Maraş’ta bir hafta süren ve resmi rakamlara göre 111 kişinin yaşamını yitirdiği katliamın üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen failler hala ortaya çıkarılıp yargılanmadı. Dönemin tanığı Yazar Tunç, o dönemi anlatarak, ”Devlet katliamların açığa çıkartılmasını istemiyor” dedi.
Maraş Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen, failler ortaya çıkarılmadı. 19 Aralık 1978’de başlayıp, bir hafta süren olayda, alevi oldukları için 111 kişi öldürüldü. 100’ün üzerinde kişinin yaralandığı katliamda, 200’ün üzerinde ev, 70’e yakın iş yeri yakıldı. Dönemin tanığı ve “Maraş Kıyımı” kitabının yazarı Aziz Tunç, süreci Mezopotamya Ajansı’ndan Metin Yoksu’ya (MA) anlattı.
‘Toplumsal muhalefeti bastırma açamçlı’
Yaşananları büyük bir kıyım olarak anlatan Tunç, “Bütün dünyanın gözü önünde olanlar konusunda yeterince bir görünürlülük ve bilinirlilik yaratılmadı ki, görünmeyenleri de incelemeye, araştırmaya ve anlamaya sıra gelsin” dedi. Maraş’ta benzerine çok rastladığını belirten Tunç, ”Kelimenin gerçek anlamıyla, siyasal erkin doğrudan içinde olduğu, etnik ve dinsel arındırma ile dönemin yükselen toplumsal muhalefetini bastırmayı amaçlayan politikaların bir uygulaması olarak Maraş’ta bir katliam gerçekleştirildi” ifadelerini kullandı.
Katliamı konuşurken veya araştırırken sadece o bir haftalık dönemde yaşananlara bakmanın yetersiz kalacağına dikkat çeken Tunç, ”Devlet sistematik politik bir uygulama olarak katliam uygulamaları konusunda deneyimli ve hazırlıklıdır. Bu anlamda bir katliama karar vermek ve uygulamak açısından ihtiyaç duyulacak olan en önemli hazırlık yapılmıştır” dedi.
Maraş’tan önce Malatya
Bölgede yaşayan Kürt Alevilere karşı özellikle 1967 Elbistan saldırıları, 1971 Kırıkhan saldırıları, arkasında Malatya’da ve 1976’da Pazarcık’ta yapılan saldırılarla bölgenin havasının kirletildiğini vurgulayan Tunç, o günleri şöyle anlattı: “Maraş Katliamı’ndan önce Malatya’da bir katliam yaşandı. Malatya katliamının yaşandığı günlerde Yörükselim Mahallesi’nde Alevilerin kahvesi faşist paramiliter katiller tarafında tarandı ve Alevilerin çok büyük bir değer verdikleri Gıjık Dede (Sabri Özkan) katledildi. Arkasında Pazarcık ilçe başkanına gönderilen bombalı mektupla bölgenin zaten gerilimli olan atmosferi daha fazla gerilmişti. Bu sürecin devamında 19 Aralık’ta çiçek Sinemasına atılan patlayıcı madde ile Maraş Katliamının startı verilmiş oldu. Bir gün sonra Alevilerin Kürtlerin gittiği bir kahveye bomba atıldı. 21 Aralık perşembe günü ise iki devrimci öğretmen okuldan evlerine giderlerken arkadan sıkılan kurşunlarla katledildiler. Bir gün sonra Cuma günü devrimci öğretmenlerin cenaze töreninde katliam kitlesel olarak başlatıldı.”
Katliama önderlik yapanlar
Katliamı gerçekleştirenler arasında kimler olduğu hakkında da bilgiler veren Tunç, katliamda yer alanların kümelendiği yerin ise “MHP/ÜGD (Ülkücü Gençlik Derneği)” olduğunu dile getirdi. Tunç, paramiliter kurumlarda katliama önderlik yapan isimlerin olduğunu belirterek, Abdullah Çatlı’dan Haluk Kırcı’ya, Ferhat Tüzsüz’den Muhsin Yazıcıoğlu’na kadar uzayan listedeki isimlerin büyük bir kısmının, Maraş Katliamı’nda ellerinde uzun namlulu silahları ve yüzlerindeki maskeleriyle saldıranlara önderlik ettiklerini söyledi.
