Beyza Üstün
Halkların birlikteliğine, dayanışmasına, yaşamına, özgürlüğüne kastedenlerin yaşattıklarını ve katliamları lanetliyoruz. Bizler bu yaşatılanları unutmayacağız.
6-8 Ekim Kobanê olayları, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı, Suruç Katliamı’nın sorumlularının adaletin terazisinden çıkarılması, Kobanê’nin kurtuluşu için çabalayan, bu ülkede halkların özgürlüğü için demokrasinin güçlendirilmesini, yapılanmasını savunan, eşit ve özgür yaşam için siyaset yapan HDP’li siyasetçilerinin tutsak tutulmaları, bugün yaşadıklarımız tesadüf değil.
Siyasi iktidarın IŞİD çetelerini desteklemesi, egemen sistemin bu desteği görmezden gelmesi rastlantı değil. Katliamlarla dolu kargaşanın var olması ülkeyi yöneten patriyarkal iktidar ve sistem için vazgeçilmez bir durum. Geleceğin, yaşamın egemen sistemin baskısı zulmü altında giderek daha fazla ezilişi, yok oluşu, yaşam alanlarımızın hızla sermayeye devredilmesi, yaşamın belleğinin, uygarlıkların izlerinin, kazanılmış hakların yok edilmesi bu faşizm ile yönetilen ülkelerde daha kolay gerçekleşmekte.
Yaşananlar planlı, koordineli sürdürüldü o yıllarda, bugün de siyasi iktidarın desteği ile bu katliamlar aklana aklana bizler, bu topraklarda yaşayan halklar, kadınlar, çocuklar, işçiler, gençler, yaşlılar, köylüler katliamların üzerinden varlığını sürdüren bir iktidar ve egemen sistemle yönetilmeye devam ediyoruz.
3 Ağustos 2014 yılında IŞİD çeteleri Irak’ta Şengal’e köy ve civar beldelerine saldırıp, erkekleri katledip, çocukları ve kadınları köle olarak kullanmak üzere savaş ganimeti olarak kaçırdı. 2014 Ağustos’unda tüm dünya halklarının gözü önünde Êzidî soykırımı yaşandı. Sonuçları hâlâ bugün bu topraklarda yaşanmaya devam ediyor. O gün kaçırılan çocuklar ve kadınlar IŞİD çeteleri tarafından seks kölesi olarak kullanılmakta ve internetten pazarda satılmakta.
Soykırımı yapan katliamcıların zulmü zamanı aşarak bugüne kadar ulaştı, Şengal’de son bulmadı, IŞİD çeteleri ve destekçisi patriyarkal yönetimler tarafından katliamlar sürdürüldü, sürdürülmesine göz yumuldu, desteklendi.
Şengal Soykırımı’nın ardından 6 Ekim 2014’te IŞİD çetesi Kobanê’nin sınırlarına dayandı. Türkiye halkları, başta kadın siyasetçiler olmak üzere siyasi sorumluluk alan HDP’nin çabası ile Şengal halklarına verilemeyen destek, gösterilemeyen dayanışma BM ve Avrupa parlamentosunun siyasetçileri ve pek çok ulusal ve uluslararası demokratik kuruluşun desteği ile büyüdü. Kobanêli kadınların öz mücadeleleri ile Antep mitinginde söylenenin aksine Kobanê düşmedi, IŞİD çetesinin ablukası Rojava’lı kadınlar tarafından püskürtüldü. Türkiyede ise 7 Ekim günü Antep’te “Kobanê düştü düşüyor” diyen Erdoğan’ın sözü ardından yaşanan kargaşalarda pek çok yurttaş öldü. Bu arada Kobanê kurtuldu, Rojava; halkların dayanışması ve kadınların mücadelesi ile bugün özgür, IŞİD murat ettiği katliamları Kobanê’de gerçekleştiremedi. Bu katliamı destekleyen iktidarların ve IŞİD’in öç alma isteği ise hiç bitmedi.
