ÖHD Genel Merkez Yöneticisi Erhan Çiftçiler, deprem sonrası arsa sahibi ve müteahhitlere açılan davaların bir nevi göstermelik olduğunu, caydırıcı bir etkisinin olmadığını söyledi
Selman Çiçek
Mereş merkezli 6 Şubat 2023’te meydana gelen yıkıcı depremlerin ardından yıkılan binalar ile ilgili birçok arsa sahibi ve müteahhide dava açılırken aralarında belediye başkanı, belediye yöneticileri, yapı denetim üyeleri ve Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın olduğu mülki amirlere tek bir dosya açılmadı. Arsa sahibi ve müteahhitlere açılan davalar ise kasıtlı adam öldürme ceza maddesi yerine taksirle öldürme ceza maddesi ile açıldığı için verilen cezalar caydırıcı olmuyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Genel Merkez Yöneticisi Erhan Çiftçiler, deprem sonrası arsa sahibi ve müteahhitlere açılan davaların hukuki boyutunu değerlendirdi.
Taksirle yargılamalarda ceza yok
Yargılamaların taksirle öldürmeyle yürütülmesinin yanlış bir şey olduğuna dikkat çeken Çiftçiler, “Ne taksirle ne bilinçli taksirle, burada yürütülmesi gereken şey olası kastla adam öldürmeydi. Zira olası kastla olmasını niye diyoruz? Çünkü olası kastla olduğu zaman soruşturmalar ve kovuşturmalar yürütüldüğü zaman en azından caydırıcılık unsuru olur. Diğer şekilde yargılamaların taksirle yürütülmesi bir caydırıcılığı bulunmamaktadır” diye konuştu.
Yargılamalarda olası kast maddesi olmalı
“Taksirli öldürme yerine kasıtla öldürme ceza maddesiyle açılsaydı davaların caydırıcılığı olurdu” diyen Çiftçiler, “Hukuki yoruma da baktığınızda olası kast dediğimiz mesele, ‘Olursa olsundur.’ Yani bir eylem yaptığınızda eylemin sonucunda meydana gelecek zarar ya da meydana gelecek şey neyse o olursa olsun demektir. Aslında kanun bu şekilde tanımlanmıştır. Bir bina yapıldığı zaman betonu, demiri çalınmışsa ‘yıkılırsa yıkılsın’ dediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bu konuda yapılması gereken zaten olası kastla yürütülmesidir. Olası kastla yürütülmüş olsaydı, bir binada diyelim ki 10 tane vefat olsaydı, o binadaki ihmal sorumluluğu olan her kimin kusuru olmuşsa 150 yıllık ceza alırdı. 150 yıllık ceza ne demektir? Kişin 28 yıl cezaevinde kalması demektir. 28 yıl ceza tehdidi olan bir yerde elbette herkes yapı yaparken yapı ruhsatı verirken, denetleme yaparken herkes ona göre davranır.”
Mülki amirler neden yargılanmıyor?
Yargılamaların hep arsa sahipleri ve müttehitlerle devam ettiğini söyleyen Çiftçiler, “Mülki amirler ve belediye personel başkanları bundan neden muaf tutuluyor? Bir inşaat yapmak istediğiniz zaman ilk olarak gidiyorsunuz, belediyeden izin alıyorsunuz. Zemin etüdü yapılıyor. Zemin sağlam mı, sağlam değil mi? İmara bir yer açılacaksa burada belediyenin bir onayı olması gerekiyor. Yani bugün burada eğer ki bir yapı yapılacaksa, zemin kötüyse, yasaya usule göre yapılmıyorsa burada belediyenin doğrudan sorumluluğu var. Belediye başkanları niye yargılanmıyor? Belediye başkanlarının yargılanmamasının sebebi siyasi saiklerledir” sözlerine yer verdi.
