PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi değerlendiren yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik, İmralı’daki tecridi konuşmadan helalleşmenin olmayacağına dikkat çekti
İmralı Cezaevi’nde mutlak tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana haber alınamıyor. Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik, Öcalan üzerindeki mutlak tecrit ve tecridin yansımalarını değerlendirdi.
Savaş hali çocukların ölümüne neden oluyor
Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit politikasının topluma ve Türkiye siyasetine derin etkileri olduğunu belirten Çelik, bunun bir örneğinin de seçim sürecinde görüldüğünü söyledi. Seçim öncesinde başlayan baskı politikasının seçim döneminde de devam ettiğini dile getiren Çelik, “İktidar son 8 yıldır kesintisiz bir şekilde başta Kürt özgürlük hareketi olmak üzere bütün demokratik güçlerle kavga halinde. Bu kavgası toplumun tüm kesimlerine yansıması ile beraber en son çocukların tutuklanması ve öldürülmesine kadar vardı. Ben çocukların zırhlı araçlarla, polis araçlarıyla öldürülmesine sokak infazı diyorum. Çünkü bu bir infazdır. Bir zamanlar devrimcileri öyle yok ediyorlardı, şimdi çocukları öldürüyorlar. Tüm bunları aslında tecritten bağımsız ele alamayız” dedi.
Öcalan susturulduğunda herkes susturulur
Tecridin ağırlaştırılmasının nedeninin Kürt hareketini geriletmek olduğunu belirten Çelik, Öcalan susturulduğu zaman, herkesin susturulduğu anlamına geldiğini, bu durumu seçim sonuçlarında gördüklerini söyledi. iyorÇelik, bu nedenledir son iki yıldır tecridi katı bir biçimde uyguladığını ifade etti.
İmralı’daki tecridi konuşmadan helalleşmeyeceğiz
Tecrit politikasının çok boyutlu olduğunu kaydeden Çelik, bunlardan birisinin de Kürt sorunu olduğunu dile getirdi. Çelik, seçim sürecinde Kürt sorununda yaşanan tartışmalara işaret ederek, “Seçimleri hile, hurda, milliyetçilikle bitiren AKP iktidarının en iyi argümanı yine Kürt meselesiydi. Kürt karşıtlığı üzerinde toplumu bir bütün teslim alan iktidar, Kürdistan sorunu, Kürt halkının varlığı ve yokluğu üzerinden bir politika sürdürdü. İktidarın bu politikasına karşı ise bir halkın direnişini ağzına almaktan imtina eden korkak bir muhalefet vardı. Şimdi biz İmralı’daki tecridi, bir halkın direnişini konuşmadan nasıl helalleşeceğiz. Korkak, ürkek, sosyal demokrasiyle ‘ben herkesle barışacağım, ben herkesle helalleşeceğim’ demekle olmuyor” dedi.
Kürt sorununu çözemeyen çözülür
Kürt sorununun Türkiye’yi de aşan bir sorun olduğunu belirten Çelik, Kürt sorunundan korkarak, çekinerek kimse bir şey kazanamayacağını, Cumhuriyet’in 100’üncü yılına girdiklerini Kürt sorunun 40 yıldan fazla bir süredir Türkiye’nin birinci gündeminde olduğunu söyledi. Türkiye’de yaşanan bütün siyasal ve sosyal gelişmelerin Öcalan üzerindeki tecritten bağımsız ele alınamayacağını belirten Çelik, Kürt sorununun çözümü konusunda Abdullah Öcalan ve Kürt siyasi hareketinin defalarca barış çağrıları olduğunu hatırlatrak; “Kürt siyasetinin ezelden beri söylediği bir şey vardır: “Kürt sorununu çözemeyen çözülür” dedi.
Üçüncü yol demokratik cumhuriyetin yoludur
Türkiye’de yeni bir sürece girildiğini dile getiren Çelik, yeni süreçte toplumun temel sorunlarından biri olan Kürt meselesi, tecrit ve cezaevleri konusunun gündeme getirilmesi gerektiğinin altını çizdi. “Mücadele kaldığı yerden devam etmeli” diyen Çelik, “Emek ve Özgürlük İttifakı örgütlenmiş biçimiyle ama esas Üçüncü Yol’un kendi ana çekirdeğiyle mücadeleye başlaması gerekir. Üçüncü Yol demokratik cumhuriyeti kurma yolu ve aynı zamanda bütün bu politik taleplerin gerçekleştirileceği yerdir. Bütün taleplerimiz burada somutlaşıyor. Üçüncü Yolu kendisine yol haritası edinmiş kesimlerin, güçlü bir şekilde bu döneme öncülük etmesi gerekir. Kendi öz gücüyle mücadele etmeli. Çünkü bütün diğer güçlerin harekete geçmesi de bu dinamiğin harekete geçmesine bağlıdır.”
Haber: MA / Esra Solin Dal