Aslında yıllardır bu ülkede tehlikeli atıklar gizlice getirilmekte, sanayilerde üretilmekte, Tuzla’da, Gebze’de, Gaziemir’de olduğu gibi gizlice toprağa gömülmekte. Karadeniz sahillerine vuran tehlikeli atık varillerinde olduğu gibi denizlere atılmakta.
Beyza Üstün
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 14.09.2020 de, Sinop- Abalı Köyünde İnceburun’da EUAS International ICC Merkezi Jersey Adaları Türkiye Merkez Şubesi tarafından yapılması planlanan Sinop Nükleer Güç Santrali için “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” verdiğini ilan ettiğinde tehlikeli atık ithalatını yazmıştım. Akkuyu Nükleer Santralinde sonra Bakanlığın yetkisini, sorumluluğunu bir kez daha aşarak verdiği bu kararın tüm canlı yaşam için ölümcül risk ile karşı karşıya kalınması demek olduğunu vurgulamış “yeni komşunuz nükleer atık” başlığı ile bu ülkenin her yerinin tehlikeli atık çöplüğü olacağını belirtmiştim.
Aslında yıllardır bu ülkede tehlikeli atıklar gizlice getirilmekte, sanayilerde üretilmekte, Tuzla’da, Gebze’de, Gaziemir’de olduğu gibi gizlice toprağa gömülmekte. Karadeniz sahillerine vuran tehlikeli atık varillerinde olduğu gibi denizlere atılmakta.
Günümüzde Entegre atık tesisleri, nükleer atık depolama tesisleri oluşturarak artık tehlikeli atıkları açıkça, “izin vererek” sokuyorlar yaşadığımız coğrafyaya. Şu günlerde Dünyanın her köşesinden izlenen/ bilinen devasa bir atık deposu okyanusu aşarak Cebelitarık boğazından Akdeniz’e girmek üzere. Geçen hafta bu ölüm gemisi ile ilgili yazdığım yazıya bu hafta yıllardır tanıdığım, izlediğim, tehlikeli atık konusunda araştırmalarını sürdüren, Gazi emirde radyoaktivite yayılımını ilk belirleyenlerden olan araştırmacı Enver Yaşar Küçükgül’ün yazılarından alıntılar ile atık gemisinde tehlikeli olanların neler olduğunu sizinle paylaşmak istiyorum.
“Sao Paulo gemisi ülkemize doğru tam gaz halinde gelirken, geminin taşıdığı öldürücü atık yükü hakkında kamuoyunda tartışma yaratacak kirli bilgiler dolaştırılmaktadır. Bu bilgiler; gemiyi satın alan şirket, sökümün yapılacağı sahanın yöneticileri, tek yetkili kuruluş olan Bakanlık (Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı), medya, STK vb. ortamlarda yaygınlaşmaktadır. Bu kadar geniş bir yelpazede konunun tartışılması gayet doğaldır, çünkü KARLAR ŞİRKETLERE, KİRLİLİKLER KAMUYA paylaştırılır bu ülkede” diye belirtmekte E.Y. Küçükgül yazısında.
Katılmamak mümkün değil, ithal edilen, sanayilerde üretilen tehlikeli atığın bedelini yaşam alanları yok olarak, yaşam alanlarında yaşayan halklar, canlılar yaşamlarını kaybederek, amansız hastalıklarla boğuşarak öder. Şirketler ve siyasi iktidar yaşamı sömürmeye devam ederler.