‘Katliamda MİT ve CIA ortaklığı’
Katliamın arka planının da ele alınması gerektiğini ifade eden Tunç, katliamın 1980 Askeri Darbesi’nin önünü de açtığını hatırlattı. Tunç, “Maraş Katliamı, konjonktürel olarak 1980 darbesinin yolunu açmak, stratejik olarak etnik ve dinsel arındırma politikaları pratikleşmek için yapılmıştır. Bu iki gerçeği birlikte ele almamak, devletin işlediği katliamların anlaşılmasını zorlaştırır” diye değerlendirdi.
MİT’in Ecevit’e gönderdiği rapor
Devletin üst düzey yetkilileri ve ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA’nın da planlayıcılar arasında olduğunun açığa çıktığını sözlerine ekleyen Tunç, şunları belirtti: “MİT’in üst düzey yöneticisi Şahap Homriş, MİT bölge yöneticisi Nazif Abanozoğlu, Maraş Belediye Başkanı Ahmet Uncu, Maraş MHP Milletvekili Mehmet Yusuf Özbaş ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Cilasun, eski kontrgerilla emekli general Faik Türün karanlık subay Mehmet Ali Çeviker, CIA yetkilisi Aleksandr Peck ve bunların dışında çok sayıda üst düzey askeri yöneticinin de katliamın planlayıcıları arasında olduğu görülmektedir. Bu bilgilerin önemli bir kısmı dönemin başbakanı olan Bülent Ecevit’in arşivinde çıkan ve kendisine MİT içinde bulunan bir yetkilinin gönderdiği raporda açık açık yazılmaktadır. Buna rağmen Ecevit ne o dönem ne de daha sonra bu belgeyi açıklamayarak katliamcıları korumuştur.”
‘POL-DER’lilerin durdurmaya gücü yetmedi’
Katliam öncesi ve katliam sırasında ise sol, demokrat, devrimci gruplar ve sol demokrat polislerin örgütlendiği Polis Derneği’nin (POL-DER) tüm çabalarına rağmen katliamın işlendiğini anlatan Tunç, “POL-DER’li polislerin katliama karşı tutumları oldu ve şüphesiz bu tutum önemliydi. Ancak ne yazık ki POL-DER’li polislerin gücü ve çabası katliamı önlemek için yeterli değildi, çünkü katliam çok kapsamlı olarak planlanmıştı” dedi.
‘Yargılanmadılar’
Katliamla ilgili bir kısım katillerin yargılanarak en düşük cezalara çarptırıldığını ifade eden Tunç, Maraş Katliamı’nı gerçek anlamda düzenleyen, planlayan ve uygulayanların çok büyük bir kısmının yargılanmadığını, ellerini kollarını sallayarak bu toprakları kirletmeye devam ettiğini söyledi.
‘Devlet açığa çıkartılmasını istemiyor’
Maraş için yeterince belge çalışmasının yapılmadığına değinen Tunç, “Katliamın görünmesini ve katliamla hesaplaşılmasını sağlamak için bu yönlü çalışmaların daha da çoğaltılması gerekiyor” dedi. Konuyla ilgilenmenin, katliamı araştırma ve bir yöntemle anlatmanın devletin hışmını çekmeye yol açtığını ifade eden Tunç, sözlerini şöyle tamamladı: ”Bu durum konuyla ilgilenmeyi zorlaştıran bir etkendir. Çünkü ben Maraş Katliamıyla ilgili Maraş Kıyımı çalışmasını yayınladıktan kısa süre sonra siyasal faaliyetlerimden dolayı tutuklandım, ‘Beni Sen Öldür’ kitabını yayınladığımda da aynı şekilde mahkemeye verildim. Devlet katliamların açığa çıkartılmasını istemiyor.