AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim vaatleri arasında yer alan üç aşamalı icraat planının ilk 100 gün hedefindeki 400 projeyi geçtiğimiz günlerde açıkladı. Bu hedefler arasında soruşturma ve kovuşturmaların tamamlanma sürelerinin önceden ilan edilmesini öngören “Yargıda Hedef Süre” uygulaması da yer aldı. Yeni adli yılla birlikte hayata geçirilecek uygulamayı Av. Baran Doğan değerlendirdi. Hükümetin “hedef süre” koyarak yargılamaları makul sürede bitirmek istediğini belirten Av. Doğan, ancak Türkiye’deki yargılamaların zamanında bitirilmemesinin nedeninin bir hedef süre verilmemesi olmadığını ifade etti. Yargısal sorunların hedef süre konulmadığı için ortaya çıkmadığının altını çizen Doğan, sorunların nedenlerini şöyle açıkladı: “Yargı politikleşti. Bir merkezden kontrol ediliyor. Politikleşmesinin de bir takım sonuçları var. Sürekli yargıçların yeri değiştiriliyor, sürekli yeni yargıç alınıyor. Alt yapı çok kötü. Mahkemeler idareye herhangi bir davayla ilgili bir yazı yazdığında idarenin buna karşı refleksleri çok kötü. Çok geç cevap veriyor. Yargının hızlanmasına katkı sunmak yerine özellikle ceza hukukuyla ilgili bir takım davalarda daha çok ayak bağı olunuyor. Dolayısıyla mesele bir hedef süre olmaması değil, yargının teknik alt yapısındaki sorunlar. Yürütme yargıyı dikkate almıyor çoğu zaman. Basit bir boşanma davasında, siyasi davada ya da başka bir davada da durum böyle. Yargı hem kendi dışındaki nedenlerle çok hızlı hareket etmiyor hem de kendisinin hantal yapısı nedeniyle hareket edemiyor. Yani siz bir yargıca ‘günde 50 duruşmaya çıkacaksın, kalan zamanlarda da dosya okuyacaksın’ derseniz, bu hedef süreyle insanlara zarar verilmesine yol açmış olursunuz.” Doğan, bu nedenlerden dolayı uygulama için “Yargısal süreçlerin adil değil, çok daha hızlı olmasını sağlar” yorumunda bulundu.
‘Güvende hissetmiyorlar’
Yargının kronik sorunları olduğunu vurgulayan Av. Doğan, bunların başında ise hakimlerin kendilerini güvencede hissetmesinin geldiğini belirtti. Yargıçların bir karar verdiklerinde, bir sosyal ilişkisi nedeniyle ya da başka bir nedenle her an yerleri değiştirilebilecek bir memur gibi hissettiklerini dile getiren Doğan, böyle hissedildiği için de yaptıkları işlemlerin yargısal faaliyetten ziyade yürütmeye yakın bir faaliyete, bir memur faaliyetine dönüştüğünü kaydetti. Doğan’a göre diğer bir neden ise yargısal alt yapı sorunları. Yargıç sayısının eksikliğinden dolayı taleplerin zamanında yerine getirilemediğini söyleyen Doğan, yürütmenin kendisi hantal ve yavaş işlediği için bu durumun yargıya da yansıdığını ifade etti.
‘Delil olmadan ceza’
“Bir dava kısa sürede bitiyorsa yürütmenin eli yargılamanın içerisine girmiş demektir” vurgusu yapan Doğan, bunu şu sözlerle açıkladı: “Dosyaları incelediğinizde bunu net olarak görürsünüz. Ama bu ilişki daha net hale gelecek. Yani yargıç kendisini daha çok baskı altında hissedecek ve davayı kısa sürede bitirmek için elbette delil bile olmasa cezalandırma yoluna gidecektir. Yani beraat kararı vererek politik davalarda davayı bitirmek söz konusu olmaz.” Doğan, hedef süre konulması halinde yargıçların delil durumunu gözetmeyeceğini vurguladı ve “Yani delillerin değerlendirilmesi söz konusu olmayacak. ‘Süre doldu ben siz cezalandırıyorum’ diyecek. Böyle bir yargı sistemi olamaz” dedi.
‘Yargılamaya müdahale’
Bu nedenle “hedef süre”nin doğrudan yargılamaya bir müdahale olduğunu vurgulayan Doğan, “Hedefe ulaşmadığında bir takım yaptırımlar olacak. Disiplin mekanizmaları devreye girecek. Not verme durumu mekanizmaya girecek. Yargı zaten baskı ve kontrol altında ancak bu şekilde baskı arttırılmak isteniyor. Örneğin milletvekili davalarında… Zaten yargılamanın kendisi hukuka aykırı bir yargılama. Ve bu davaları hızlı bir şekilde sonuçlandırarak toplumun gözünden düşürmeye çalışacaktır hükümet” diye konuştu.
İSTANBUL