E. Y. Küçükgül, Türkiye’ye sökülmek için getirilen gemide sadece ölümcül olarak Asbest olmadığını belirtmekte. Tehlikeli atık haline gelmiş Sao Paulo gemisinin ikizinin sökümünde İngiltere’de açığa çıkan atıklara bağlı olarak “bu uçak gemisinden oluşacak TEHLİKELİ ZARARLI KİMYASAL MADDELERİN ağırlığı 1300- 1500 ton civarındadır. Geminin daha önce sökülen ikizi İngiltere yerine Aliağa’da sökülseydi gerek söküm, parçalama ve ayrıştırma tekniği ve gerekse oluşan atıkların tasnif ve depolanmasına bağlı olarak atık miktarı değişecekti, 3000 tona yakın atık bertaraf edilmek zorunda olacaktı
Bir gemide nelerin olduğunu en iyi bilen başta yapım tersanesi ve sonrasında da kullanıcılardır. Birde gemi sökülüp parçalanırken eğer kayıt tutuluyorsa söküm içini yapanlar sadece TEHLİKELİ /ZARARLI KİMYASAL ATIK miktarını bileceklerdir. İhaleyi kazandığını söyleyen şirketin Bakanlığa sunduğu 04 Haziran 2021 tarihli, WO-16862-GG numaralı Atık Envanter raporu (IHM) ve bu rapora dayanılarak Hazırlanan Gemi Geri Dönüşüm Planında yanlış, eksik, yanıltıcı çok sayıda veri bulunmaktadır ”diye belirtiyor yazısında ve Şirketin hazırladığı Tehlikeli Madde Envanteri (IHM) raporunun tutarsızlıkları sıralıyor:
ASBEST: SAO PAULOdaki gerçek asbest miktarının 500 ila 1000 ton arasında olduğu tahmin edilmektedir. Tersine, Grieg Green tarafından hazırlanan son IHM’de sadece 9,6 ton olduğunu tahmin ediliyor! Bu mümkün değil. Gemilerde ana makine ve jeneratör egzoz borularında, yağ, yakıt ve ısı ileten borularda, aşçı hane, revir vb. özel alanlarda, merdiven ve döşemelerde, türbinlerde, kazanlarda ve borularında, yaşama yerlerinin tavan ve koridorlarında, kablo geçişlerinde, havalandırma ve ısıtma sistemlerinde, buhar taşıma ve tankerlerde, tank temizleme boru sistemlerinde, tank kaidelerinde, tank alabandalarında, ırgat fren balatalarında ve her çeşit boru flançlarındaki conta ve salmastralarda, kısacası yalıtım gerektiren her alanda asbeste rastlanır.
PCBs: CLEMENCEAU’nın üretildiği yıllarda malzemede 50/ppm konsantrasyondan daha yüksek seviyelerde PCB kullanılmıştı, bu geminin 165 ton PCB içerdiğine dair tahminler yapılmakta,
Radyoaktiflik: Görsel olarak Radyoaktivite tesbiti yapılması yanlıştır, Nükleer testlerde kullanılmış bir gemide uranyum zırhlaması yapılmıştır (kurşun ve kadmiyumlu boya vb.) ayrıca başta yangın dedektörleri, tanklarda seviye ölçüm dedektörleri olmak üzere pek çok radyoaktif kaynak vardır, burada GAYGER CİHAZI ile ölçüm yapılmamıştır.
Raporda yazılı 10.000 cıva yüklü floresan ampul (Türkiye’de bunlar ne olacak, bunların balastları kanserojen PCB içerir, toksik malzeme), Kurşunlu boya ile kaplı 645 ton ağır metal, 20 ton organo kalay içeren boya atıkları ciddi bir atık bertaraf tesisi ister. Bu konuda ileri düzeyde olan ülkelerde bile yönetim süreci zorluklarla doludur. Türkiye bu yapıda bir atığı bertaraf edecek kapasitede bir ülke değildir. AB listesindeki liste/kayıt ihracatçı bir devlete AB onaylı bu tersanenin her durumda gemileri yönetebileceğine dair güven/garanti vermez” diye uyarmakta Küçükgül.
İktidarın politik kararları Tehlikeli atık komşun(m)uz olmaktan öte yaşamın katili olarak her yeri sarmalamakta. Radyoaktivite, kanserojen PCB, asbest, ağır metal taşıyan bu atık gemisi bize ölümden daha yıkıcı sonuçların yaşanacağını bir kez daha belirtiyor. Yaşamın can çekişmesini duyanlar, görenler, bilenler, yaşam hepimizi Ekoloji politik mücadeleye çağırıyor. Gelin başta tehlikeli atık halinde bize doğru gelen bu ölüm gemisini durduralım ve ülkeyi tehlikeli atık depo sahası yapmalarına göz yummayalım.