Güçlendikçe baskı artıyor’
Kadınlar cephesinden yeni bir direniş ve mücadelenin başladığını kaydeden Arın, sözlerini şöyle tamamladı: “Eskiden Türkiye’nin İran olmasından korkuyordum. Şimdi, Suudi Arabistan vehhabiliği getirmeye çalışıyorlar. Bütün göstergeler bu yönde. Eskiden mevcut haklarımızı geliştirmeye çalışıyorduk, şimdiyse elimizdeki hakları korumaya çalışıyoruz. Kadınlar güçlendikçe üzerlerindeki baskı artıyor. O nedenle kadınları eve kapatmak üzere ‘yoksulluk nafakası’, sonra ‘iştirak nafakası’, daha sonra 6284 Sayılı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve hatta İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekmeye kadar gidecek bir süreçteyiz. Mücadeleye devam.”
İSTANBUL