Duyduk ki, İzmir Valiliği 7. LGBTİ+ Onur Haftası etkinliklerini yasaklamış. “Genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla yapılması planlanan çeşitli etkinlikler Valiliğimizce yasaklanmıştır” denilmiş. 17-23 Haziran arası yapılmak istenen pek çok etkinlik ile ilgili olarak şöyle diyor İzmir Valiliği: 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ve Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/A-C maddeleri gereğince ilimizde yaşayan insanların huzur ve güvenliğinin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu güvenliği ve esenliğinin sağlanması; milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, olası şiddet ve terör olaylarının önüne geçebilmek amacıyla yapılması planlanan çeşitli etkinlikler Valiliğimizce yasaklanmıştır.” Bu açıklamayı olduğu gibi vermek istedim ki mülki idari amirliğin nasıl bir laf salatası yaptığı ve milletle nasıl dalga geçtiği görülsün. Aynı valilik Alsancak’taki Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde tacizciler fink atarken de önemseseydi ya bu kişi dokunulmazlığını.
Valilik tarafından bu açıklamanın yapıldığı akşamın ertesi gecesi, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bir erkek birden çok kadına yönelik basit cinsel saldırı fiilini gerçekleştiriyor. Yanındaki pek çok erkekle birlikte kadın avına çıkmış gibi ve boş boş dolaşan bu adam içkisini içmiş, yemeğini yemiş, arkadaşlarıyla hoşça vakit geçirmiş ve sonra eve gitmek üzere caddede yürüyen kadınları gözüne kestiriyor ve onları elle taciz ediyor. Kadınlar neye uğradıklarını anlamıyorlar ve kendilerine gelip polis çağırıp tacizciyi şikayet ediyorlar. Sabaha kadar tutanaktı, ifadeydi, tacizcinin ‘benim çoluğum çocuğum var’ bağırışlarıydı ile uğraşıp, karakolda tacizcinin önünden geçip yine polis eşliğinde tacizcinin arkadaşlarının dibindeki taksiye bindirilip evlerine gönderiliyorlar.
İzmir Valiliği şunu anlamamış ama biz anlatmaya çalışalım. Vatandaşının hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlü olan devlet kurumları, o vatandaşın kendini barışçıl yollarla ifade etme, yürüme ve basın açıklaması yapma hakkını da korur böylelikle. Kaldı ki zaten bunlar anayasal haklardandır. Yani valilik bu haklar çerçevesinde kimliklerin, toplulukların, bireylerin kendilerini ifade etme, kendilerini savunma, kendileri gibi yaşama haklarını güvenceye almak zorundadır. Bu kişilere yönelik bir saldırı gerçekleşeceğini düşünüyorsa kurum, bu saldırıyı önler ve olur biter. Saldırı yasaklanır, saldırıya uğrayacağından endişe edilenlerin barışçıl eylemleri ya da sokaktaki varlıkları değil.
Keşke mülki idari amirlik İzmir sokaklarındaki tacizcilerle ve erkek şiddeti ile mücadele etse. Zira o sokaklarda öncelikle korunması gereken kadınlar, önlenmesi gerektiği halde önlenmeyen erkek şiddeti sebebiyle neler neler yaşıyor. Şiddete maruz bırakılanın değil, şiddetin failinin yaşamı kısıtlanır. Şiddet önlenir, şiddete maruz bırakılan değil. Devlet, erkek şiddetini önlemediği için her gün kadınlar öldürülmeye devam ediyor.
Ve kadın cinayetleri… 15 Haziran’da, Antalya’da yaşayan Gürcistan’lı bir kadın, evinde boğulmuş şekilde ölü bulundu. Antalya’da komşuların ağır kokudan şikâyet etmesi üzerine gelen polis kadının cesedini buldu.
14 Haziran’da, Batman Kozluk’ta 26 yaşındaki çiftçi Serdar Yılmaz, tartıştığı 4 aylık hamile eşi Melek Yılmaz’ı av tüfeğiyle öldürdükten sonra aynı silahla yaşamına son verdi. 13 Haziran’da, İstanbul Esenyurt’ta kötü kokular gelen eve giren polis, üzerinde darp izleri bulunan, vahşice öldürülmüş bir kadına ait ceset buldu. Kadının adı Elif Uzun. Ekiplerin konuştuğu küçük kız ise babasının kendisine “Annen hasta odaya girme sakın sana da bulaşır” dediğini söyledi. Katil zanlısı aranıyor. 11 Haziran’da, İstanbul Beykoz’da Perihan D., eşinin kardeşi tarafından 16 kez bıçaklanarak öldürüldü. Amca, çocukların ifadesinin ardından gözaltına alındı. Çocuklar ise devlet koruması altına alındı