Ben, Kürtleri hayvanlardan neye benzetiyorum biliyor musunuz? Yarasalara. Tıpkı onlar gibi çaylak, mağara sakini, ışığa çıkmaz ve karanlıklar aleminin sembolü. Kürde, kanunlar ışığa çıkmasına engel. Okuyamaz, yazamaz ve genellikle hapishane ve zindanlardadır; ancak sanatla ışığa çıkabilir Kürt.
Tabiat veya Allah da yarasaların ışığa çıkamayıp, ancak gece karanlığında uçabileceğine karar vermiş. Yarasa, yalnız çıplaklığıyla ve karanlığa mahkumiyetiyle Kürde benzemiyor; saflığı, şefkat ve güçlülüğüyle de Kürde benziyor. Bakın nasıl:
Derler ki, insan ve cin ve tüm hayvanların padişahı Hazreti Süleyman’ın sevgilisi Belkıs kuştüyünden yataklar istemiş. Hazreti Süleyman, tüm kuşları toplamış tül ve kanatlarının Belkıs için yataklar yapılacağını teklif etmiş. Kuşlar düşünmüşler, bir kadının kaprisi için nasıl tüm kuşların çıplak kalacağına itiraz etmişler. Bu kuşlar arasında şahin, doğan, atmaca gibi erkek ve çavuş kuşu gibi akıllılar da vardır.
Hazreti Süleyman ile kuşlar arasında bugünkü hükümetle Zonguldak işçileri gibi pazarlık uzayıp gidince, yarasa Hazreti Süleyman’a gelip, “Ya Hazreti Süleyman, benim yakınlarım vardır, şimdi aç kalmışlar, alın tüy ve kanatlarını, sonra neye karar verirseniz kabulüm” der. Sonra diğer kuşların itirazı ile kuştüyü yataklardan vazgeçiliyor ama yarasa da çıplak kalıyor.
Tıpkı Kürtler gibi. Hemen hemen tüm uluslararası anlaşmalarda Kürt, karşı tarafın iyi niyetine güvenir, sadakatle kabul eder ve teslim olur ama her seferinde yarasa gibi çıplak kalır. Karanlığa mahkûm olur.
——————-
13 Ocak 1991