Pir Sultan Abdal Kültür Şenliği’ne (1993) Sivas’a giden aydınlar, 7.5 saat süren ‘Yaşasın Hizbullah, Zafer İslam’ın, Laik düzen yıkılacak, Şeriat isteriz, Şeriat gelecek zulüm bitecek, Şeytan Aziz, Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak’ sloganları eşliğinde saldırı ve yakma ile Madımak Otel yangını vahşetini bilmeyen yoktur. İzaha gerek de yok. 35 can diri diri yakıldı, toplum vicdanı yaralandı. İnsanlık midesi kaldıramayacak kuvvette kustu. O zaman idam yasası yürürlükteydi. Yakma fiilini gerçekleştirme iddiasıyla haklarında dava açılanlar idamla yargılanıyorlardı.
Canları diri diri yananların akrabaları, eşleri, sevgilileri, çocukları, yakınları, dostları, kısaca en yakınları insan haklarına saygılı olanlar, vicdan sahibi olanlar, en sevdiklerini öldürenlere mahkemenin idam istemine karşı çıktılar. Saygıyla andığım yazar-şair Sevgili Nebahat Altıok (Madımak Oteli’nde yakılan yazar şair Metin Altıok’un can yoldaşı) idamı ilk reddedenler arasındaydı.
Vicdani retçiler de karşıdakinin dini, dili, ırkı, cinsi ne olursa olsun ölümü ve öldürmeyi reddediyorlar. Yaşa, yaşat’a direniyorlar. İnsanların ölümüne karşı olmak onun düşüncesinde veya ideolojisinde olduğu anlamına gelmiyor, olması da gerekmiyor. Açlık grevine girenler ideolojileriyle ilgili talepte bulunmuyorlar, en temel hukuki hakları için açlık grevindeler. Bu güne kadar Türkiye’de hiçbir ölüm orucu ve açlık grevi eylemi ideolojilerini dayatmak için yapılmamıştır. Farklı fikirlerinden dolayı insanın en temel haklarından yoksun bırakılmaya karşı yapılmıştır. Demokratik çözümün önünü açacak, İnsan hakları talepleri için açlık grevine girmişlerdir. Binlerce kitaba imza da atsan, dünyanın tek şairi de olsan, ödüllü sanatçı da olsan, feminist, emekçi, hareket, inisiyatif, insan hakları aktivisti de olsan, demokratik çözümün önünü açacak, çatışmaları sonlandıracak en insanı talep için bedenini açlığa yatıranların yanında durmasan yaşama ayıp, yazık, günah, yasak etmiş olursun. Fırının önünde durup ekmek almaktan utanıyorum diyen sesi duymuyorsan toplumsal travmayı yaratmaya ramak kalmış zamanın altına imza atıyorsun demektir. Bu gün Leyla Güven’in açlık grevine başladığının 108. günü ve arkasından yüzlercesi 90, 80,70, 60, 50. 40, 30 günde olanlar kritik eşiği çoktan aştı. Bedenini açlığa yatırma nedeni ölüme karşı ne olursa olsun hayır dediği için, ölmek istemediği için açlık grevine girdi. Ve çoğunluğu zindanda 400’e yakın insan dünyanın farklı coğrafyalarında açlık grevinde. Yarın ölümler olduğunda her şey farklı olmayacak yaşayanları yitirmiş olacağız, yüreklerimizde iyileşmesi mümkün olmayan yaralarımızda inleyerek kalacağız ve artık insanlığın yüzüne bakamayacak olacağız.
Acil çığlığa davet; ‘Tek bir kadın bile eksilmeye tahammülümüz yok. Asla yalnız kalmayacaksın Leyla demek için, sesinin boşlukta kaybolmasına izin vermemek için, duyan var, gören var, umursayan var demek için. Çaresiz değiliz, çare ses’tir demek için, Leyla’nın sesinin ülkenin dört bir köşesinde duyulduğunun, sesine ses verildiğinin, Leyla’dan vazgeçmediğimizin bilinmesi için.’