Unutmak kimi zaman yaşamsal derecede önemlidir ve insan buna muhtaçtır. Kimi zaman ise unutmak ölümcüldür ve yine insan bunu sık sık kendine tekrar eder: Unutma, hep hatırla. Bir yere kadar tüm tembihleri sıralarız ama neden, ama nasıl diye metotlar da ararız. İşte bunlar da hayatidir, hayat kurduğu gibi yeni bir gelecek de serebilir önümüze.
Özgür Sevgi Göral’ın ‘Yaramız Derindir –Hafıza Sahası ve Sömürgeci Afazi’ adlı kitabı geçtiğimiz aylarda İstos Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap güncel tartışmaları içerdiği için ayrıca önemli bir çalışma. Faşizm ve sömürge kavramlarını çeşitli ülkelerin tarihi üzerinden tartışmaya açan Göral’ın bu eseri, aynı zamanda bu toprakların da hafızasına dair önemli bir belgedir.
Bölüm bölüm ilerleyen kitap, Türkiye ve Fransa devletleri üzerinden Cezayir-Kürdistan sömürgeleri ve resmî politikalarını mercek altına alıyor. Ermeni Soykırımı’ndan, yakın zamanda JİTEM vb. yapıların sistematik katliamlarından örnekler sunan Göral, tüm bunlara karşı ırkçılık ve sömürgecilik karşıtı mücadelelerden de örnekler sunuyor. Zengin ve birbiriyle bağlantılı konular ve ülkeler üzerinden kitap okunduğunda işte orada bir ‘boşluk’ vuku buluyor: Hafıza ama nasıl?
Devletlerin ve toplumların gerek zor aygıtlarıyla olsun gerekse sistematik bir şekilde işbirliği yaptıkları suçlar, katliamlar, faili meçhul cinayetler üzerinden sömürgelerdeki unutma ve hatırlama mefhumlarına dair olayları ufuk açıcı ve sarih bir dille anlatıyor Göral. Aslında kitapta pek çok konu başlığı bugünle temas ettiğinden dolayı uzun uzun tartışılmayı hak ediyor. Yazar da bu bilinçle olacak, bu kitap vesilesi ile unutturulmak istenen sorunları bu çalışmayla bir belge olarak kamuoyuna sunuyor.
Geçmişin işlenme biçimleri ile devletlerin çarpıtma mekanizmaları, bilgi dışı gösterme çabası ve medya ile akademi üzerinden suçları örtbas etme girişimlerini bugün ile bağlantılandırarak anlatması açısından arşivlik bir kitap bu. Değişen hükümetlere rağmen devletlerin resmî tarihi tartışmaya kapama biçimleri, failleri aklama ya da failsiz bırakma yöntemlerini anlatan bu kitap bize şunu da gösteriyor: Devletler birbirlerinden suç işlemeyi öğrendiği gibi unutturmayı da öğreniyor.
Yazar Göral’ın Fransa’nın Cezayir’deki sömürgeci geçmişiyle, Türkiye’nin Kürdistan’da işlediği, işlemeye devam ettiği sömürgeci hukuk arasında ortaya serdiği benzerlik, birçok şeyi yeniden hatırlama ve farklı düşünme olasılığını okurda yankılatıyor. Yeri geldiğinde ‘günah çıkaran’ devlet yetkililerinin ve akademi dünyasının çarpıtmasına şöyle bir ayırım koyuyor Göral: “Sömürgecilik, ırkçılık ve geçmişle hesaplaşma meselesini devlet cenahından konuşan herkes, aynı zamanda bugünü konuşmaktan şiddetle kaçınacağı için, konuşarak silmek, konuşarak bastırmak, konuşarak inkâr etmek zorunda kalacaktır.”
İşte böylesi netameli bir konu olan hafızayı tartışacaksak bazı tuzaklara da dikkat etmek gerektiğini belirten Göral, ‘sömürgeci afazi’ kavramı üzerinden düşünmek gerektiğine işaret eder. Kendi deyimiyle, “bu kavram Türkiye hafıza sahasının çelişkilerini, zenginliğini ve pürüzlerini daha doğru ve nüanslı biçimde ifade ediyor.” Yani aslında Özgür Sevgi Göral, haklı olarak konuşulan konunun ağırlığını yadsımadan, hafifletmeye girişmeden, yumuşatmadan ve küçümseterek konuşmanın tehlikesine işaret ediyor.
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi kurucularından da olan Göral’ın ‘Yaramız Derindir’ kitabında konu edindiği sorunlar bugünü ve geleceği de etkilediği için ayrıca önemli bir yerde durmakta. Kürdistan, Kıbrıs, Ermeni Soykırımı bahsi olduğunda geçmişle yüzleşmek, hakikat komisyonlarının kurulması, faillere ve olaylara yaklaşımda nerede durmamız gerektiğine dair dünya literatüründen ve geçmişten örnekler sunan yazar, sömürgecilik ve ırkçılık konularını gayet geniş bir çerçevede ve dikkatle okura sunuyor.
Bugünlerde halen tartışılan Cumartesi Anneleri’nin mücadelesinden tutalım özyönetim savaşlarına, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) çalışmalarına, sömürge mahkemelerinde hukukun bizzat fail olması ya da failleri aklama organı olarak işleyişine, Hrant Dink cinayeti örneğinden Ermeni halkına dair devlet aklının kurduğu mekanizmalarla hafıza mefhumuna başka gözle bakmak isteyenler için bu kitabı öneririm.
Belki de devletlerin işbirliği, suç ve katliam tarihlerine bakarken toplumu da aynı çerçevede tartışmaya açmak gerekir. Bu konuda Özgür Sevgi Göral, şöyle bir tespitte bulunuyor: “Karşımızda bilgisiz, cahil kesimler yok; çok uzun sürmüş bir inkârın şekillendirdiği ve sömürgeci afazi sonucu belirli kavramlardan, kelimelerden, düşünme biçimlerinden ve tartışmalardan bilinçli bir şekilde geri kalmış, yoksun bırakılmış geniş toplumsal kesimler var.”
Cezayirli şair Kateb Yacine’nin 1961 yılında Fransa’nın en işlek bir caddesinde herkesin gözü önünde Fransa polisinin gerçekleştirdiği katliam sonrası yazdığı şiirinde geçen “Fransız halkı her şeyi gördün” dizesi ile ‘tanıklık-şahitlik’, ‘bilmek-inkâr etmek’ meselesini ele alan Göral, Türkiye’ye de sesleniyor bu kitapla: “Türk halkı, her şeyi gördün ve şimdi konuşacak mısın ve şimdi susacak mısın?”