Yaşanan sadece ekonomik kriz değildir. Her alanda tıkanmanın artık gizlenemez halidir. Bütün sorunların biriken ve patlak veren durumudur. 16 yıllık iktidarı döneminde sadece imaja çalışan ve algı ile iş götüren zihniyetin toslamasıdır idrak edilen… Sadece yandaşa rant devşirme politikalarının iflasıdır. Rant ekonomisinin tükenişidir. Kaynakları heba etmenin, israf ve gösteriş ile yol almanın sonucudur. Hamaset ve hırs ile siyaset yapmanın vardığı çıkmaz sokaktır gelinen nokta.
16 yılda hangi sorun doğru dürüst çözüldü? En çok ovündükleri yollar, köprüler bile nasıl çürük ve makyajdan ibaret oldukları bir bir ortaya çıktı/çıkıyor. Eğitim yerlerde sürünüyor. Her yıl yeni bir sistem deneniyor. Sistemsizlik sistemleşti bu dönemde. Öğrenci, veli ve öğretmenler bu sistemsiz sistem denemelerinin hızına yetişemez oldu. Devrim yaptık dedikleri sağlık sistemleri alarm veriyor. Kuyrukları bitirdik dedikleri, artık evde aylarca randevu gününü beklemeye evrildi. Gösterişli ama yandaşlara para pompalama esası üzerine kurulu hastaneler kamunun sırtında taşınamayacak yükler olarak inşa edildi. Gidenlerin de gitmeyenlerin de para verdiği bu hastaneler sağlık hizmetinin zorunlu paralı olduğunu ortaya çıkardı. Daha önce hastanelere gidenlerden para alan sistem, gitmeyenlerden de para alan sisteme dönüştü.
Birçok hastalık ile ilgili ilaçlar temin edilemez hale geldi. SGK özellikle ağır hastalık kapsamında bulunan hastalıklarla ilgili ilaçları ödeme kapsamının dışında tutmaya başladı ve bu uygulama gittikçe artarak devam ediyor.
Ulaşım hizmetleri dünya standartları üzerinde bir pahalılıkla veriliyor. Enerji en temel girdi ve en çok bel büken kalem olarak üreteni zorda bırakmaya devam ediyor. Emekçilerden alınan ağır vergi her geçen gün artarak emekçiyi açlık sınırında yaşamaya mahkum ediyor.
Toplumsal sorunlar zirvede. Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet, kadınlara uygulanan insanlık dışı uygulama, taciz ve tecavüzler; çocuk istismarı vb melun eylemler bu dönemde rekor düzeye ulaşmış bulunuyor. Keyfi muamelelerin rutin ve olağan olduğu bu dönemde hukuk ve adalet güvenilirliğini yitiren mekanizmalar olarak öne çıktı. Uğradığı haksızlığı giderecek mekanizmaların olmadığına inanan toplumlar cinnet halini kolaylıkla yaşayan toplumlar olur. Türkiye toplumu yaşadığı çok yönlü travmalar yüzünden cinnet getiren toplum olma yönünde hızla ilerliyor.
Esnaf ağır vergi ve SSK primleri yükü altında ezilmeye mahkum edildi. Sattığının yerini dolduramayan bir durumda ayakta kalma mücadelesi veriyor. Köylü ve çiftçi ürettiğini maliyetinin altında satma durumunda bırakılırken, şehirlerde bu ürünleri ateş pahasına tüketmek kader olarak şehrin emekçilerine yazılıyor.
Tüm bu manzara karşısında iktidar lakayt ve laubali bir tavırla hamaset nutukları atmaya devam ediyor. Döviz artışını, küçük birikimleri olanların dövizlerini bozdurarak durduracağını düşünüyor. Ekonominin genel geçer kurallarına uymak ve bunları işletmek yerine ucuz slogan ve ajitasyonlarla günü kurtarmayı hedefliyor. Günübirlik palyatif çözümlerden medet umar hale gelmiş bir iktidar gerçeği ile karşı karşıyayız. Bunun ötesinde bir şey düşünmeyecek kadar acze düşmek krizin ne kadar derin olduğunun da ispatıdır haddi zatında.
Yönetemeyen, anlayamayan ve farkında olmayı yitiren bir iktidar var karşımızda. Bütün bu acziyetine perde olsun diye önüne çıkanı; olup bitenin gerçek nedenlerini ortaya koyanı, hainlikle suçlayan bir zihniyet var karşımızda. Dinlemeyen, sadece konuşan ve ezberlerle yol almayı politika ve siyaset sayan bir anlayış var. Korku duvarları inşa eden bu duvarlara yaklaşanları, yıkmak isteyenleri hapishane duvarları arasına alarak iktidarını sürdürme amacını güden bir güç sarhoşluğu var karşımızda. Yıllardır biriktirdikleri, çözemedikleri gibi arttırdıkları sorunların altında ezilen ve bu sorunların üzerlerinde yarattığı baskıdan dolayı psikolojileri bozulan aciz idari bir kadro ile karşı karşıyayız. Hesap vermeyi asla düşünmeyen, hesap vermeyı egosuna yediremeyen megaloman bir anlayış var karşımızda. Bu anlayış ve kavrayış ancak hesap sorar. Kendini la yüsel addeder. Krizin temeli bu anlayışa dayalıdır. Bu anlayışın krizden başka üretecek şeyi yoktur.
Kriz üreterek büyüyen bir güç ile muhatabız. Kendinden önceki dönemlere ait krizlerin üzerine kriz üreterek yol almak belli bir dönem büyümeyi ve güç devşirmeyi sağlar. Ancak bir süre sonra bu krizler taşınamayacak hale gelir ve patlamaya neden olur. 16 yıldır bu şekilde büyüyen iktidarın artık krizden fırsat devşirme imkan ve avantajları kalmamış bulunuyor. Ortaya tüm çıplaklığı ile çıkan gerçek şu ki; bu iktidar bundan sonra daha da şiddetli bir şekilde muhalifleri cezalandırma yoluna gidecektir. Zira sarıldığı tek dayanak dış mihraklar ve onların sözde içerideki uzantıları dayanağıdır. Dış mihraklara gücü yetmeyince içerideki sözde hainlere dişini geçirerek onlara yüklenip günah keçisi kılarak krizi yönetmeye çalışacaktır. Bu yegane çare de çözüm olmayacak ve iktidarı içine düştüğü aciz durumdan kurtaramayacaktır. Krizler, kriz üreterek aşılamaz. Krizler üzerine kriz inşa edip büyümeye çalışmak geçici bir dönem için çare olsa da, kalıcı çarelerin üretim yolu değildir. Türkiye bu gerçeği yaşıyor. Ancak yöneten zihin bunu idrakten yoksundur. O yüzden yoksulluğa ve yoksunluğa mahkum ettiği bir ülke yarattı. Şimdi de yarattığı bu derin çöküşün içinde, çöküşünün hızla sona gidişini engellemek amacıyla şuursuz ve bilinçsiz bir debelenmeyi deniyor.