Neğşirvan Güner/İstanbul
Kürt tiyatro kurumları, Adana’nın Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde 3 gün boyunca sergilemek istenen tiyatroların Adana Valiliği tarafından yasaklanmasını İstanbul’da bulunan Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) ve Amed Şehir Tiyarosu’nda düzenledikleri basın toplantısı ile protesto etti. Teatra Jiyana Nû oyuncularından Rugeş Kırıcı ile valiliğin yasak kararını ve Kürt tiyatosu üzerindeki ‘örtülü sansürü’ konuştuk.
‘Sanat huzuru bozmaz’
Kırıcı, valiliğin kararını keyfi bir tutum olarak tanımlıyor. “Sanat daha yaşanabilir bir toplum için üretir” diyen Kırıcı, sözlerine şöyle devam ediyor, “Sanatın huzuru bozma ihtimali yoktur. Asıl olan sanatın engellendiği durumlarda huzur bozulur.” Valiliğin yasaklama kararının gerekçesini bilmediklerini belirten Kırıcı, son 2 yıldır kendisinden olmayanı reddetme siyaseti yürütüldüğünü ifade ederek “Bu durum da bu siyasetin devamıdır” dedi.
‘Örtülü sansür’
Yasağa şaşırmadıklarını, örtülü bir sansür politikasının kendilerine karşı yürütüldüğü ifade eden Kırıcı, “Hiç kimse yasak demiyor ama genel olarakta kapılar kapalı. Gösterilerimizi yapmak için başvuru yaptığımız yerlerden çoğu zaman (olumsuz dahi olsa) cevap bile alamıyoruz. Oralı olmamayı tercih ediyorlar” diye ifade etti.
CHP’li belediyeler…
Kırıcı, binlerce Kürdün yaşadığı bir şehir olan İstanbul’da Kürtçe tiyatroya kapıların kapalı olmasının nedeni salonların dolu olması mazeretiyle izah edilemez olduğunu vurguluyor. Özellikle başvurdukları Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) bağlı belediyelerin İstanbul’da kendilerine salon vermediğini ifade eden Kırıcı, “CHP belediyelerine salonlar için başvuru yapıyoruz. Ama bu güne kadar hiçbir olumlu yanıt alamadık. İstanbul dışında bazı illerde CHP belediyelerine ait salonlarda oyunlarımızı oynadık. Fakat milyonlarca Kürd’ün yaşadığı İstanbul’da Kürtçe tiyatro ya kapılarının kapalı olmasının nedeni salonlarının dolu olması mazeretiyle izah edilemez” dedi.
‘Kürtçe’den korkuyorlar’
Yerel yönetimlerin her bireyin kültürüne ait üretimleri halkla buluşturmakla sorumlu olduğunu vurgulayan Kırıcı, “Başvuru bile yapılmasını beklemeden kendilerinin bu üretimleri bulup halka ulaştırması gerekir. Biz salonları kiralamak istememize rağmen geri bildirim alamıyoruz. Oysa pek çok tiyatro grubunun üretimlerinin belediye kültür bütçelerinden ödenerek sahnelendiğini biliyoruz. Yani halkın parasıyla. Peki milyonlarca Kürd’ün yaşadığı İstanbul da kendi diliyle ,kültürüyle yapılan sanattan mahrum bırakılmasını nasıl tanımlıyorlar. Kürtçe’den bu kadar korkulmasının sebebini bizde soruyoruz” diye ifade etti.
Anadilimizde sahneliyoruz
90’lar da Kürtçe yasaktı o yüzden bütün kapılar kapalıydı diyen Kırıcı sözlerine şöyle devam ediyor, “Bugün Kürtçe yasak değil deniyor ama kapılar yine kapalı. Yasak biçimleri de kostüm değiştirebiliyormuş” dedi. Dünyada tiyatro yapan bütün grupların sahnelediği eserleri kendi anadilimizde oynuyoruz vurgusu yapan Kırıcı, “Aynı yazarların oyunları Türkiye’de devasa sahnelerde devasa bütçelerle her dilden izlenebilir iken milyonlarca Kürt vatandaşına salon bile vermemek tarih önünde nasıl izah edilir bilmiyorum” ifade etti.