Afet “sırası-nöbeti” Giresun’da. Afetin merkez üssü de Giresun-Dereli. Televizyondan izliyorum. “Selden geriye çamur deryası” alt yazısıyla aktarılıyor felaket haberi. Kameralar, selden ve heyelandan kapanmış köy yollarını gösteriyor. Binaların birinci katları selin taşıdığı balçık toprak, yollar taşlarla doldu. Otomobiller selin taşıdığı çamura gömük. İnsanlar kayıp, aranıyor. Yaşamını kaybeden insan sayısı 8 olarak açıklanıyor. Hangi zamandan bu yana insan ölüleri rakamlarla kanıksattırılıyor. Unuttum.
Olmalı
Yaşamını yitiren insan sayısı az olunca afet hafif, çok olunca ağır olarak değerlendiriliyor. Her yitenin can olduğu ayırdında değil miyiz ne? Ağır vakaların üzerinde çok, hafif afetlerden az söz ediliyor. Unutuluyor, unutturuluyor. İnsan hayatı bu kadar gündem olabiliyor. Diğer canlıların para karşılığı katline ferman okunan bir ülkede, onlar hiç gündem bile olmuyor. Olmalı!
Doğal afet mi?
İnsanlar hayatını kaybediyor. Canlılar telef oluyor. Cansız varlıklar -ki, onlar canlılara ev sahipliği yapıyor, besliyor, barındırıyor- tahrip ediliyor. Bütün bu olup bitenlere de “doğal afet” deniliyor. Doğal Afet denilince de ne nedeni, ne de neden olanlar araştırılıyor. Geçiştiriliyor. Böylece yapanın, yaptıranın yanına kâr kalıyor. Neden-sonuç ilişkisi irdelenmiyor. Soruşturulmuyor. Dolayısıyla soruşturma, araştırma dosyası açılmıyor. Durum böyle tecelli edince de afetlerden ders çıkarılmıyor. Gelsin yenisi bekleniyor. Yarın kim bilir nerede?
Kim bunlar?
Peki, gerçekten doğal afet mi, bütün bu olup bitenler? Yoksa sebep olanlar var mı, varsa kim bunlar? Yanıtsız değil elbette yaşananlar, yaşatılanlar. Sebep, hükümet politikaları, yapanlar şirketler.
Ne yapıyor şirketler?
Nehir tipi hidroelektrik santral (HES), rüzgâr enerji santralleri (RES), jeotermal santral (JES), termik santraller, siyanürlü altın aramalar, yerim az gerisini siz sayın. Şirketlerin doğadan kasalarını şişirme girişimlerinin hepsi doğadaki insan dahil canlı ve cansız varlıkları tahrip ediyor. Demek ki Giresun-Dereli doğal afet değil. Hükümet politikaları, şirket eli ve yetkililerin görev kusuru nedeniyle oluşmuş, “dumanı üzerinde tüten” yeni bir felaket.
Acaba?
Giresun-Dereli araştırılacak mı? Yoksa “doğal afet, Allah’tan” denilerek, diğer felaketlerde olduğu gibi kulak üstüne yatılacak mı? Araştırılacak ise HES’lerle akarsulara atılan düğümlerin etkisi irdelenecek mi?
Yol yapımlarında kullanılan patlayıcıların yer altı sularının yataklarına yarattığı sorun ele alınacak mı?
Karadeniz’de yaratılan doğa tahribatının iklim değişimi-selin oluşumuyla bağı ortaya konulacak mı?
Binalara verilen ruhsatlar gözden geçirilecek mi?
Hükümetin imar barışı adı altında çıkardığı affın payı ne kadar bu felakette acaba?
Kısacası hükümet bu kez iğneyi kendisine batıracak mı?