Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’a günler kala gazetemize konuşan emek örgütleri kapitalizmin ve onun iktidar gücü olan AKP’nin işçileri açlık ve virüs arasında bıraktığına dikkat çekip, yaşam hakkı için genel grev çağrısı yaptı
Yadigar Aygün/ İstanbul
Ekonomik krizin derinleştiği, işsizliğin arttığı, açlık ve yoksulluk nedeniyle intiharların yaygınlaştığı bir dönemde işçi ve emekçiler, dünyayı saran Covid-19 salgını ile birlikte 1 Mayıs İşçi Bayramı’na gidiyor. Çin’in Wuhan kentinde 29 Aralık’ta ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan Covid-2019 salgınında kapitalizmin ve iktidarların ne olursa olsun çarklar dönsün dediği sömürü sistemini bir kez daha işçi sınıfı en derinden hissetti. Bazı ülkeler yurttaşlarını korurken AKP’nin salgına karşı açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nde emekçilere ve yoksullara bir şişe kolonya, 5 adet maske reva görüldü. Açlık ve sefalet koşullarında yaşamaya mahkum edilen işçiler ve emekçiler, salgın ile birlikte ne kirasını, ne faturasını, ne de temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyor. “Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin” “evde kal”, “Virüsten korunmanın en iyi yolu yakalanmamaktır” diyerek sorumluluğu üstünden atan hükümet işçilere adeta “kendi başınızın çaresine bakın” dedi. İşçilerin maaşlarından kesilerek oluşturulan İşsizlik Fonu Sigortası’ndan ise işçilere verilmek üzere günlük 39 lira 24 kuruş, yıllık 1177 TL reva görüldü.
Maliyet hesabı yapılarak alınmayan önlemler nedeniyle her yıl binlerce işçi iş cinayetlerine kurban giderken salgında da alınmayan önlemler nedeniyle yine işçi ve emekçiler ölüyor. İSİG Meclisinin raporuna göre, 11 Mart 2020 tarihi ile 10 Nisan 2020 tarihi arasında, yani salgının ilk bir ayında Türkiye’de Covid-19 nedeniyle en az 52 iş cinayeti yaşandı. 11 Mart-10 Nisan tarihleri arasında en az 159 işyerinden 855 emekçinin testlerinin pozitif çıktığı tespit edildi. Ayrıca pek çok fabrikada, atölyede, inşaatlarda, tersanelerde işçilerin testleri pozitif çıkmaya devam ediyor. Sokağa çıkma yasaklarına rağmen bazı tersaneler, fabrikalar özel izinlerle zorla çalıştırılmaya devam ediyor.
Her yıl tüm dünyada emek sömürüsüne, iş cinayetlerine, kadın cinayetlerine, ekolojik talana, baskı politikalarına karşı kutlanan 1 Mayıs Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin emek örgütleri gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
Sermaye politikası
Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Hakkı Demiral, ekonomik krizin giderek arttığına dikkat çekti. AKP’nin emekçileri değil sermaye güçlerini koruduğunun altını çizen Demiral, salgın sürecinde işsizliğin ve yoksulluğun arttığını belirtti. Demiral, “Siyasal iktidar sokağa çıkma yasağı ilan ederken bir işçi düşmanı tavrı sergiliyor. Deniz kenarına parka gitmeyin diyorsunuz ama milyonlarca işçiyi çalıştırıyorsunuz. Tuzla’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Tuzla Tersanesi’nde 15 bin işçinin çalışmasına vali izin verdi. Sokağa çıkmamanın ne anlamı kalıyor. İşverenin kaybı varsa bunu devletten istesin. AKP almış olduğu kararlar işçileri bir makine parçası gibi görerek insan yerine koymama tavrı. Bu kadar işçi düşmanı bir iktidar olamaz. Binlerce işçiyi açlık ve ölümün arasında bırakıyor. Tersanelerde fabrikalarda fiziki mesafeyi korumama gibi bir lüksümüz yok. 25 metre karelik alan içerisinde 20-30 işçi çalışıyoruz. Aynı malzeme herkesin ellerine değiyor. Evde kalırsan acından ölürsün işe gidersen virüsten ölürsün. AKP, sermayeye fırsat veriyor. Politikası, işçiyi ücretsiz izne çıkarın sermaye trilyonlarından olmasın. İşçilere işsizlik fonundan 39,24 kuruş vereyim bununla geçinin. 600 milletvekili bir o kadar da bürokrat var. 3 ay ücretli tatile girecekler. 25 milyar ile 100 milyar arasında maaş alıyorlar. Onları ücretsiz izne çıkarmıyor. 2.500-3000 TL arasında açlık ve yoksulluk sınırında çalışan işçiye 39,24 kuruşu reva görüyor. Elektriğini, kirasını ödeyemeyen emekçileri aylık 1000 TL’ye mahkum ediyor. Açlıkla ve yoksullukla teslim almaya, kendisine muhtaç hale getirmek istiyor. AKP, emekçileri, yoksulları önce aç bırakarak açlıktan öldürecek sonrada bir makarna verip Allah razı olsun bize makarna verdi dedirtecek hale getirmiştir” dedi.
