Yerel seçim çalışmaları için bu hafta sonunda tatile girmesi gereken meclisi, 8. Yargı Paketi’nin bir bölümü için yoğun mesai bekliyor. Meclis çalışmalarına ara vermek ve bir an önce seçim bölgelerine koşmak isteyecek olan milletvekilleri, geçen hafta Adalet Komisyonu’nda kabul edilen maddeleri yeterince tartışamadan genel kuruldan geçirmek zorunda kalacaklar.
Hepsinin geçirilmesine zaman yetmeyeceği düşünülerek 60 maddelik 8. Yargı paketinin öncelikle 43 maddesi -bir torba yasa içinde- bu hafta meclis genel kurulundan geçirilip yasalaştırılacak. Söz konusu yasa değişikliklerinde en öne çıkan konu, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği bir yasa maddesi olacak.
Anayasa Mahkemesi, kendisine iki ayrı ağır ceza mahkemesi tarafından yapılan başvuru üzerine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. Maddesi’nin 6. Fıkrası’nı (dolayısıyla 7. ve 8. fıkralarını da) 8 Aralık 2024 günü iptal etmişti. Bu konuda meclis yeni bir düzenleme yapmak istiyorsa, buna cevap verebilmek için iptalin yürürlüğe giriş tarihini 4 ay erteledi. Böylece meclisten herhangi bir düzenleme gelmezse, iptal kararı, 8 Nisan 2024 itibariyle yürürlüğe girecekti.
AYM’nin iptal ettiği madde şöyle diyordu: “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” İptal kararında hem örgüte üye olmama halinde örgüt adına suç işlemenin anlamsızlığı belirtiliyor; hem de kişinin örgüt üyesi olmadığına karar verilmiş olmasına rağmen örgüt üyeliğinden de ceza verilmesi doğru bulunmuyordu.
Ancak torba yasayla getirilen yeni düzenleme “örgüt üyesi olmakla birlikte örgüt adına suç işlemeyi” müstakil bir suç olarak kabul ediyor ve dahası yine aynı kişinin örgüt üyeliğinden ayrıca ceza almasını istiyor. Buna göre, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca 2 yıl 6 aydan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilecek. Böylece AYM’nin iptal kararı, yasada yapılan kelime oyunuyla aşılmak isteniyor.
Yargı paketinde başka neler var: Gazetecilerin hapse atılmasının iç ve dış kamuoyunda çok fazla tepki çektiği bir dönemde çıkarılmış bulunan -hapis cezası yerine- adli para cezalarının en alt ve en üst sınırları yükseltiliyor. Yeni düzenlemeyle adli para cezasının günlük 30 lira olan alt sınırı 100, üst sınırı 500 liraya çıkarılacak. Böylece biz gazetecilere verilecek para cezaları ‘enflasyona’ yenilmeyecek! Para cezalarına zam kararı 1 Haziran 2024’te yürürlüğe girecek.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) uygulaması torba kanunda yeniden düzenleniyor. İki yıldan az ceza alabilecek bir sanığa yargı süreci daha bitmeden HAGB’yi kabul edip etmeyeceği soruluyordu. Bazı mahkemeler, sanığın kabul etmemesi durumunda bile HAGB kararı verebiliyordu. Sanık bu kararla hapse girmiyor ama temyize de başvuramıyordu. Bu maddenin mecliste kabul edilmesi halinde mahkeme sanığın kabul etmemesine rağmen HAGB kararı alamayacak ve sanık karara itiraz ederek temyiz hakkını kullanabilecek. Doğrusu bu maddenin hepten kaldırılması olmalı.
Makul sürenin aşıldığı yargı süreçlerinde tazminat talepleri Anayasa Mahkemesi (AYM) yerine doğrudan Adalet Bakanlığı’ndaki komisyonlara yapılacak. Makul tutuklama süresini aştığı halde tahliye edilmeyen -örneğin Gültan Kışanak- bunun için yapacağı itirazı Anayasa Mahkemesi’ne değil de Adalet Bakanlığı’na yapacak. AYM’den sanığa hak veren kararlar çıkabiliyor çünkü…
Çeşitli mahkemelerde verilen hükümlere sanıkların -ve dahası savcıların- itiraz edebilmesi için verilen 7, 8 ve 15 günlük itiraz müddetleri arasındaki fark karışıklığını gidermek için hepsi 15 gün haline getiriliyor. Böylesi bir değişiklik olumlu olmakla birlikte 15 günlük süre yetersiz. Hâkim ve avukatların iş yükü nedeniyle, yıllardır en fazla bir ay öteye atılan bir sonrası duruşma günleri en az iki ay, hatta üç ay olurken; 15 günlük itiraz süresi de aslında daha fazla olmalı.
Bu hafta meclis genel kurulunda geçirilecek bu torba yasanın en vahim maddelerinden biri ise kişisel veriler hakkında. Bu konuda getirilen yasa maddeleriyle sanıkların kişisel verileri sadece ilgili iç kurumlara değil, uluslararası kurumlara da verilebilecek. Şöyle deniliyor:
Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileri sigortacılık, çalışma mevzuatı, iş sağlığı ve güvenliği ile sosyal hizmetler alanında çalışan kurumlar da arşivleyebilecek. Bu yetkiyi, “sır saklama yükümlüsü kişiler ile kurumlar” kullanabilecek. Kişisel veriler, Koruma Yasası’ndaki şartların varlığı ve aktarımın yapılacağı ülke, uluslararası kuruluş veya ülke içerisindeki sektörler hakkında yeterlilik kararı bulunması halinde yurtdışına aktarılabilecek. Özel nitelikli veriler, ancak kişinin açık rızasının bulunması halinde işlenebilecek.
Bu arada, 8. Yargı Paketi’nin seçim sonrasına bırakılan maddeleri içindeki en vahim konu ise, sanığa verilecek hapis cezası hükmünün süresi ne olursa olsun mutlaka bir müddet cezaevinde kalmasını sağlamaya yönelik. İki yıldan aşağı ceza alan sanıklar, mevcut yasalara göre önce açık cezaevlerine sevk ediliyor; sonra da orada yapılan değerlendirmelere göre, kişiler denetimli serbestlik ile hemen tahliye ediliyorlardı. Ancak getirilmek istenen yasa maddesi değişikliğiyle her hükümlü -süresi ya da aldığı cezaya göre oranı yasada belirlenecek şekilde- mutlaka cezaevine konulacak.