Yasla birlikte yaşamayı öğreneceğiz mutlaka. Aramızdan aniden ayrılanlar, çocuklarımız, torunlarımız, kardeşlerimiz, yakınlarımız, akrabalarımız, yoldaşlarımız, yol arkadaşlarımız. Onlar bizler de olabilirdik
M. Şehmus Güzel
Yasla birlikte yaşamayı öğreneceğiz mutlaka. Aramızdan aniden ayrılanlar, çocuklarımız, torunlarımız, kardeşlerimiz, yakınlarımız, akrabalarımız, yoldaşlarımız, yol arkadaşlarımız. Onlar bizler de olabilirdik. Ölüm çünkü artık serseri mayın gibi dolaşıyor aramızda. Bugün kim canlı kalacak? Kim ölecek? Kim? Meçhul.
Yas tutuyor ve ağlıyoruz:
Hem onlara hem onlar olabilecek kendi kendi(leri)mize.
Yas ve ağlamak dayatınca Adnan Yücel’in şiirlerine sarılırım. Onlar da bana. “Ağlarız birlikte” o zaman. Şiirler ağlamaz diye bir kural yok henüz. Varsa bile, olsa bile hükmü kalmadı artık.
Şimdi tam sırasıdır sizlere de canlarım, kardeşlerim, Adnan Yücel’den birkaç satır okumalıyım. Emin olabilirsiniz, benim cenaze törenimde de Adnan Yücel okunmasını isterim. İşte buraya aynen yazıyorum: Vasiyetimdir.
Adnan Elezizlidir ve “Acıya kurşun işlemez”de aynen şunları söylüyor:
“Aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum
emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik”
Çocuklarımızın, torunlarımızın, gençlerimizin, kadın ve erkek ve çocuk ve kızlarımızın en hakiki, en çarpıcı, en belirleyici özelliği içten ve yapmacıksız olmaları, söylediklerine ve yaptıklarına harbiden inanmalarıdır.
İşte görüntüleri: Sakin, genç, coşkulu ve umut dolu yüzleri, kimi şark çıbanlı, kimi bir aile anısı gibi taşıdığı kınalı elleriyle, benli şafak yüzlü, kimi Maraşlı/Kahramanmaraşlı, kimi Pazarcıklı, kimi Narlılı, kimi Çağlayanceritli, kimi Ekinözlü, kimi Gölbaşı’ndan, kimi Adanalı, kimi Adıyamanlı, kimi Nurhaklı, kimi Osmaniyeli, kimi Malatyalı, kimi Hataylı, kimi Samandağlı, kimi Yayladağı’ndan, kimi Reyhanlı, kimi Mersinli, kimi Urfalı/Şanlıurfalı, kimi Diyarbakırlı, kimi Siverekli, kimi Erganili, kimi Çermikli, kimi Madenli, kimi Elazığlı, kimi Kilisli, kimi İslahiyeli, kimi Nizipli, kimi Antepli/Gaziantepli, kimi İskenderunlu… sınırı geç arama taramasız… kimi Azazlı, kimi Halepli, kimi İdlibli, kimi Zaranalı, kimi Afrin’den, Azmarin’den Al-Dana’dan, kimi Topboğazı’ndan, Tartus’tan, Hama’dan kimi, tek ağızdan çıkan güvenilir sözleri, şirin ve gülümseyen gözleri, pırıl pırıl zihniyeti ve topraklarımızı baştan sona, kuzeyden güneye, doğudan batıya yürümeye yeminli ayakları, birlikte, hep birlikte halaya duruyor.
Halaylarını ve türkülerini ezberliyoruz. Evet, ezberliyoruz. Birlikte türkü söylüyor, birlikte slogan atıyor, birlikte gülüyoruz. Birlikte dans ediyor, birlikte hoplayıp zıplıyoruz. Yaşam aşkı ve gençlik onlarda ve onlardan bize miras. Ve nicesi: Gençlik, özen, bakım, sevgi ve aşk dolu yürüyüşleri, dansları, duruşları, işleri, yarattıkları ve hayatları artık bize emanet.
Onlar ki 1 Mayıslarda, Newrozlarda, Gezi Direnişlerinde, barış ve kardeşlik gösterilerinde, Mayıs 68’lerde, haziranlarda omuz omuza yürümüş; bu sokak senin, bu meydan benim, bu caddeler, bu kentler, kasabalar, köyler hepimizin diyerek.