‘Genel grev için örgütlenmeliyiz’
İşçileri ölüme terk eden iktidara karşı yaşamak için yaşam hakkı grevinin örgütlenmesi gerektiğinin altını çizen Demiral, kapitalist sisteme ve AKP’ye boyun eğmemek gerektiğini vurguladı. Demiral, “Burada çıkış noktası olarak emekçiler olarak talebimizi ücretli izin için grev yaşam hakkı için 1 Mayıs şiarıyla emekçileri ezilenleri mücadele etmeye birlikte ortak hareket etmeye davet ediyoruz. Hiçbir parti siyasal görüşüne bakmadan bütün emekçilerin bir araya gelip bu salgında emekçileri, açlığa, yoksulluğa mahkum eden iktidara karşıda mücadele etmeliyiz. İşçiler borçlu, ev borcu, kredi borcu var. Aldığı maaş kirasına, elektriğine, suyuna yetmiyor. İnsanca yaşam koşulları için insanca yaşam için sömürülmeyecek bir şekilde insan onuruna yakışır yaşam hakkını savunacağız. Bu hak gasplarına, bu adaletsizliğe, savaş politikalarına, emek sömürüsüne asla boyun eğmeyeceğiz. 30 yıldır iş cinayetlerine karşı sömürüye karşı yaşam hakkı grevini kullandık. Eğer tersane patronları siyasal iktidar bizleri zorlarsa yeniden işçilerin yaşam hakkı için Tuzla’da yeni bir yaşam hakkı grevini hayata geçireceğiz. Bu konuda işçileri örgütlemeye çalışacağız. Tüm emek sendikaları, emek dostları kendi alanında yaşam hakkı grevlerini örgütlenmelidir. Sokağa çıkma yasağı olmazsa Tuzla’da 1 Mayıs kutlayacağız. Bunun bedeli ne olursa olsun. Sokağa çıkma yasağı olduğu koşullarda herkes kendi olduğu yerde 1 Mayıs marşını çalarak, hüdalar çekerek, evlerimizi 1 Mayıs alanına çevireceğiz. Asla bu 1 Mayıs’ı sermayenin ve siyasal iktidarın güdümünde bırakmayacağız. İş cinayetlerine karşı, sermayenin ve iktidarın hırsına karşı her yeri 1 Mayıs’a çevireceğiz” diye belirtti.
‘Acil talepler karşılanmalı’
Liman-İş İstanbul Bölge Başkanı ve İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Sinan Ceviz, konfederasyonların bir araya gelerek ortak bir yöntem belirlemesi gerektiğini dile getirdi. Ceviz, “1 Mayıs sadece bir miting alanlarında toplanma değildir. 1 Mayıs tüm dünyada olduğu gibi İşçi sınıfının kendi ortak talepleriyle ilgili bir mücadele yöntemi oluşturmasıdır. İşçi sınıfının çok acil talepleri var. Ücretli izin, koruyucu malzeme, sağlık hizmetinin ücretsiz olması, yaygın test yapılması gibi. Bu taleplere hızlıca çözüm bulunması gerekiyor. Fabrikalar, üretim alanları işçi sınıfın kendi taleplerini kendi haklarını ifade edeceği alanlardır aynı zamanda. Taleplerimiz için mücadele yöntemimizi belirleyerek iş yerlerimizde 1 Mayıs eylemler gerçekleştirmeliyiz” diye konuştu.
Neden evde kalamıyoruz?