İmara belediye başkanı izin verir
Hatay’da o yapılaşmaya derenin kenarında ve sulak alanlarda izin verilen binaların ilk iki katının çöktüğüne dikkat çeken Çiftçiler, “Burada izin veren mülkü amirlerin sorumluluğu olduğu açık bir şeydir. Bilirkişi raporlarında da bunların kusurlarının olduğu açıktır. Siyaseten bu çok tartışılmıyor. Mesela bir şehirde bir alan imara açılacaksa son imza belediye başkanınındır. Eğer belediye başkanı o imzayı vermezse orası imara açılmaz. Ülkenin yarısı neredeyse fay hatları üzerindedir. Bu fay hatlarına izin veren kişiler kimler? İşin doğrusu tek belediye başkanı değil, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da sorumluluğu bulunmaktadır. En azından şu anda ileriye ışık tutabilmesi için bu yıkılan o şehirlerdeki belediye başkanlarının en azından doğrudan doğruya bir sorumluluklarının olup olmadığı konusunda bir soruşturmanın yürütülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
İmar affı ihanetti
Deprem öncesi çıkarılan imar affını da değinen Çiftçiler, şunları söyledi: İmar affı, kendi içerisinde bir sürü çelişki barındıran ve şehirlere ihanet edercesine çıkarılan bir düzenlemedir. İmar affı denilen şey şuydu: ‘Bugüne kadar siz yapıları yaparken yapıları yanlış da eksik de yapmışsınız. Bir defaya mahsus sizi affediyoruz’ deniyordu. ‘Sizi affediyoruz’ derken o yapılar güçlendirilmedi ya da denetlenmedi. ‘Siz bu kadar harç öderseniz biz sizi imar affı kapsamında yararlandıracağız’ denildi. Mesele orada bir harç alma, para alma meselesidir. Yoksa teknik anlamda yapılan herhangi bir şey yoktu.”
İmar affından yararlanan kaç bina yıkıldı?
“İmar affı kapsamında olan belki 10 binadan 8’i yıkıldı” diyen Çiftçiler, şunları söyledi: “İmar affı kapsamında olmayıp da daha sonrasında yapılan binalarda ise 10 tanesinden 1-2 tanesi yıkıldı. Bu istatistikler ortaya çıkartılmalıdır. Örneğin 2002 yılından önce yapılan kaç bina yıkıldı? 2008’den önce yapılan kaç bina yıkıldı? İmar affından yararlanan kaç bina yıkıldı? Yıkılmayan binalarla bir mukayese yapılmalı. Öyle bir istatistikle sonuca gitmek gerekiyor. Yoksa imar affıyla birlikte, ‘Ben affettim’ demekle o şehrin imarı düzelmiş olmuyor veya o binaların affedilmesiyle herhangi bir şekilde bina sağlam bir hale gelmiyor.”
Yeni binaların kaçı depreme dayanıklı?
2008’den sonra yapılan binaların depreme dayanıklı inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Çiftçiler, Türkiye’de diyelim ki 2008 yılından sonra yapılan bir yapıda şöyle bir şey getirildi: Normalde statik hesaplarına göre 8.1’e kadar bir bina Türkiye’de yapıldığı zaman depreme dayanması gerekiyor. 2008’den sonra getirilen yönetmelik bunu ön görüyor. 2008’den sonra geçen 16 yılda yapılan binaların 8.1’e göre tasarlanmış olması gerekiyor. 8.1’den sonra ancak yıkılabilir. Eğer deprem 8.1’in altındaysa ve bir bina yıkılmış ise o binada ruhsatı veren de denetleyen de yapan da hepsinin bence kusurlu kabul edilmesi gerekiyor. Çünkü yeni tasarıya göre 8.1’e kadar binanın statiği dayanmalıdır. Binanın statiği eğer 8.1’e kadar dayanmıyorsa işçilikten, yapıdan tutun da denetleyene kadar herkesin sorumluluğu var. 2008’den sonra Türkiye’de yapılan kaç tane bina 8.1’e dayanabiliyor? En son depremin olduğu illerde gördük. Orada bir istatistik çıkarılmalıdır. Mesela 2008 tarihinden sonra yapılan binaların kaçı yıkıldı? Kaçı ne kadar zarar gördü? 8.1’den kastım binanın zarar görmemesi değil. Bina zarar görmüş olabilir ama binanın baştan sona kadar yıkılıp aşağıya gelmemesi gerekir. Bina iskeletinin 8.1’e dayanması gerekiyor. Bu şeylere de baktığımızda yeni binaların çoğunun 7.4, 7.6’lık depremlerde yıkıldığını görmekteyiz” şeklinde konuştu.