Bazı zamanlar vardır, üzerinden yıllar geçse de unutulmaz. Hükmü zaman verir diye bir teselli çınlar, çoğu zaman bu bir gam. Adalet çünkü zamansız olmalı, o esnada, o anlamda, beklenen yargısıyla oluvermeli. Oysa burada oturmuş bekliyoruz çoğu zaman. Biz yıllardır alıştık bu beklemelere. Gelecek diyoruz, gelmesi gerektiğini biliyoruz. Gelecek gelmekte olan bir gün diye umut ediyoruz.
Adalet Türkiye’de zamanaşımına terk edilen bir mefhum. Zamanın failleri akladığı, cezanın aşındığı bir hukuk sistemindeyiz. Örnekleri her gün kendini gösteriyor. Buradayım, adaletsizlik bu satırların/ bu olayın ta içinde diyor hemen hemen her gün.
Kahır zamanlar yaşandı birkaç yıl önce. İsyan ve hüzün beraber yürüdü. İşte o zamanların bıraktığı hayaller hâlâ birilerinin uykusunda. Birilerinin düşünde yaşıyor. O zamanlar, öyle zamanlardı. Yer Cizre oluyordu, Sur oluyordu, Nusaybin ya da Derik. O yerlerde devletin sokağa çıkma yasakları, silahlı çatışmalar ve arada sırada alakası olmayan, su ve ekmek için, bir ihtiyacı için dışarı çıkıp vurulanlar. Hatta kapısının önünde vurulanlar da oluyordu. Öyle zamanları kim, nasıl unutur? Mümkün mü böyle unutmaya koyvermek? Değil, hiç unutulmaz ve hep ısrarla hatırlatılır.
Cizre’de başlayan sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 5 yıl geçti. O sokak yasakları döneminde sadece Cizre’de 21 sivil insan hayatını kaybetti. Tabi durup dururken ölmedi bu insanlar. Öldürüldü. Bu 21 canın içinde 35 günlük bebek de var, 80 yaşındaki dede de var. En çok aklımızda kalanlardan Cemile Çağırga. Annesinin ellerini ve saçlarını kınalayıp cenazesi bozulmasın diye buzdolabına koyduğu 10 yaşındaki Cemile. Evdeki adıyla Cizîr yani.
5 yıl önce sokakta veya evinin önünde katledilenlerden bazılarının hukuki akıbeti şöyle:
Zırhlı araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybeden 21 yaşındaki Mehmet Emin Levent’in ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma hakkında ‘takipsizlik’ kararı verildi. Levent’in ölümü için ‘hukuka uygun’ denildi. Dosya Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı.
Yaşanan patlama sonrası kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Hacı Ata Borçin’in (71) ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma hakkında ‘takipsizlik’ kararı verildi. ‘Görevi kötüye kullanma, taksirle öldürme’ iddiasıyla açılan soruşturmada Borçin’in doğal bir şekilde öldüğü ve ‘kusur’ bulunmadığı kaydedildi. Avukatlar, dosyayı AYM’ye taşıdı.
Muhammed Tahir Yaramus’un (35 günlük) ölümüne ilişkin açılan ve anne Susin Yaramuş’un ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadesinin alındığı soruşturma hakkında ‘takipsizlik’ kararı verildi. Karara ilişkin hakimliğe yapılan itiraz da reddedildi. Dosya AYM’ye taşındı.
Evlerinin önünde vurularak öldürülen ve cansız bedeni buzdolabında saklanan Cemile Çagırga’nın (10) ölümüne ilişkin açılan soruşturmada da ‘failler tespit edilemedi’ iddiasıyla ‘daimi arama kararı’ alındı. Dosya zamanaşımına bırakıldı.
Evinin önünde otururken açılan ateş sonucu hayatını kaybeden ve 2 gün boyunca cenazesi evde bekletilen Seyit Eşref Erdin’in (59) dosyası halen açık.
Kafasından aldığı kurşun sonucu hayatını kaybeden Selman Ağar’ın (9) ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma da zamanaşımına bırakılarak, ‘daimi arama kararı’ alındı. Faillerin bulunamadığı ileri sürülerek, zamanaşımı süresi 2040 yılı olarak belirlendi.
Sağlık sorunları yaşayan ancak yakınları tarafından hastaneye kaldırılamadığından kaynaklı yaşamını yitiren İbrahim Çiçek’in (80) dosyası hakkında herhangi bir bilgi elde edinilemedi.
İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün savcılığa gönderdiği fezlekede ‘güvenlik güçlerine silahla saldırıda bulunan şahıslarla hareket ettiği değerlendirilmektedir’ dediği Bünyamin İrçi’nin (14) ölümüne ilişkin başlatılan soruşturma hakkında ‘takipsizlik’ kararı verildi. Dosya AYM’ye taşındı.
Yaşamını yitirenlerden İrci’nin babası Tarık İrci, söz konusu ölümlere dair hukuksal garabeti şöyle açıklıyor: “Bizler davamızı açtık, yalnızca bir defa ifademizi aldılar. Kimse bizlere bir şey sormadı. Sorumlular her kimse ortaya çıkarılmasını istiyoruz. 5 yıldır ben bir gece dahi yatamadım.”
Zamanaşımını yargı olarak gören, kimi cinayetleri hukuka uygun ilan eden mahkeme kararları, katilleri akladığı gibi yeni ölümlere davetiye çıkarıyor. Türlü kameralar ile gözetlenen koca ilçede kimin nasıl öldürüldüğü resmi bir kararla gizleniyor. Bu gizlilik, olmayan yargının ilanı, yeni cinayetlerin tebliğidir. Herkes her yerde suçlu ve failler mahkeme kararları ile korunuyor. Türkiye’de hukuk, zaman ve unutmaya havale edilen kıpkısa bir katliam bilançosu bu yaşanan.