İnşaat İş Sendikası Örgütlenme Sekreteri Yunus Özgür pek çok inşaat firmasında işçilerinin çok kötü şartlar altında salgına karşı önlem ve tedbir alınmadan çalıştırıldığına dikkat çekti. Özgür, “Salgının görüldüğü şantiyede hiçbir dezenfekte faaliyeti yapılmadı. Yemekhanelerde ve yemek kuyruklarında, asansörlerde ihtiyaçlar dip dibe karşılandı. Banyoda, tuvaletlerde hiçbir hijyen kuralı uygulanmadı. Salgına karşı alınan önlemler sıfır. Yemekhanelerde ve yatakhanelerde ise sosyal mesafe kuralı uygulanmıyor. İnşaat işçileri virüsün bulaşma riskine rağmen hala şantiyelerde çalıştırılıyor. Onlarca işçi hakları gasp edilerek işten çıkartıldı. İşten çıkarılan arkadaşlarımız yaşadıkları şehirlere zorla gönderilirken bir maske dahi verilmedi. Biz işçi ve emekçilerin sırtından geçinenler evlerine kapandılar. Kendilerini koruma altına aldılar; fabrikalarda, şantiyelerde, tersanelerde, madenlerde, tarlalarda çalışmak bize kaldı. Patronların evde kalabilmesi için biz işçiler evde kalamıyoruz. Yaşamak ve yaşatmak için tüm ülkede genel greve gidilmelidir.1 Mayıs birlik mücadele gününü kutluyoruz” dedi.
İşyerleri özel izinlerle çalıştırılıyor
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (Dev Tekstil) Başkanı Fatma Alörkmen, yoksulluğun salgınla birlikte daha da arttığını belirtti. Alörkmen, “Bu sene 1 Mayıs’ı korona virüs tehdidi altında karşılıyoruz. Tekstil işçilerinin yaşamı ve çalışma koşulları daha da kötüleşmişken, yoksullaşma artmışken şimdi de virüs fırsata çevrildi. Kısa çalışma ödeneği devreye sokuldu ancak bu işçiler için hiçbir fayda sağlamadı. Sadaka niyetine verilen bu haktan zaten birçok işçi faydalanamıyordu. Gelen tepkileri yatıştırmak için işsizlik ödeneğinden faydalanamayanlara güya 1170 TL ödeneceği verileceği söyleniyor. İşçiler için çıkarıldığı söylenen bu ‘haklardan’ yararlanmak için bile patronların başvuru yapması gerekiyor. Ancak bu da belirsizliğe bırakılmış görünüyor. Kimin nasıl faydalanacağı tam belli değil. İşçilerin başvurusu kabul edilmiyor. Öte yandan fiyatların alabildiğine arttığı şu günlerde neye yeter 1170 TL. Patronlar için sınırsız kaynak aktarımı ise devam ediyor. Diğer taraftan ‘ekonomi zarar görür’ diyerek daha bütünlüklü karantina tedbirleri almayan AKP hükümeti işçilerin ölümü pahasına çarkların dönmesini istiyor. Evde kal çağrıları yapılırken, sokağa çıkmak sözde yasaklanırken bile fabrikalarda çarklar dönüyor. Patronlar işçileri bu şartlarda bile çalıştırmak için bulundukları illerde valiliklerden izin alıyor. Aslında burada dikkat çeken en önemli şey şuydu; Bakan Soylu tarafından ilk sokağa çıkma yasağı uygulanırken panik yaşayan emekçilerin alışveriş yapmak için sokaklarda birikmeleri tepki çekmişti. Oysa patronlar gecenin bu vaktinde sabahki fabrikaların çalışmaları için her nasılsa valiliklerden izin alabilmişti. Asıl tepki gösterilmesi gereken buydu” diye konuştu.
‘Sermayeyi yeneceğiz’
Alörkmen, işçilerin çalıştığı işlerinde ve salgına yakalanmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Alörkmen, “Tıka basa servislerde, daracık yemekhanelerde, yüzlercesinin aynı anda girişte ve çıkışta bir arada tutulmasıyla, aynı makinede parmak okutarak zaten işçiler daha ilk günden beri bu virüs tehlikesini yaşıyorlardı. Şimdide bu devam etmektedir. Gelen haberler fabrikalarda ne kadar çok işçinin virüse yakalandığını ve bu nedenle hayatını kaybettiğini göstermektedir. Korona salgını, sermaye sınıfı ve AKP hükümeti tarafından 1 Mayıs’ın etkisizleştirilmesi için bir fırsat olarak kullanılmak istenecektir. Ancak başta tekstil işçileri olmak üzere tüm işçi ve emekçiler için bu virüs tehlikesi 1 Mayıs’ın önemini daha da arttırmıştır. Toplum sağlığının korunması, işçilerin can güvenliklerinin sağlanması için bulunduğumuz her yeri 1 Mayıs meydanları yapacağız. Gerek dünya proletaryası, gerekse Türkiye işçi sınıfı daha ilk günlerden bu yana tüm baskı ve yasaklara karşı 1 Mayısları kutlayabilmiştir. Birliğe, mücadeleye ve dayanışmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu şu günlerde korona virüs değil, 1 Mayıs galip gelecektir. Sermayeyi de yeneceğiz” dedi.
YARIN: SENDİKALAR VE SİYASİ PARTİLER