Av. Ercan Yılmaz, Kobanê eylemlerinde yaşamını yitirenlerde ayrımcılık yapıldığını, Yasin Börü yargılamasının benzerinin diğer ölümlerde yapılmadığını söyledi
Diyarbakır’daki Kobanê protestolarında yaşamını yitiren Baver Şeyhanoğulları (18) ve Süleyman Kale’ye (19) ilişkin açılan soruşturmaları takip eden İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Hukuk Komisyonu’ndan Av. Ercan Yılmaz, protestolarda yaşamını yitirenlere ilişkin açılan soruşturmaları değerlendirdi. Yılmaz, AKP iktidarının sürekli dillendirdiği Yasin Börü dosyasıyla ilgili yargılamanın diğer ölümlere neden yapılmadığını sordu.
Sağlıklı yürütülmüyor
Olayların üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen ne yazık ki ölen insanların arasından çok az kişiyle ilgili yargılama yapıldığını dile getiren Av. Yılmaz, bunlardan en bilinenin yine Diyarbakır’daki protestolarda yaşamlarını yitiren Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz’in ölümlerine ilişkin Ankara’ya taşınan dava olduğuna işaret etti. Bazı sanıkların cezalandırıldığını, bazılarının da beraat ettiğini, bu yargılamanın çok sağlıklı yürütülmediğini dile getiren Yılmaz, “Çünkü o dosyadan uzun bir süre tutuklu kalan sanıklardan birinin olay günü askerde olduğu, bir diğerinin cezaevinde olduğuna ilişkin resmi evraklar dosyaya girdi ve o şahsılar beraat etti” dedi.
Savcı çaba göstermedi
Ölümler üzerine savcılığa başvuruda bulundukları Baver Şeyhanoğulları’nın 6 Ekim’de, Süleyman Kale’nin ise 7 Ekim’de silah ve satır darbeleriyle yaşamını yitirdiğini anlatan Av. Yılmaz, işlenen bu cinayetlerle ilgili açılan soruşturma dosyalarına dair şu bilgileri verdi: “Her ikisiyle ilgili aileler bize başvuru yapınca dosyayı takip ettik, etmeye de devam ediyoruz. Bu ölümlerin faillerinin bulunmasıyla ilgili savcılığın yeterli ve aileyi tatmin edici bir çabası olmadı. Hatta Süleyman Kale ile ilgili şu an daimi arama kararı var. Daimi aramada faillerin bulunamadığı, ancak ileride tesadüfen elde edilecek. Bir delil veya yeni bir suç işlenmesi halinde Süleyman Kale’nin failin tespit edilmesine ilişkin dosyaya giren herhangi bir ifade, tanık beyanı, emniyetin o dönem yapmış olduğu istihbari çalışma ya da kamera kayıtları vb. hiçbir şey olmadı. Dilekçelerimizle yapılması gereken işlemleri de sıklıkla dile getiriyoruz ama savcılık tarafından şu ana kadar herhangi bir işlem yok.”
Gerçek failler araştırılmıyor
Av. Yılmaz, toplumda infial uyandıran olaylarda ne yazık ki suçun gerçek faillerini bulmaktan ziyade, o sıra elde olan şüpheliler üzerinden soruşturma yürütülmeye çalışıldığını da ifade etti. Bu yaklaşımın ise sağlıksız yargılamalara neden olduğunu vurgulayan Yılmaz, 22 Temmuz 2015’de işlenip, ‘çözüm süreci’nin sonlandırılmasının gerekçesi yapılan Urfa Ceylanpınar’daki polis cinayetlerini örnek gösterdi. Yılmaz, “Ceylanpınar’da iki polis memurunun yaşamını yitirdiği olayda günlerce, haftalarca hedef gösterilen insanlar oldu. Polis memurlarının uykularında öldürdükleriyle ilgili bir iddia basında döndü ama yargılamanın sonunda hepsi beraat etti. Ve o polis memurlarının kim tarafından öldürüldüğüne ilişkin şu an kamuoyunun yargı makamlarının da elinde bir şey yok. Toplumun sinir uçlarına dokunacak bu tarz olaylarda ne yazık ki her zaman bir provokasyon kokusu geliyor. 6-9 Ekim olaylarında da benzer durum söz konusu. Yasin Börü’nün öldürülmesiyle ilgisi olmayan kişiler tutuklandı. Sağlıksız yargılamadan kastım bu. Olay, bütün detayları ve çıplaklığıyla ortaya konulmuyor. Bu da Kobanê protestolarının üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen gerçek faillerinin bulunmamasına neden oluyor” diye konuştu. Yasin Börü dosyasına gösterilen ilginin yaşamını yitiren diğer 50 insana da gösterilmesi gerektiğini kaydeden Av. Yılmaz, Yasin Börü ile ilgili yapılan yargılamanın diğerlerine neden yapılmadığını sordu.
