Yargıtay’ın 1993’te 11 sivilin katledildiği davanın ‘zaman aşımı’ gerekçesiyle düşürülmesine tepkiler sürerken, aynı yerde katledilen 7 sivilin soruşturmasına da zaman aşımı kararı verilerek düşürüldü
Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesinde 8-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Tuğgeneral General Yavuz Ertürk komutasındaki Bolu Komando Birliği tarafından öldürülüp kemiklerine toplu mezarda rastlanan 11 sivilin öldürülmesine dair Ertürk hakkında yıllar sonra açılan dava, Yargıtay tarafından geçtiğimiz 14 Şubat günü “zaman aşımı” gerekçesiyle düşürüldü.
Katledilen 11 insana dair davanın “cezasızlık” ile sonuçlandırılmasına dair tepkiler henüz dinmemişken, aynı ilçede 1991 yılında 7 sivilin askerlerce öldürülmesine ilişkin açılan davanın da yine “zaman aşımı” gerekçesiyle düşürüldüğü ortaya çıktı.
Kulp Cumhuriyet Savcılığı’nın, 7 sivilin öldürülmesine dair dava dosyasını Anayasa Mahkemesi’nin “ihlal” kararına rağmen, geçen yıl aldığı “zaman aşımı” kararı ile rafa kaldırdığı öğrenildi. 24 Aralık 1991 tarihinde Çewlîg’in Bongilan (Solhan) ilçesinde yaşanan bir çatışmada yaşamını yitiren 3 PKK’linin cenazesini karşılamaya gidenlerin üzerine Vali’nin “ateş etmeyin” emrine uymayan dönemin Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Albay İsmet Yediyıldız’ın talimatı ile ateş açıldı. Açılan ateş sonucu Mehmet Nesip Altın, Neytullah Tekin, Hayrettin Demirtuyi, Felemez Bulut, Ömer Öztürk, Ali Miltaş ve Şahin Tekin hayatını kaybederken, Mehmet Şah Tekin ve Şeyhmus Altındağ isimli siviller yaralı kurtuldu.
Vali’nin “ateş etmeyin” emrine uymayarak talimatı doğrultusunda öldürülen 7 sivilin dosyasında 32 yıl sonra zaman aşımından takipsizlik kararı verildi.
Katledilen sivillerle ilgili başlatılan soruşturma dosyasında daha önce “görevsizlik” kararı veren Kulp Cumhuriyet Savcılığı, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) “etkin soruşturma yürütülmemesi” ve “yaşam hakkı ihlali” kararıyla yeniden açtığı dosyayı 3 yıl boyunca hiçbir adım atılmadan bekletti.
Olayla ilgili Kulp Cumhuriyet Savcısı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 25 Ağustos 1992’de Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen fezleke ile sorumlular için yargılama izni istendi.
Fezlekede, adı birçok faili meçhul cinayet ve işkence olayların karışıp, JİTEM itirafçılarının “Yedi Bela İsmet” olarak andıkları İl Jandarma Komutanı Albay İsmet Yediyıldız’ın talimatlara uymayarak ateş emri verdiği belirtildi. Savcılığın “görevin ifası sırasında adam öldürmek ve aynı suça teşebbüs” iddiasıyla yargılanması için izin istediği Yediyıldız hakkındaki fezleke ile ilgili işlem yapılmadı.
Bunun 7 Temmuz 1993’te dosyayla ilgili “görevsizlik” kararı veren Savcılık, olay günü Kulp’ta görevli olan Hezro (Hazro), Farqîn (Silvan), Erxêni (Ergani) ve Licê (Lice) jandarma personelleri hakkında soruşturma izni verilmesi için de il ve ilçe idare kurullarına yazı yazdı. Dosyada 2012 yılına kadar hiçbir ilerleme sağlanmazken, bu arada “Tuğgeneral” rütbesine yükselmiş olan Yediyıldız, emekliye ayrıldıktan sonra 1999’da Trabzon’da geçirdiği bir trafik kazasında öldü.
Başvuruya görevsizlik kararı verildi
Dosyanın avukatı olan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren’in, zaman aşımına kısa bir süre kala yeni bir suç duyurusu dilekçesi vermesiyle dosyadaki görevsizlik kararı yıllar sonra kaldırıldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, “birden fazla kişiyi aynı sebepten öldürme” suçundan yeniden soruşturma başlattı.
