Geçenlerde gazetelerde iki küçük haber yer aldı. Biri kapitalizmin geliştiği, sosyal devlet anlayışı ile dünyaya örnek gösterilen İsveç’ten. Diğeri Amazon Ormanları’nda yaşayan, iktidar ve devlet olgularına pek bulaşmamış Amazon yerlilerine ilişkindi.
Her iki haber de koronavirüse ilişkindi. İsveç’te virüsten ölenlerin yüzde 90’ı 70 yaş üstü olanlar. Yani ölen her 100 kişiden 90’ının yaşı 70’in üstündedir. Aşağı yukarı vakanın en çok görüldüğü ABD, İtalya, İspanya, Hollanda, Almanya’da da benzerdir.
Türkiye’de “yaşlılar” yaklaşılmaması gereken “virüslüler” derecesine düşürüldü. Sokağa çıktıklarında saldırıya uğrayanlar oldu. Virüsten ötürü ölenlerin yaş sınıflandırılması kamuoyuna açıklanmadığı için, ölümler içinde büyüklerin oranı bilinmiyor. Ancak diğerlerinden farklı olmayacağı tahmin edilebilir.
Sanki dünyada korona gerekçe yapılarak “yaşlılar” temizliği yapılmak isteniyor. Bunu imali veya aleni savunan liderler de oluyor.
“Kızıl Derili” diye aşağılanan yerlilerin “yaşlılara” ilişkin haberi şöyle: Büyüklerini virüsten korumak için özel önlemler geliştirmişler. Özel bir alana alınmışlar. İhtiyaç ve bakımları itinayla yapılıyor. Haberde virüse yakalan ve ölen yoktur. Sorulan sorulara verdikleri cevaplar çarpıcı. “Büyüklerimiz geçmişimizdir. Onları kaybedersek hikayelerimizi, masallarımızı, dilimizi ve kültürümüzü kaybederiz. Onları kaybetmek ruhumuzu, kendimizi kaybetmektir. Büyükler bizim belleğimiz ve hafızamızdır.” Yerlilerin mealen açıklamaları böyle.
Özcesi özümüzü, ahlakımızı, toplumsal kimliğimizi kaybederiz diyorlar. Toplumsal kimliği kaybetmek insan olma, varlık olmaktan çıkmak demektir. O barbar diye etiketlenen yerliler için var olmak, varlık olmanın ne anlama geldiğini, sözde uygar oldukları iddiasında olanlardan çok daha hakiki değiller mi? Kadir bilirdirler.
Büyüklere temelden farklı iki yaklaşım söz konusudur. Yaklaşım taban tabana zıt iki anlayış ve yaşamdır. Hangisi doğrudur, büyüklerini virüse karşı koruyan Amazon yerlileri mi, yoksa İsveç mi?
Amazonlular büyüklerinden kaçmayı değil, yaşatmaya odaklanıyor. İsveç ise büyüklerinin yüzde 90’ını ölüme götürüyor.
Bu iki tutumdan birine yaklaşım kişinin nasıl yaşaması gerektiğini de açığa verir. Virüs türü salgın ya da daha değişik sorunlara karşı verilen mücadelenin doğruluğu veya yanlışlı da açığa çıkar. İsveç büyüklerinden kurtulmaya çalışıyor, Amazonlar yaşatmaya.
Kapitalizm insana kâr felsefesiyle yaklaşır ve ne kadar para kazanırım diye bakar. Çünkü her şey alım-satım konusudur. Her insanın bir fiyatı vardır, ya da fiyatın kadar konuş denir. “Yaşlının” bir fiyatı yoktur. Çünkü o fabrikada, tarlada çalışamıyor. “Yaşlıya” sadece tüketici gözüyle bakılıyor. Yaşın yetmiş işin bitmiş denir. Yani yaşam hakkını kaybettin, gereksizleştin; o halde ölüm en iyi çözüm anlayışıdır. Hitler faşizmi bu anlayış sonucu “yaşlıları” gaz odalarına sürdü. Ve Alman toplumundan da ciddi bir tepki görmedi.
Amazonlular ise büyüklerini toplumun, bireyin ruhu ve tarihlerinin taşıyıcısı bilge kişilikler olarak görüyor. Onları kaybetmek tarihini kaybetme, geçmişten kopmaktır.
Toplumsal varlık bütündür; bölünüp parçalara ayrılamaz. Parçalanmak varlık olmaktan çıkmadır. Başka bir şey olabilir ama toplum değildir artı o. O açıdan topluma bütünlük içinde üç kategori olarak bakılabilir.
Büyükler, küçükler (çocuk ve gençler) ve orta kuşak. Büyükler geçmişin taşıyıcıları, ruhu ve bilgeleridir. Küçükler toplumun geleceği ve orta kuşak ise günün pratik taşıyıcısıdır. Özcesi geçmiş büyüklerde, gelecek küçüklerde ve günümüz orta kuşakta temsilini bulur. Onlardan herhangi birinin kaybı toplumun kaybıdır. Kürtler bunu iyi anlıyor.
İşte Amazonlular toplumlarına bakış açıları böyle olduğundan büyüklerine “yaş yetmiş, işi bitmiş” demezler. Büyük bir ahlaksızlık olarak görürler. Onların varlığı topluma ruhu ve geçmişin bilgisini taşıyor. Yani büyükler gereksiz değildir, bilginin taşıyıcısı ve eğiticisidir. Toplumsal misyon ve rolü budur.
Toplumun erdemi maddiyat değil, maneviyattır, kültürdür, sanattır. Bunların tümü de tarihsel birikimdir. Temsilini de büyüklerde bulur. İsveç’in yaptığı büyüklerden kurtulmakla toplumu bitirir, Amazonlular büyükleri yaşatarak toplumu, yani insanı yaşatmak oluyorlar. Doğru olan, toplum hakikatini yaşatan Amazonluların komünal yaşamıdır. Ancak işgalciler, devletçiler onları soykırıma tabi tuttu. Onlar da direnmek için ormanların derinliklerine sarktılar, sıkıca toplumsal değerlerine sarıldılar ve küçüldüler. Bilimi, tekniği geliştirme fırsatı bulamadılar, marjinal kaldılar. Ama insanlığın hakiki özgürlüğü ve yaşamı Amazonluların yaşam ölçülerinin güncellenmesidir. O da yerele dayalı demokratik ve özgür yaşam paradigmasıyla olanaklıdır.