Gazetelerin neredeyse her satırında, televizyonlarda dünyanın ve memleketin rutini olmuş ve yine neredeyse kanıksadığımız kötülüklere, şiddete dair haberlerin hepimizi hala şaşırttığı, yorduğu günler yaşıyoruz. Trende, otobüste sanırım bu yüzden gözleri telefonlarında olan insanların çoğunlukla komik kısa videolar izlediğini, oyunlar oynadığını gözlemliyorsunuzdur. Yadırgamamalı, gülmek de bir ihtiyaç ve bunun için de bir pazar var artık. Bu pazarı oluşturmak için özellikle mi dünyayı yaşanası bir yer olmaktan çıkarıyorlar acaba desek çok mu paranoyakça olur?
Bu hafta Yeni Yaşam okurları için sivil havacılık yıllarımda biriktirdiğim ilginç yaşanmışlıklardan, komik anılardan, gökyüzü olaylarından hatta ucuz atlatılan tehlikelerden söz ettiğim keyifli bir hafta sonu yazısı hazırlamıştım aslında. Ne mümkün! Dünya artan bir ivmeyle kıyamete doğru giderken ne mümkün…
Kimilerinin “siber” de dediği İsrail’in elektronik harp yöntemlerinden sonra artık hiçbir şeye “paranoya” veya “komplo teorisi” demek olası değil. El Kaide’nin, yolcu uçaklarını bombaya dönüştürdüğü 11 Eylül saldırılarıyla başlayan ve “güvenlik” bahanesiyle bütün özgürlükleri, hakları, mahremiyetleri yok eden çılgınlığın vardığı son nokta burası işte.
Önce “terör” bahanesini bir perde gibi üstlerine örterek katliamlar yaptılar, ülkeler işgal ettiler. Sonra da üretilen ne varsa aklın sınırlarını zorlayarak silaha dönüştürdüler. Tek ihtiyaçları, enerji depolanabilen ve telefonlardaki gibi yavaş yavaş harcandığında zararı olmayacak batarya gibi patlamaya elverişli bir şeydi. Çağrı cihazlarına veya telsizlere patlayıcı yerleştirmeye gerek bile yoktu. Geriye bu sıkıştırılmış enerjiyi istenilen zamanda ani bir reaksiyonla, şişirilmiş bir balona iğne batırıp patlatmak gibi açığa çıkarmanın yolunu bulmaya kalmıştı. Ve bu yöntemi ürettiler sonunda. Ne uçak kaldırdılar ne SİHA! Cepte, elde taşınan binlerce minik bomba eş zamanlı olarak patlatılınca binlerce insanı yaraladı, canlar aldı…
Bataryası olan ve internete bağlanabilen her şey artık bir bombadır. Belirli bir bölgede örneğin Telegram, Signal veya Whatsapp kullanan cihazlara rahatlıkla tetikleyiciler gönderilebilir. Tabii şimdiden bunu “engelleyecek” karşı programlar da piyasaya sürülmektedir!
Radyo frekanslarını da dönüştürebilirlerse veya evlerimizdeki prizlerde hazır bekleyen elektrik enerjisini de yönlendirebilirlerse silah olarak kullanabilirler. Sınırlar aşıldı artık. Bir de bakmışsınız kulaklığınıza gelen ses dalgaları beyninizi parçalayacak bir frekansta size ulaşmış veya ışığı yaktığınızda bir kamçı gibi çakan şimşekler evdeki herkesi kavuruvermiş! İsrail’in yaptığının, ürpertiyle uzak durulması istenen nükleer savaşın düğmesine basmaktan bir farkı yoktur.
Her silahın (ve karşıtı olarak üretilenlerin) mutlaka bir de pazarı olacak elbet. İsrail devleti, bu yöntemi kendisi geliştirdiyse şimdiden pazarladığı ülkeler olduğu da açık. Ya da örneğin ABD’den satın almışsa, her devletin düşman olarak gördüğü bir “teröristi” olduğuna göre, İsrail’den başka devletlerin de elindedir veya kuyruklar oluşmuştur şimdiden! AKP-MHP iktidarının ilk sıralarda olduğunu, hatta çok önceden gizli görüşmeler yaptığını söylersek abartmış olmayız!
Üstesinden gelemeyecekleri tek şey “keşfedilmiş ve keşfedilecek en güçlü silahın, ölümü göze almış insan” olduğu gerçeğidir. Bunun çoğulunu söylersek çareyi de ifade etmiş oluruz. Kötülüğün karşısında birleşmeyi başaran insanlığın önünde en güçlü silahlar bile etkisiz kalmaya mahkûmdur. Bu süreç umarım karşıtını da yaratacak, yaşama sahip çıkan insanlığın birleşme çağı başlayacaktır.