Ah o akıp giden gösterilerimiz, yürüyüşlerimiz, alın teri ve göz nuru yüklü dükkanlarda, iş yerlerinde, atölyelerde, fabrikalarda ortaklaşa, kimi kez imece usulü ürettiklerimiz, tahta okul sıralarımız, devrim yüklü amfilerimiz, bilim ve gelecek dolu fakülte kütüphanelerimiz, spor salonlarımız, futbol tutkumuz, çaputtan top oynadığımız taşlı tarla sahalarımız, yediğimiz ve attığımız tekmelerimiz, faullü gollerimiz, basket aşkımız ve dost işi yarışlarımız… Tazelenecek:
“Bir kez yazıldı bu acının şiiri
Yazılıp geçti suların tarihini
Gücünüz yetmez artık
Nehirleri durduramazsınız”
Bizimle, bizlerle yaşayacaksınız. Bu çok açık. Yeniden hayata ve paylaşmaya hoş geldiniz. Yapmacıksız, gerçek sevgi, dostluk, mutluluk, barış ve kardeşlik duygularıyla yüklü, tertemiz giyimli, bayramlıklarına bürünmüş kadın ve erkek ve çocuk, yanaklarınızdan, gözlerinizden, alınlarınızdan öpmek, ayaklarımı sizinkilerle ahenge getirmek ve sizlerle halaya durmak. Arzumdur. Sizlerle bir arada olmakla içimdeki güneşin ışığı ve gülüşü yayılır, güller açar. Coşkuma coşku katarsınız. Eminim.
Birlikte ve yeniden yaşam sürer.
Sözüne ve özüne sadık, sakin ve nazik, anlamaya çalışarak dayanışma içinde ortakça üretmek, ortaklaşa yaratmak.
Hep birlikte tüketmek, eşit eşite.
Yürüyerek tartışmak da mümkün.
Yürüyerek tartışmak ta mümkün evet. Bilhassa yürümek. Yol uzun olabilir, yeter ki güneş sözünde dursun, bir gün varacağımız yere varacağız. Bunun ötesi yok:
“Dışarıda konuşmak yasak
Oysa çok boyutlu bir dergahta
Alabildiğine bağırmaktı susmak
Ve betonu toprak gibi
Avuçlayıp
Tohum tohum patlamaktır
Yaşamak”
Gidenlerin sureti şimdi Eyfel Kulesi’ndedir. İstanbul’da Boğaz Köprülerinde. İzmir’de Kordon’dadır. Ankara Gençlik Parkı’ndadır. Malatya’nın kayısı ağaçlarındadır. Muş, Bitlis, Varto, Erzincan, Erzurum, Sivas, Kayseri, Nevşehir, Manisa bağlarındadır. Tunceli, Siirt, Hakkari, Şırnak dağlarındadır. İskenderun plajlarındadır. İstanbul’da Taksim Meydanı’ndadır. Paris’te Republique Meydanı’ndadır. Tarsus’tadır. Grenoble’dadır. Diyarbakır Surlarındadır. Aix-en-Provence bulvarlarındadır. Sesleri oralarda duyulur.
Evet evet ölülerimiz yeniden halaya kalkarlar. Yeniden ve yeniden. Asla yenilmeden.
Gidenlerimiz yaşayanların anılarında canlanır. Yasaksız toprakların çocuklarıdır onlar. Yasaksız topraklara yüz sürmüş, suyunu katıksız ve helal ana sütü gibi içmişlerdir. Malum.
Günü ve saati gelir, Eyfel Kulesi’nden, Galata’dan, Antalya’dan ve Surlardan kimi zaman taklacı beyaz bir güvercin kanatlanır güneye doğru, ezilenlerin kurtuluşunu simgeleyen özgürlük kıvılcımları içinde.
Telgraf direklerinde serçeler sıralanır, kuzeye duyurmak için:
“Nar Ülkesinde Mor Günler”de gebe analar yeni doğacak çocuklarına gidenlerin isimlerini koymak için sözleştiler. Duyduk duymadık demeyin. Deri kaplı Kitab’a, kitabımıza, yazılıdır: İşte ispatı:
Bu canlar bizim canlarımızdır. Bu isimler bizim isimlerimizdir. Sicilimize yazılı. Sizler gittiniz. Bizler kaldık. Nöbet sürüyor. Biz nöbetteyiz. Anılarınızla, türkülerinizle, halaylarınızla:
“Bizi bu deprem günlerinde
İnan ki bir şiirsiz yaşamak
Bir de sensiz (sizsiz) savaşmak
Öldürür”
Gerisini Tarih yazar. Bize susmak düşer. Sizlerle her zaman.