Merhaba dostlar eminim hatırlarsınız 2009 yılında BM Dünya Su konseyi 5. Forumunu yapmak üzere İstanbul’a gelmişti. 1996 yılında kurulan konseyin misyonu 1992 yılında Dublin’de BM in Su ve Çevre Konferansında alınan suyun ticarileştirilmesi ve su havzalarının bütünleşik olarak sermaye birikimine sokulma kararlarının şirket- devlet-stk birlikteliğinde suyu yönetme kararlığını uygulamaya sokmaktı. 5. Durak Türkiye idi. Türkiye 5. Forumda suyun ve su havzalarının ticarileştirme görevini konferansa ev sahipliği yaparak üstlendi. O tarihte bu süreci ve olacakları öngören ve halklarla paylaşan suyun ticarileştirmesine hayır platformunun tüm bileşenleri, emek, meslek ve ekoloji örgütlerinin her açıklamasına sürecin taşeronu Çevre ve Orman Bakanı, DSİ genel müdürlüğü görevini üstelendiği dönemde bu işin teknik açılımını yapan yönetmeliği çıkartmış olmasına rağmen suları metalaştırılmasının (şirketlerin sermaye birikimine sokulmasının) iddialarının yalan olduğunu, suya erişemeyenlere suyu taşımak için çalıştıklarını iddia ederek yapacaklarının meşrulaştırmaya çalışmış ve ekoloji örgütlerini suçlamış daha da ileri giderek ekoloji örgütleri içinde emek veren, halka bu stratejiyi ve süreci aktaran bilim insanlarını üniversiteden attıracağını, YÖK ten ünvanları aldırtacağını, özel ihtisas mahkemelerinde yargılatacağı tehditlerini ana akım hatta muhalif olduğunu iddia eden basın organlarında yayınlatmıştı.
Bugün bu yazıyı yazarken Eskişehir’de Alpagut- Atalan’da Cengiz Holding tarafından yapılacak olan Siyanürle Liç yöntemi ile Altın Madeni İşletilmesi için ÇED yönetmeliği gereği yapılması zorunlu olan halkın katılımı toplantısı var.
Malum bu toplantıları çevre şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığı ve şirket temsilcisi birlikte yürütüyor, kısaca halkın ikna toplantısı yapacaklar. Ne kadar faydalı bir iş yaptıklarını anlatacaklar ve yapılan işletmeye ne kadar halkın ihtiyacı olduğunu, ülkenin kalkınması için altın elde etmenin önemini vs anlatacaklar. Ardından eminim işletmenin son yöntemler kullanılarak yapılacağını ve hiç zararı olmayacağını da eklerler. Yalan söyleme, bu yöntemin iş davranışı olarak sürdürmelerinin dışında daha akla aykırı olan kısmı karşılarında iknaya çalıştıkları halkın hafızasını, aklını yok sayacak kadar ileri gitmeleri. Kısaca konuşun, dava da açsanız itiraz da etseniz fark etmez bunu yapacağız diretmesinin bir provasını yıllardır sürdürdükleri bir şovu Eskişehir’de gerçekleştirecekler. Dün, bugün ve hala İliç de, Uşak Eşme’de, Fatsa’da, Murgul’da, Kütahya Dulkadir’de, Cerattepe’de vd illerde yıllardır yaşananlar, yok olan, yok olmaya devam eden hayatlar, yok oluşa terk edilen ormanlar, Mezopotamya havzası sanki bizlerin hayalindeymiş, sanki gerçekte yaşanmadı, yaşanmıyor gibi. Türkiyenin pekçok yerinde 2009 dan sonra gelişen olaylar sonunda halklar geçimlik yaşamlarından, yerinden yurdundan edilirken, işçiler iş cinayetlerine maruz bırakılırken, yaşamlarından koparılırken onay alarak işletmelerini kurdukları ister Cengiz, ister Limak, Zorlu, Enerjisa, Çalık ister Akfen yada ister uluslararası şirket olsun Anagold ve ortakları gibi, isterse Diyarbakır Diclede Kurşunlu vd köylere el koyan yerli ve milli Ölme madencilik benzerleri gibi olsun maden işletmesi, enerji şirketi olarak su havzasına/bölgeye girmeyi başardıkları andan itibaren artık o bölge suyuyla, tarım alanları, ormanları ile onların. Önce yayılarak bölgeyi ele geçiriyorlar. Kapasite arttırımına giderek ormanda, tarım alanlarında yeni yerler kendilerine ilgili bakanlık ve müdürlükleri tahsisler kendilerine sağlanıyor. Tabi kapasite arttırımı için onaylar hızla alınıyor. Suya ihtiyaçları varsa ki hallice oluyor bir yandaş işletmenin HES depolaması / barajı onların imdadına yetişiyor. Bölgede kalan köylülerin arazilerini satın alarak onları da bölgeden uzaklaştırıyorlar. İki gün önce Bakırtepe Altın İşletmesine karşı yıllardır mücadele eden dostlar şirkete tarlalarını satmaya karar veren köylülerle bu yaşamınızı şirkete teslim etmeniz diyerek Sivas ta Kangal’da buluştular. Sonuç? Henüz tartışmalar sürüyor.