Soruşturma kapsamında olayla ilgili 37 subay ve astsubayın “şüpheli” sıfatıyla ifadeleri alındı. Soruşturma sürecinde Albay İsmet Yediyıldız’ın da aralarında bulunduğu 4 askerin hayatını kaybetmesi üzerine dosyada şüpheli sayısı önce 33’e, sonraki süreçte başka faillerin ölümleriyle birlikte 30’a düştü.
Meşru müdafaa ve takipsizlik kararı
Soruşturma sürerken ailelerin avukatı Nahit Eren, “yaşam hakkı ihlali” gerekçesiyle 2014 yılında AYM başvurdu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı olaydan 2 Kasım 2017 günü soruşturma dosyasına ilişkin “takipsizlik” kararı verdi. Kararda, olay yerindeki jandarma personeline ait olduğuna ve dolayısıyla jandarma personelinin bu kişilerin ölümüne sebebiyet verdiğine dair hiçbir delil bulunmadığı öne sürüldü. Ölenlerin vücutlarından çıkarılan ya da olay yerinde ele geçirilen mermi çekirdeği ve boş kovanların hangi jandarma personelinin silahından ateş edildiğine dair bilirkişi incelemesi de bulunmadığı kaydedildi.
Kararda, olayı tarafsızca anlatabilecek bir tanık ifadesi olmadığı ileri sürülerek, “jandarma personelinin maktullerin ölümüne sebebiyet verdiği kabul edilse dahi meşru meşru müdafaa şartlarının oluştuğu kanaatine varıldığı” ifade edildi. Askerlerin, protestocuları dağıtmak ve yaşam haklarını korumak için ateş etmek zorunda kaldıkları savunmasına girişilen kararda, “saldırı ve savunmanın orantılı” olduğu kaydedildi. Takipsizlik kararının kaldırılması için yapılan itiraz reddedilince Av. Eren, etkin soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle 2018 yılında AYM’ye ikinci kez başvurdu.
AYM ihlal’ kararı aldı
İkinci kez başvurulan AYM, 2014 yılında yapılan başvuruyu “olayın koşulları oluşmadığı halde silah kullanarak 7 kişinin ölümüne ve 2 kişinin yaralanması neden olmaları ve adli makamların da bu olayı etkili ve süratli biçimde soruşturmamaları” nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiği dair başvurunun “kabul edilebilir” olduğuna hükmetti.
Mahkeme, olayla ilgili “Yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti.
AYM kararına rağmen adım atılmadı
AYM’nin “ihlal” kararıyla 2020 yılında yeniden soruşturma açıldı. Ancak aradan geçen 3 yıl boyunca dosyada herhangi bir ilerleme sağlanmadı. Savcılık, 2023 yılında “zaman aşımı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, bu karara karşı üçüncü kez AYM’ye başvurmaya hazırlanıyor.
Eren: 32 yılda tek bir kişinin ifadesi alınmadı
Baro Başkanı Eren, “Biz insanlığa karşı suçlarda zaman aşımının olduğunu kabul etmiyoruz. Ama AYM “ihlal” kararı vermesi ardından 3 yıllık süre içerisinde hiçbir işlem yapılmadı. Amed’de ‘nefsi müdafaa’dan dolayı dosya kapatıldı. Sonra dosya bir şekilde Pasur’a gönderildi. Pasur’dan da ayrı bir zamanaşımından dosya kapatıldı. Kısaca yasal hükümler, yasaya göre işleyişten ziyade, 90’lı yıllarda işlenen bu tür insan hakları ihlallerindeki yargının cezasızlık pratiği kendini çok açık bir şekilde gösterdi. Tanık ifadeleri, dönemin kolluk güçlerinin ifadeleri, dönemin valisinin bu konudaki açıklaması, bütün bunlara baktığımız zaman bu dosya, somut bir şekilde kolluğun o dönemde Albay İsmet Yediyıldız’ın talimatıyla öldürdüğü sivillere karşı bir cezasızlık örneği dosyası. 33 yılda tek bir kişinin ifadesi bile alınmadı. İnsanların böyle herkesin gözleri önünde öldürüldüğü bir dosya Türk yargısı tarafından maalesef yine kapatıldı” diye konuştu.
AMED