Gece yarısı çıkartılan bir KHK ile 2016 yılında kapatılmasının ardından yaklaşık beş yıl geçen Gündem Çocuk Derneği, kuruluşunun 10. yılında bir kitap yayınlamıştı. Notabene Yayınları ile ortaklaşa yayınlanan “Devlet Dersi” isimli bu kitabın yazarı gazeteci Gökçer Tahincioğlu idi. Kitap “öteki” çocuklar ve “cezasızlık” karanlığıyla yüzleşme hikayelerinden oluşuyordu. 10 çocuğu ve maruz kaldığı cezasızlığı anlatan kitabın girişinde dernek şöyle yazmıştı: “ ‘Devlet dersi Türkiye’de seçmeli değil zorunlu bir derstir. Bu dersin öğretmenlerini herkes biliyor, geçmişte ve günümüzde…’ Böyle tanımlıyor Ece Ayhan, Meçhul Öğrenci Anıtı şiirinde çocukların öldürüldüğü devlet dersini. Aslında biliyoruz sadece çocuklar değil, hepimiz alıyoruz bu dersi, zorunluluktan. Önce içinde doğduğumuz ailede, yaşadığımız mahallede, oynadığımız sokakta, sonra devam edebildiğimiz kadar okulda, işte, hastanede, mahkemede ya da her akşam ekran karşısında oturma odamızda. Yani devletin dersinden hiçbirimiz muaf değiliz. Muaf değiliz ama bu ders bazılarımız için daha ağır, daha yıkıcı…”
İşte bu kitapta yer alan on çocuktan biri Lütfillah Tacik’ti. Devlet dersini daha ağır daha yıkıcı alanlardan biri…
Lütfillah, Afganistan doğumluydu ve 17 yaşındaydı. 16 Mayıs 2014’te Iğdır’dan yanındaki yirmi kişi ile birlikte Türkiye’ye iltica ederken jandarma tarafından yakalandı ve idari gözaltına alındı. Bir süre İçişleri Bakanlığı Iğdır Yabancılar Şubesi’nde tutulan Lütfillah benzer şekilde yakalanan otuz beş kişi ile birlikte Van Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) gönderildi. Lütfillah sınır dışı edilecekti. Kendisiyle birlikte yedi çocukla GGM’de sınır dışı işlemleri devam ederken polisler tarafından Van Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne korunması ve barınması için bir gençlik merkezine teslim edildi. Çünkü Lütfillah on sekiz yaş altındaydı ve Türkiye tarafı olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre sınırları içerisindeki tüm çocukları korumakla yükümlüydü. Lütfillah, 27 Mayıs günü kaldığı merkezden Yabancılar Şube Polisi tarafından diğer çocuklarla birlikte teslim alınarak yaş ve bulaşıcı hastalık tespiti için yeniden Geri Gönderme Merkezi’ne götürüldü. Bu tespit elbette hastanede yapılacaktı.
Daha sonra açılacak davanın iddianamesine göre, işlemleri devam ederken çocuklar televizyon odasında bekledi. Bu sırada Lütfillah, görevli polis ile ayaküstü konuşmaya başladı. Polis, Lütfillah’a yaşını sordu ve “17” cevabını alınca da “Yalan söylüyorsun” diyerek ona yumruk attı.
Lütfillah arkadaşlarının yanına dönüp olayı anlattı, kısa süre sonra da baygınlık geçirdi. Arkadaşları elini yüzünü yıkayıp hava alması için onu dışarı çıkardılar. Bir süre yere uzanıp dinlenmesini sağladılar. GGM’deki polisler ise Lütfillah’ın durumuyla hiç ilgilenmedi.
Lütfillah diğer çocuklarla birlikte araca bindirilip işlemleri tamamlamak üzere Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne giderken araç içinde de rahatsızlandı. Çocuklar, durumu araçtaki polislere bildirdi. Ancak hastaneye gitmek üzere yola çıkılmış olmasına karşın polisler; Lütfillah’ın rahatsızlığını duyunca hastaneye gitmek yerine önce kelepçe almak için bir dükkana, daha sonra da Emniyet Lojistik Şube Müdürlüğü’ne uğradılar. Böylece Lütfillah iki saat boyunca araç içinde, tanıkların verdiği bilgiye göre “iyileşmesi beklenerek” gezdirildi. E sonuçta polis, bir çocuğu darp etmişti ve çocuğun yaşamı pahasına bu ortaya çıkmamalıydı!
