Kavganın ismi… Yaşar Kemal… Bilge çınarlığının gölgesine sığınmış bütün sevenlerine, “Dünyanın ucunda açılan bir güle merhaba” evrenselliği ile veda etmişti… 3 yıl önce
Ağıtları, hayatı, direnişi, eserleri, dostlukları, barış sevdası, sisteme karşı kül yutmazlığı miras olarak kaldı.
O mirası yeniden hatırlatan bir belgeseli mutlaka izleminizi öneririm. Aydın Orak imzalı “Yaşar Kemal Efsanesi”, ağırlıklı olarak otobiyografik bir dile sahip. Belgeseli farklı kılan da bu… Kocaman bir arşivin içinden otobiyografik anlatıma sadık kalan ince bir kurgu yapılmış. Yönetmen Orak zor bir yöntemi teknik bazı sıkıntılara rağmen kotarmış.
2005’te Özgür Gündem Gazetesi’nin kültür-sanat servisinde çalışırken tanıştığı Yaşar Kemal’in peşini hiç bırakmayan Aydın Orak, “Yaşar Kemal’e özlem ve hasretimi gidermek için yaptım” diyor bu belgeseli. “Yaşar Kemal, Yaşar Kemal’i anlatıyor” belgesel dili, özlem ve hasret vurgusunun samimiyetini taşıyor gerçekten. Yer yer Zülfü Livaneli, Arif Keskiner “sahne” alsa da belgeselde, Yaşar Kemal’in sorgulamaları, eleştirileri, iç sesi belgeseldeki otobiyografik niteliği korumuş.
Belgeselleri farklı kılan ya kurgu dili, ya odaklandığı nokta ya da açığa çıkardığı yeni bir bilgi ya da görüntüdür.
Aydın Orak imzalı belgeselde yeni görüntülere rastlamıyoruz. Ancak Yaşar Kemal’e ait yeni bilgilerle karşılaşıyoruz.
Van’dan Çukurova’ya göç eden bir Kürt ailesi olarak, Ermenilerin toprağı Adana’daki bir köye yerleşmeyi reddediyorlar. Zira Ermeniler artık oradan sürülmüştür. Yaşar Kemal’in annesi “Yuvasından atılan bir kuşun yuvası başkasına ev olamaz” diyor ve yerleşmeyi kabul etmiyor.
Yine göç sırasında Yaşar Kemal’in babası yol üzerinde ölmek üzere olan bir çocuğu evlat edinir. Adı Yusuf olur. Yıllar sonra baba Yaşar Kemal 4.5 yaşındayken, camide gözlerinin önünde evlatlık Yusuf tarafından öldürülür. Ertesi gün Yaşar Kemal kekeme olur. 12 yaşına kadar kekemeliği sürer. Babasına çok düşkün bir çocuk olarak uzun yıllar mezarını ziyaret edemez.
Yönetmen Aydın Orak, “iki Çukurovalı, iki Kürt; Yaşar Kemal ile Yılmaz Güney nasıl birbirini tanımaz” sorusunun peşine de düşer, araştırır. Sezgilerinde yanılmaz. Yılmaz Güney’i Atıf Yılmaz’la tanıştıran kişinin Yaşar Kemal olduğu bilgisini ortaya çıkarır. Hatta İstanbul’a gelişi için Yılmaz Güney’e maddi destek sağlayan da Yaşar Kemal’dir
Hep büyük, colormatik gözlükleriyle zihnimize nakşolmuş Yaşar Kemal’in bir gözünün neden görmediğinin hikayesi de belgeselde verilmiş. Eniştesi kurban derisini yüzerken elindeki bıçak fırlar Yaşar Kemal’in bir gözüne saplanır. Yaşar Kemal bir gözünü böyle kaybeder.
Belgeselin bir diğer farkı ise Yaşar Kemal’in değerlerine ilişkin inadını çok iyi vermesi. Yaşar Kemal’i hiç tanımayan bir genç, belgeseli izlediğinde gerçeğe ulaşır. Barışa adanan bir ömür vurgusu, DGM’lere, tehditlere meydan okuyuşu belgeselde sık sık vurgulanmış. Altı çizilmiş. Propagandadan uzak bu ısrar Yaşar Kemal’i iyi anlatan öğelerden biri olmuş.
İzleyin derim… Çukurova’nın hem Kürt hem evrensel çocuğu Yaşar Kemal’i bütünlüklü olarak yeniden hatırlayın…
Belgesel için risk olmasına rağmen iki saat süren “Yaşar Kemal Efsanesi” ni pür dikkat izliyorsunuz. Çukurova’da pamuk işçileriyle halaya duran bilge çınara yeniden bir kez daha “Merhaba!” diyorsunuz.