20 Temmuz 2015 tarihinde Rojava’ya çocuklara dayanışmaya gitmekte olan gençlere, Urfa’nın Suruç ilçesinde IŞİD militanları tarafından bombalı saldırı gerçekleştirildi. Bu katliamda 33 genç yaşamını yitirdi. Katliamda yakınlarını kaybeden ve yaralanan 13 kişi, 6 Mart 2018 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne Türkiye yetkililerinin bu katliamı önlemedeki ihmalleri hakkında açılan davada AYM “başvurucuların şikayetlerini destekleyecek somut delil ortaya koymadıkları” gerekçesi ile katliama uğrayan gençlerin yakınlarının talebini reddetti. Katliamın önlenmemesinde yetkililerin ihmali olmadığına ortada kesin bir kanıt olmadığı gerekçesi ile reddedilmiş oldu. IŞİD militanları tarafından patlatılan bomba, çoğu lise ve üniversite öğrencisi gençlerin olduğu otuz üç barış elçisinin katledilmesi ve bu katliamı gerçekleştiren IŞİD çetesinin elini kolunu sallaya sallaya gençlerin toplandığı çay bahçesine kadar üzerinde bombalarla gelebilmesi yeterince delil “somut” delil değildi, bu bölgenin güvenliğini almakla yükümlü yetkili idare yok demek ki.
10 Ekim 2015’te halklar Ankara Garı önünde onlarca demokratik halk örgütü temsilcileri (emek örgütleri, meslek örgütleri, siyasi partiler, siyasi örgütler) ile birlikte emek, barış, demokrasi talebi ile buluştu. Gene IŞİD militanları Ankara’nın merkezine kadar üstlerinde bombalarla elini kolunu sallaya sallaya geldi ve 103 güzel yürekli, barış elçisini katletti, yüzlercesini yaşamını kendi başına sürdüremez hale getirdi. Yetkililer olay yerinde yoktu, siyasi iktidarın sorumluları bombalı olanları takip ettiklerini ancak eylem yapmadıklarını belirterek müdahale etmediklerini açıkladılar. Bombanın patlamasının sonucu, izledikleri katillerin eylemi katliam demekti ama onlar sadece izlediler, önlemediler, katliam sonrasında da gerekeni yapmadılar. Ne yaralılara müdahale zamanında yapıldı ne de açılan mahkemeler halkların özgürlüğünü korumak üzere kararlar aldılar.
Siyasi iktidarın yürütücülüğünde HDP’nin siyasetçileri, halkın iradesini temsil eden yerel yöneticiler cezaevlerinde yıllardır rehin tutulmakta. Ağır Ceza Mahkemelerinde sürdürülmeye çalışılan HDP’li siyasetçilere ve barış, özgürlük isteyenlere yönelik davalar, siyasi tutsakların asılsız olarak cezaevlerinde tutulmaya çalışılmasının asıl nedeni bu katliamcı, sömürücü siyasetin yaşama geçirilme çabalarıdır. Siyasi iktidarın ve onun politikalarını kendine rehber edinen devlet kurumlarının asıl amacı Türkiye halklarının özgürlüğü için, demokrasi için gerekli olan politikaları ve politikacıları siyasetten uzaklaştırmak, engellemek, yok etmektir. Siyasi iktidarın, katliamcı, patriyarkal çetelerin, onu destekleyen kurumların, savcıların halklar üzerinde sürdürdükleri siyaset, uygulamalar bu ülkede faşizmi kalıcı kılacaktır.
Yapılan zulümleri, katliamları unutmayacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar bizler, halklar, kadınlar, işçiler, emekçiler, yaşamın özgürlüğü için mücadele yürüten politik örgütler yan yana olmaya, kadınların, çocukların istismar edilmesine, sömürülmesine, halkların şiddete, zulme uğramasına, emeğin güvencesizleştirilmesine, faşizme, patriyarkal / tekçi / eril iktidara karşı birlikteliği dayanışmayı büyütmeye, barışı, eşit ve özgür yaşamı yeniden öreceğiz. Kararlıyız.