Ölümlerde ayrımcılık
“Yasin Börü dosyası ile ilgili oluşan kamuoyunun yaşamını yitiren diğer tüm insanlar için gösterilmesi lazımdı. Çünkü burada ayrıştırıldıkça, Yasin Börü’nün başına gelen olayın benzeri Baver Şeyhanoğulları’nın başına geldi” diyen Av. Yılmaz, şunları ekledi: “O da bir ailenin çocuğu. Onun ailesinin yaşadığı acı ile Yasin Börü’nün ailesinin yaşadığı acı arasında bir fark yok ama ne yazık ki Baver Şeyhanoğulları’nın, Süleyman Kale’nin ve diğer onlarca insanın adalet beklentisi var. Söylemek istediğimiz, yaşanan olaylar sırasında yaşamını yitirilenlere eşit mesafede yaklaşılması ve soruşturmaların aynı titizlikle, aynı hassasiyetle yürütülmesidir.”
Siirt’te 6 kişi öldü, fail yok
Protestoların bir diğer adresi olan Siirt’te, Kobanê’ye yönelik IŞİD saldırılarına tepki göstermek üzere 5 Ekim akşamı Siirt Belediyesi önünde toplanan kitleye polislerin müdahale etmesi üzerine çıkan olaylar ve devamındaki günlerde kent merkezinde Davut Nas (19), Kamil Taş (28), Kurtalan ilçesinde ise Mehdi Erdoğan (35) Mehmet Zakir Çal (39), baba ve oğul olan Necmettin Çelik (45) ile Yusuf Çelik (17) olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetti, 150’yi aşkın kişi de yaralandı. Dönemin Siirt Demokrasi Platformu Sözcüsü ve Eğitim Sen Şube Başkanı Serdar Batur, kentteki olayların büyümemesi için o dönem gösterdikleri çabaları anlattı.
Valilikle görüşme
Sürekli temasta oldukları valilik yetkilileri ile yaptıkları görüşmede sokağa çıkma yasağı kararı alınmasından bahsedilmesi üzerine müzakere yolu ile sağduyuyu etkin kılmak adına gençlerle görüşmek üzere mahallelere gittiklerini aktaran Batur, fakat bu görüşmeleri esnasında polis saldırısına maruz kaldıklarını ifade etti. Batur, “Görüşme yaptığımız sırada polisler bir yandan bize saldırıyordu. İki ateş arasında kalarak can güvenliğimiz tehlikeye girdi. Hatta bize ateş açan polislerin yanına gidip burada valilik adına olduğumuzu ilettik. Yine de saldırılar oldu ve maalesef yaşamını yitirenlerin failleri bugüne kadar da ceza almadı” dedi. AKP’li belediye başkanı Dönemin İHD Siirt Başkanı ve gazeteci Zana Aksu ise, dernek olarak o dönem kentte yaşanan tüm hak ihlallerini raporladıklarını dile getirdi. Kobanê protestolarında yaşananlara dair en net kanıtların Kurtalan’da öldürülen 3 kişinin soruşturmasında yer aldığını ifade eden Aksu, “Dönemin AKP’li Kurtalan Belediyesi Başkanı Nevzat Karatay’ın ailesinden kişiler ve korumaları tarafından halka uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Açılan ateş sonucu üç kişi yaşamını yitirirken birçok kişi de yaralandı. Bunların tamamının ise görüntü kayıtları vb. deliller hazırladığımız ve İHD Genel Merkezi’ne sunduğumuz dosya içinde bulunuyor. Dönemin savcısı olayın aydınlatılması için üzerine gideceğini söyledi. Sonrasında ise dosya güvenlik gerekçesi ile Ankara’ya taşındı ve kapatıldı” diye konuştu.
Devlet aydınlatmak istemedi
Protestoların üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen “cezasızlık” politikasının sürdüğünü söyleyen Aksu, “İHD olarak bir rapor hazırladık. Bu rapor ciddiye alınsa ve olayların üzerine gidilseydi her şey aydınlatılırdı. Fakat devlet aydınlatılmasını istemedi. İstememesinin nedeni de ileride bunları HDP’ye ve sivil toplum örgütlerine karşı kullanmaktı. Bugün baktığımızda bunun kullanıldığını da görüyoruz hep birlikte” dedi.
Aydın Atay-Metin Yoksu/Diyarbakır-MA