Bu yöntemle başaramazlarsa AKP başkanı KHK yayınlayarak o alanları acele kamulaştırmayla şirketlere istedikleri araziyi bir gecede kamulaştırarak sunabiliyor. 9 Ağustosta Büyükmenderes Havzasında Karaismailler HES yapılabilmesi için yüzlerce parsele Cumhurbaşkanı 8809 kararı ile el koydukları vb acele kamulaştırma –sermaye birikimine sokma kararları gibi
Daha da ileri götürmeye çalışıyorlar bu kolaylaştırma çabalarını: Halkları “ikna” yöntemlerine birbirine düşürme yöntemlerini de eklediler.
Birkaç gün önce Muğla – Fethiye’de Söğütlü köylüleri, su kaynaklarına el konulmasına, derelerinden suyun Sulama Birliğine ve Sekiyaka 2 HES e aktarılmasına karşı çıktı, mücadeleye başladırlar, darp edildiler, gözaltına alındılar. Köyün yakınından geçen derenin yatağı değiştirilerek derenin suyu DSİ tarafından tarım sulaması adı altında, diğer köylerin susuzluğuna çare olacağı ididası ile Fethiye Sulama Birliği ve Sekiyaka2 Hidro Elektrik Santrali’ne verilmeye çalışılıyor. 1 ağustos 2024 de suyun tahsisi yapılacağı belirtilen köylerin muhtarları derenin yatağının değiştirlmesine engel olan Söğütlü Muhtarı ve azaları hakkında şikayette bulundu. Şikayette Sekiyaka HES şirketi yok, oysa derenin yatağı değiştirildiğinde oradan Bolluca suyu Sekiyaka HES in toplama alanlanına sokulacak, kısaca Akfen Enerjinin sermaye birikimine aktarılacak. Sekiyaka HES 2014 yılından beri Akçay ın suyunu toplamakta. Sıra suları alamadıkları diğer vadilere geldi.
Köylülerin 5 Ağustosta Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından suya müdahale edileceği kararı köylülere tebliğ edildi ve bölgeye jandarma ekipleri ile birlikte iş makineleri yönlendirildi. Aynı gün köylüler gözaltına alındı.
Muğla Su İnisiyatifi uyarısının bir bölümünü bu yazıya aktarayım: Başta DSİ olmak üzere tüm idarelere yapıla uyarıda “Sulara el koyarak yore halklarını karşı karşıya getirmeyin. ….Bu kararlarla, verdiğiniz meşru olmayan kararları uygulatmak için güvenlik kuvvetlerini köylülere saldırtarak suç işliyorsunuz. Bu kararları veren, uygulayan her idare, kurum, yetkili yaşamdan yana tutum alması gerekirken yetkisini aşkın kullanarak bu suçu sürdürmektedir. …. Uyarız, Şirketlerin değil halkın yaşamını koruyun” diye belirtilmekte.