Ülkemizde her an için yaşanacak yasaklar ile yaşam akışımız değişebilir. Geçen hafta İnstagram yasaklandı. Yarın veyahut ileriki günlerde diğer sosyal medyalar da yasaklanabilir. Bu yasaklarla yaşamamız nereye kadar devam edecek? Ne doğru bir iktidar var ne de ona muhalefet edecek bir muhalefet. Özgür Özel yaşananlara karşı, ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak, çok daha farklı bir şekilde tepki koymalıdır. Yumuşama dediğiniz eğer buysa vay halimize. Bu yasaklarla sindirilmiş toplum daha da sindirilmek isteniyor. Filistin için yasak getiriliyor ama Filistin’de böyle bir yasak yok. Hükümetin dış politikasını bilenler, bu yasakların içe dönük siyasi bir artı olacağını bilirler. Artık halk da bu çıkışların bir değerinin olmadığının farkına vardı. Ellerine geçirdikleri medyayı kullanarak, yalan yanlış algılar yaratarak bir yerlere gelmek istiyorlar ama nafile.
Yalnız yasaklar olsa keşke, Kürdistan’da yaşananlar ilerisi için tehlikeli günlerin yaklaştığının sinyallerini veriyor. Yer tekrardan Diyarbakır ve müdahale olmadan yapılan yürüyüşte “kana kan intikam” sözleriyle slogan atan AKP’nin destek verdiği İslami sivil toplum kuruluşlarının organize ettiği bir etkinlik. Her türlü haksızlığa karşı durmak en insani görevdir ama haksızlıklar karşısında ayırım yapılırsa sorun orada başlar, büyür ve çözülemez bir hal alır. İslami sivil kuruluşlar bundan 10 yıl önce Şengal’de kendi vatandaşlarının IŞİD tarafından katledişinde sesini yükseltmemişken şimdi neye karşı duruyorlar anlamak zor. Ayrıca bu yürüyüşler neden hep Kürdistan’da oluyor? Kastamonu, Çorum, Kütahya, Yozgat… ve diğer şehirlerde Gazze’ye destek verecek Müslümanlar yok mu? Veya öldürülen Hamas lideri Haniye için üzülen yok mu? Haniye için milli yas günü neden ilan edilir, bu zat-ı muhterem devlet başkanı da değil. Çoğu Arap ülkelerinde böyle bir yas günü yok, neden Türkiye? Bu işin altında kimlerin neler tezgâhladığının farkındayız. Din korkusuyla insanları tehdit edip saldırmak ve bir de buna MHP milliyetçiliğini katarak yaşama geçirmek çok tehlikeli bir oyunun parçası olarak karşımızda duruyor.
Erdoğan son açıklamasında “dijital bir faşizmle karşı karşıyayız” dedi. Ülkemize hiç de yabancı olmayan bir kelime ”faşizm.” Dijitalden vazgeçtik, yaşadığımız faşizm. Tek adam rejimi bir faşizm düzenidir. Faşizmin tanımlamasına da kısaca değinelim; devlet sınırlarını genişletmek ereğini güden, tüm yetkilerin tek partinin ve tek kişinin elinde toplandığı, demokratik düzen yerine aşırı, çarpıtılmış bir ulusçuluğa dayanan bir baskı düzeni kurmayı amaçlayan öğreti. (Sözlük) Faşizm, egemen sınıfların güdümündeki asker, polis ve sivil bürokrasinin, emekçiler, işçiler, köylüler ve ilericiler üzerindeki baskı rejimi demektir. (Toplumcu Düşünce Enstitüsü) Tanıdık geldi mi? Bunları yaşarken kalkıp da insanlara “ev zencisi” demek faşistçe bir yaklaşım değil de nedir? Biraz da ev zencisi tanımına değinelim. Bu söz Malcolm X tarafından kullanılmıştır. Afrika kökenli ev kölelerine verilen tarihi bir addı. Ev zencileri alanda çalışan zencilerden daha yüksek statüdeydi. 2010 yılından beri siyahîlere yönelik bir aşağılama sözü olarak kullanılmaktadır. (Vikipedi) İşte tam da yaşadığımız faşizm bu. Cumhurbaşkanı için herkese hakaret etmek serbest ama kendisine bir eleştiri yöneltildiğinde başka bir saraya sevk başlıyor. Ondan sonra demokrasinin, insan haklarının en güzel yaşandığı ülke olarak güzelleme yapılıyor.
Her geçen gün erken seçime daha da yaklaşıyoruz. Adaletin ve hukukun olmadığı yerde ağzınızla kuş tutsanız bir yere varamazsınız. Toplum bam teli gibi her an patlayabilir.
Erken seçim olacaksa bunu Erdoğan açıklamaz, bu görev Bahçeli’ye aittir.