Beklenen gün yaklaştı. Seçim sandıkları hazır, İki gün sonra da mühür elimizde olacak. Mühür güç ve yetki demektir. Bazen onaylamak, bazen azletmektir.
Söylenen söylendi meydanlarda. Şimdi son söz halkın olacak. Bu seçim süresince de çoğu düzen aktörleri, tıpkı bir tiyatro oyunu gibi her sabah maskelerini taktı, kostümlerini giydi, ezberlenen repliklerle defalarca izlediğimiz yalan–dolan üzerine kurulmuş bir oyun yeniden sahnelendi. Sahibinin sesi medya da her zamanki işlevini eksiksiz yerine getirdi. Etik, ahlak hak getire, yine birileri görmezlikten gelindi, yine taraf olundu. Yine devletin imkanları sonuna kadar kullanıldı.
Yakalarına mikrofon takılmış düzenbazlardan ezberlere dayalı mesajlar aldık. İncir çekirdeğini doldurmayan tartışmalarda yine hamasete dayalı nutuklar dinledik.
***
Geçmişteki yanlışlardan, yanlış tercihlerden ve hatalardan yeterince dersler çıkarabildiğimiz oranda doğru kararlar alır, doğru seçimler yapabiliriz. Olan biteni doğru bir şekilde değerlendirmek için hafızamızda hatırlamamız gereken yeterince veri var. Sandığa küserek olmaz. Böylesi bir seçimde sandığa gitmemek için elle tutulur bir gerekçe bulmak zor. Ama en hafif tabiriyle otoriter bir yönetimin getirdiği baskının, açlık ve sefaletin daha da katmerleşeceğini, yıkımın ne kadar büyük olacağını kestirmek zor olmasa gerek.
Bu konuda kavramlara takılıp kalmamak gerek. Totaliter, otoriter ya da diktatörlük yapı itibarıyla geçirgen kavramlardır. Öyle ya da böyle hepsi de kimi ortak söylem ve uygulamalara sahip aynı teranenin göstergesidir.
Belirgin sloganlar vatan üzerine kurgulanmış, vatandaş bu kavramlar içinde hapsedilmiştir. Medya söz konusu iktidarın tekelinde ve emrindedir. Toplum güçlü bir gelecek vaadi ile manipüle edilmiştir.
***
Bu baskı rejimine dur demenin gerekçeleri saymakla bitmez:
Düşünce farklılığının ve hak aramanın düşmanlığa dönüştürülmediği bir ülke için…
Bir arada yaşama bilinci yerine, yalan yanlış bilgilerle düşmanlıkların aşılanmadığı bir dünya adına, ırkçılık ve ötekileştirmenin sıradan ve olağan karşılanmadığı bir hayat için…
Her türlü ezberin bozulduğu, aklın ve dimağın güzellikler ürettiği bir ortam için, adaletin, hak ve hukukun tüm halkın güvencesinin olduğu bir düzeni oluşturmak için…
Kışkırtıcı ve düşmanca yaklaşımların, bağnazca hayranlıkların insana dair edimler olmadığını anlamak için…
Savaş politikalarına karşı durmak, savaşın her türden kayıplarına karşı olmak için, barış, eşitlik, adalet ve özgürlük talep ettiğimizde hainlikle suçlanmamak için, barış içinde bir arada yaşamanın koşullarını yaratmak için; Açlığın ve yoksulluğun son bulması için…
Hakkı ve hakkaniyeti dağarcığımıza ikame edeceğimiz bir yapı için, yüreğinin zenginliğini kavrukluğa ve hırçınlığa dönüştürmüş, taşlık ve çorak yüreklerin selamet bulması için…
Tüm yetkileri bir kişinin keyfiyetine terk eden tek adam yönetimine son verecek ortak aklı egemen kılmak için…
Evet. Gerekçeler ve gerçekler saymakla bitmez.
***
Bu yönetime bir daha yol vermek, bir daha şans tanımak ne bugün yaşanan sorunların üstesinden gelecek ne de bizi demokrasi konusunda sağlıklı bir yere taşıyacak.
İnsanlık bin yıllar boyunca elde ettiği değerler bakımından kat ettiği bütün mesafeyi yeri geldiğinde hayır diyebilen, yeter diyen, direnebilen, değiştiren insanlara borçludur.
Şimdi tazelenmek, şimdi yenilenmek zamanıdır. Şimdi yeşillenme zamanıdır.
Mühür elimizde ve karar bizim.
Yeni bir mevsimin ılık rüzgarları esiyor. Ya bu hayatın zencileri olmaya razı olacak ya da beynimizi ve yüreğimizi sulandırıp bulandıran hamasi söylemlere rest çekecek, bu zulüm saltanatına son vereceğiz… Paslı bir çiviyi duvardan söker gibi… Çürük bir dişi çeker gibi… İşte yarının pusulası, işte vicdanın mührü.