Ancak iki saat sonra hastaneye getirilebilen Lütfillah üç gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşamını kaybetti. Otopsi raporuna göre çocuk beyin kanaması geçirmişti. Yani çocuk iki saat gezdirilmek yerine hastaneye götürülse yaşamını kaybetmeyebilecekti.
Olay, mülteci hukuku alanında çalışan Van Barosu avukatlarından Av. Mahmut Kaçan tarafından rastgele öğrenildi ve üzerine gidildi. Av. Kaçan “GGM’de bir çocuk ölmüş” duyumunu ciddiye almasaydı bugün hiçbirimiz Lütfillah’ın adını bilmiyor olacaktık.
Olay duyulunca ve açığa çıkınca bir soruşturma başlatıldı. Savcılık olay yerindeki kamera kayıtlarına el konmasını istedi. Ancak ne tesadüftür ki sadece olay yerine bakan güvenlik kamerasının arızalı olduğu ve görüntü kaydetmediği bildirildi. Tıpkı daha önce yaşanmış pek çok işkence vakasında olduğu gibi…
Bir yıl süren soruşturma sonunda bir iddianame hazırlandı. İddianamede olayda sorumluluğu tespit edilen iki polisin “kasten yaralama” ve “neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama” ile “görevi kötüye kullanma” suçlarından cezalandırılmaları istendi. Lütfillah’ın ölümüyle ilgili ilk duruşma 19 Kasım 2015’te görüldü. Davayı takip eden Mülteciler Dayanışma Derneği, Kaos GL Derneği, TİHV ve Gündem Çocuk Derneği’nin katılma talepleri reddedildi.
Evet, Lütfillah’ın ölümünün ardından tam yedi yıl geçti. Yedi yıl içinde, 20 Kasım 2018 tarihine kadar on üç duruşma görüldü. Bu duruşmalarda Lütfillah’ın ailesine ulaşılması, beyanlarının alınması da beklendi, TÜBİTAK’tan gelecek inceleme raporları da… Pek çok kez de mahkeme heyeti değişti, bu sebeple duruşmalar ertelendi.
On üç duruşma boyunca tek bir kişi tutuklanmadı, ceza almadı ya da en azından dava sonuçlanana kadar görevden uzaklaştırılmadı. Yanı sıra sanık polislerin davaya katılma zorunluluğu da bu süreçte kaldırıldı.
Geçtiğimiz günlerde davayı takip eden avukatlar aracılığıyla bir haber geldi: Afganistan’da yaşanan durum göz önünde bulundurularak Lütfillah’ın ailesine ulaşılmayacağı kabul edilmiş ve Lütfillah’ın ölümüyle ilgili davada mütalaa verilmesi aşamasına gelinmişti. Haberi veren avukat hepimizin kaldığı yerden bu davayı takip etmesi çok önemli diye de eklemişti.
Bu haberin ardından mütalaanın verileceği düşünülen duruşma 19 Ekim’de görüldü. Olayı başından beri takip eden Uluslararası Af Örgütü, Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı ve diğer kuruluşlar oradaydı. Ancak yine savcı değişmişti ve bu savcı da ek süre istedi.
Yedi yıl sonra Lütfillah’ın davasını kaldığı yerden takip etmeye devam etmek aslında Gökçer Tahincioğlu’nun “Devlet Dersi” kitabında dediği gibi “cezasızlık karanlığıyla” bir kere daha yüzleşmek demek. Ve bu yüzleşme olmadan insan hakları ihlallerini yeniden yeniden üreten, failleri koruyan cezasızlık zırhından kurtulmamız hiç mümkün değil. Lütfillah’ın öldürülmesiyle ilgili davanın bir sonraki duruşması 14 Aralık 2021’de, Van’da.