AYM üyeleri hakkında tutsak TİP Milletvekili Can Atalay ile ilgili verdiği ‘hak ihlali’ kararı nedeniyle Yargıtay suç duyurusunda bulunmuştu. Yargıtay kararında, ‘Fethullah Gülen, Adil Öksüz, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok ve bunlar gibi şüpheli ya da sanıkların, milletvekili seçilmelerinin, TBMM’ye girmelerinin önü açılır’ dedi
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Gezi Parkı davasında 18 yıl hapis cezası kesinleşen milletvekili Can Atalay’a ilişkin AYM’nin verdiği hak ihlali kararını tanımadı, kararı veren üyeler hakkında suç duyurusunda bulundu.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’a ilişkin verdiği hak ihlali kararına “uyulmamasına” karar verdi. Atalay hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiğini belirten Yargıtay, kararı Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi işlemlerine başlanması için Meclis Başkanlığı’na gönderdi.
3. Ceza Dairesi, ayrıca Anayasa hükümlerini ihlal ettiği ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aştığı iddiasıyla “hak ihlali kararı veren AYM üyeleri” hakkında için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 23 sayfalık kararında, Can Atalay’ın Gezi Parkı davasında aldığı 18 yıllık hapis cezasının 28 Eylül’de onanmasıyla hükümlü haline geldiği anımsatıldı. AYM’nin temyiz mahkemesi olmadığı savunulan kararda, şöyle denildi:
“AYM’ye yapılan başvurular, Anayasa Mahkemesi’nin kendisi gibi yüksek mahkeme konumunda bulunan Yargıtay ve Danıştay üzerinde ‘süper temyiz mercii’ sıfatıyla hiyerarşik bir üstünlüğe sahip olduğu ve Anayasa’ya göre eşit olan yüksek yargı mercileri arasında altlık üstlük ilişkisi kurulduğu şeklinde yorumlanmamalıdır.”
“Anayasa’nın hiçbir maddesi yorum farklılığı gerekçe gösterilerek uygulanamaz hale getirilemez” denilen kararda, ihlal kararlarının, temel hak ve özgürlükler yönünden tespit edilen ihlal kararları ile uyumlu olması gerektiği savunuldu. Kararda, kararların neticeye tesiri olmayacak hallerde, hukuki değerden yoksunluk durumu da gözetilerek yeniden yargılamaya hükmedilmesi yoluna gidilmemesi gerektiği ifade edildi.
Kararda, Can Atalay’a ilişkin ihlal kararında da gündeme gelen “Yasama dokunulmazlığının istisnası olarak Anayasa’nın 14’üncü maddesinde sayılan durumlar” başlığı tartışıldı. “Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmaması” başlığı altında düzenlenen Anayasa’nın 14’üncü maddesinde bir suç tanımı yapılmadığı anlatılan kararda, “Bu maddenin içeriği, soruşturma makamı ile derece ve temyiz mahkemeleri tarafından bu husustaki içtihatlar değerlendirilmek suretiyle doldurulacaktır” denildi.
AYM’nin ihlal kararında ise yargının buna karar veremeyeceği ve buna ilişkin yasal düzenleme yapılması gerektiği belirtilmişti.
Seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olması kaydıyla Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumların yasama dokunulmazlığı dışında kaldığı anlatılan kararda, AYM’nin Leyla Güven ve Ömer Faruk Gergerlioğlu kararlarında buna karşı yapılan değerlendirmeler eleştirildi. Kararda, AYM’nin yürürlükte bulunan Anayasa normunun uygulanmasını bireysel başvuru yoluyla ortadan kaldıracak veya işlevsiz hale getirecek şekilde bir karar vermesinin hukuken mümkün olmadığı savunuldu.
Kararda, şu görüşler öne sürüldü:
“Anılan maddede öngörülen faaliyetler konusunda, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyete yönelen tehdidin ağırlığı ile orantılı olacak bir biçimde içtihatta süreklilik ve istikrar ilkeleri de gözetilerek Anayasa koyucunun 14’üncü maddede bilinçli bir tercihin ürünü olarak bıraktığı boşluğun, yargı kararları ile doldurularak belirli hale getirilmesi, ilgili Anayasa normunun yürürlüğünün ve işlevinin korunması bakımından hukuk devletinin bir gereğidir.”
Kararda, Gezi davasında Can Atalay’ın mahkûm olduğu TCK’nın 312’nci maddesinde düzenlenen “Hükümeti devirmeye teşebbüs” suçunun “Anayasa’nın 14’üncü maddesine göre durumlar” kapsamında değerlendirileceği kaydedildi. Kararda, şu değerlendirme yapıldı:
“Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden, pek çok kanlı terör eylemi ile irtibatlandırılan ve haklarında yukarıda sayılan mutlak terör suçlarından soruşturma veya kovuşturma bulunup, henüz yakalanamayan ve kırmızı bültenle aranan Fethullah Gülen, Şerif Ali Tekalan, Recep Uzunallı, Adil Öksüz, Ekrem Dumanlı, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok ve Ali Ekber Doğan ve bunlar gibi şüpheli ya da sanıkların, milletvekili seçilmelerinin, yemin ederek göreve başlamalarının ve TBMM’ye girmelerinin önü açılır ki bu durumun hukuken isabetli olduğunu savunmanın izahı kabil olduğunu söylemek mümkün değildir.”
Kaynak: DW