Hayatımızda birçok seçim yaşadık ama bu kadar seviyesiz bir seçim atmosferi yaşamadık. Hakaretler, ayrıştırmalar, tehditler ve yalanlar havada uçuşuyor. Bu insanlar yarın Meclis sıralarında oturacaklar ve ülkeyi yönetecekler. Bence Meclis’teki en önemli değişiklik “dokunulmazlığın” kaldırılması olmalıdır. Bu hakaretleri edenler koruma altına alınmamalıdır. Mesela adalet bakanının, “tercihiniz seccade mi yoksa şampanya mı?” manasında söylediği sözler hakaret içeriyor. Size kim böyle bir hak veriyor ki toplumu ayrıştırıyorsunuz? İçişleri bakanı ondan aşağı kalır mı: “14 Mayıs siyasi darbe girişimidir.” Bu tanımlamayı herhangi bir muhalefet partisi söyleseydi o kişi hakkında hemen soruşturma açılır, sabaha karşı kapısı nazikçe(!) çalınır, ters kelepçeyle gözaltına alınırdı. Kusura bakmayın ama en iyi darbe senaryolarını sizler bize sundunuz. Bu bile seçimlerin kaybedilmesi durumunda seçimleri iptal etme bahanesidir. Yolun ucu göründü herhalde.
Bir diğer bakan AFAD yardımlarını Osmaniye’deki seçim yardımlarında kullanıyor. “Benim haberim yoktu, seçim çalışması yürüten arkadaşların sorumluluğunda gelişen bir olay.” Haberlerinin olması da hesap meselesi. Erdoğan da onlardan aşağı kalır mı? Cuma namazlarını miting alanına dönüştürerek seçim konuşmaları yapıyor. Toplumu ayrıştırma ve kutuplaştırma akımına o da katılıyor ve cami avlusundan “Muhalefet, gelince Diyanet’i kaldıracaklarmış. Yerine inanç bilmem ne başkanlığı kuracaklarmış. “Yuh” yetmez, 14 Mayıs’a kadar gece gündüz çalışacağız ve onları siyasi mevta haline getireceğiz. 14 Mayıs bunların sonu olmalı” diyor. Kendi sonlarının geldiğinin farkında değiller.
İktidar elinde fazla bir şey kalmayınca başladı hakaret ve asılsız iddialara. “Çapsız” günün sözü olarak belleğimize işledi. Arkasından da “her türe saygılıyız” geldi. LGBT+’yı desteklediği için BTS ve diğer K-POP müzisyenlerini eleştir, sonra da şarkılarını seçimde kullan, ne ala memleket. CHP (HDP) YSP ile kapalı kapılar ardında anlaştı deniyor devamlı. Kürtler kime oy vereceğini çok iyi bilirler. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de kendilerine en yakın olana oy vereceklerdir. PKK – HDP üzerinden olayı CHP’ye bağlamak zayıf bir siyasetin göstergesidir, varsa yoksa CHP-HDP ilişkisini terörize etmek. Kürtlerle ilişki kurulacaksa ben kurarım demekten başka nedir ki yapılanlar.
Siz önce kendiniz bir aynaya bakın, kimlerin yanında olduğunuzu görün. HÜDA PAR ve SADAT’ın söylemleri birbirlerine çok benziyor. Erdoğan’ın danışmanı SADAT kurucusu ne diyor; “Türkiye Cumhuriyetini ve bayrağını kaldıracağız, Arapça resmi dil olacak.” Erdoğan ve Fidan’dan ses yok çünkü onlar yerli ve milli. Bir de milliyetçi Bahçeli var en çok tekliği savunan, devamlı ötekileştirmeyi kendisine görev bilen kişi bu konuşmalara bir tepki koydu mu? Kürtçe için bilinmeyen dil diyenler, seçimlerde bangır bangır Kürtçe müzik çalıyorsunuz. YAZIK!
Çıkar olunca vaatler de çoğalıyor, şimdi de doğalgaz bir yıllığına bedava afişleri asılı Batman’da. Kömür ve makarna bitti, iktidarda kalmak için çıta yükseldi. Okkalı resmi rüşvet zamanı başladı.
Bazen de komik açıklamalar oluyor özelliklede Kürt şehirlerinde. AKP’li biri “eğer YSP baraj altında kalırsa biz 10 milletvekili çıkartırız” demiş, ne öngörü ama. Bu işin komik kısmı ama bir de diğer kısmı var. Herhalde “seçim sandıklarından oylar çalınırsa YSP baraj altında kalır” umudu taşıyorlar. Onun için seçim sandıklarının güvenliği özellikle sağlanmalı. Kırsal bölgelerde durumun çok dikkatli takip edilmesi elzemdir. Halka büyük sorumluluk düşüyor bu seçimlerde.