Günahı yayanların boynuna; sosyal medyada bir klip izledim. Yanılmıyorsam, “Pençe” adındaki savaş mahallinden görüntüler vardı. Türk ordusuyla çarpıştığı belli olan silahlı kişiler büyük bir şaşkınlıkla, “kendi askerlerini bombalıyorlar” diye konuşuyorlardı.
Doğru mu değil mi, bunu da artık siz araştırın. Yani “araştırmacı gazeteci” gibi, “araştırmacı okur” filan olun. Örneğin Kıbrıs işgali sırasında TSK’nın kendi savaş gemisini batırdığını hatırlayın. Siz araştırın, ama ben de bir “araştırma” yaptım. Araştırmamın başlığı “Türkler birbirlerine neler diyor?” sorusu…
Çok uzun, zorlu, karmaşık ve derin araştırmalarımın sonunda, “en iyisi bu soruyu aktüel üç gelişmeyle yanıtlamak” diyerek, sarp yoldan çıktım, kestirmeden sonuca vardım. (Böylece “araştırmacı gazeteci” olamayacağımı da sanırım siz anladınız.) Açtım gazeteleri. Beş dakikalık okuma sonunda “evraka” diye haykırdım. Bulmuştum. Ahmet Hakan Cem Küçük adlı medyatöre (Cem ‘küçüktür ama mide bulandırır” kabilinden), “FETÖ’cü” diyordu.
Medyada önüne geleni “FETÖ’cülükle” suçlayan, nicesinin tutuklanmasına yol açan Cem Küçük’ün “FETÖ’cü” olduğuna şaştım, kaldım. Bu kadarına şaşmamın aptallık olduğunu ise ikinci beş dakikada keşfettiğim Cem Küçük’ün yazısını okuyunca anladım. Saflığıma bir hayli utandım.
“Bunlar birbirlerine neler de neler diyor, hey Allahım” diye kendime kızdım. Buyurun, okuyun ve siz de şaşırın: “Ben sana bizim taraftansın demedim. Bizim taraftan değilsin ama sen bizim tarafın köpeğisin. Eskiden Aydın Doğan’ın köpeğiydin, şimdi ise bizim köpeğimizsin. Sahibin değişiyor ama her devir sen bir köpeksin.
Biz yat desek yatıyorsun. Kalk desek kalkıyorsun. Havla dediğimizde işte Ekrem İmamoğlu’na yaptırdığımız gibi havlıyorsun”. Tövbe estağfurullah. Doğruysa “kendi askerlerini bombalıyorlar” ve birbirlerine “köpek” diyorlar…Ne kadar nezih bir üslupları var, kıymık gibi ince ve narince.
“Pes” demiştim ki, o da ne? Gözüm TV ekranına ilişti. Akit TV’den bağırtılar geliyor. Kulak verdim. Akit Haber Müdürü Murat Alkan konuşmakta. Kulaklarıma inanamıyorum. Ben kafayı birbirlerine “köpek” diyenlere takmışım. “Bu kadarı olmaz” demişim. Beteri oluyor. Saflığıma lanet okuyorum. Gelin birlikte neler dendiğine bakalım: “O hizaya gelmeyen apoletli generalleriniz hepsi Erdoğan’ın arkasında saf tutuyor. Oynaya oynaya eşek gibi saf tutacaklar. Bu ülkede demokrasi varsa bunu AK Parti iktidarı oturttu”.
“Eşek gibi”… Rüyamda generaller ve askerler “eşek gibi saf tutacaklar” dediğimi görsem, korkuyla yataktan bir metre yukarıya zıplar, yere düşerdim. Allah yazdıysa bozsun. “Eşek gibi” ha…Hayret yani. Şimdi ne zaman Erdoğan’ın ardından yürüyen generalleri görsek, aklımıza bu “eşek gibi saf tutmuşlar” lafı gelecek. İşe bakın ya hu. Derken bir de ne göreyim. Mehmet Barlas bir yazı yazmış. Şöyle yazmış: “Churchill’ın çok sevdiği ve çok düşkün olduğu kızı Sarah, çok değersiz bir kişiyle evlenmişti.
İkinci Dünya Savaşı’nın da yükünü taşıyan Başbakan bu duruma çok üzülüyordu. Bu sırada İtalyan diktatörü Mussolini’nin damadı olan Dışişleri Bakanı Kont Ciano’yu, barış istediği için idam ettirdiği haberi geldi Londra’ya. Bu sırada gazetecilerle görüşen Churchill, ‘İtalyan dikatatörü Mussolini’yi hiç sevmiyorum ama damadını öldürebildiği için ona imreniyorum da’ dedi.” Yazısının başlığı “Erdoğan Churchill olsaydı” gibi bir şey… Son cümlesi de şöyle: “Ne dersiniz, hayat daha güzel olmaz mıydı?”
Barlas, çaktırmadan müthiş bir numara yapmış: Erdoğan’a “damadını öldür” demiş. İster misiniz Damat Albayrak Meriç’i botla aşıp, Yunanistan’a iltica etsin… Bunlar delirdi mi ne? Birbirlerine neler ve neler diyorlar. Yani şu bayram günü, siz bunlara bir şey demeyin, nasılsa kendi belalarını kendileri bulacak. Nane likörüyle kahvenizi yudumlayın, birer dilim (fazla değil) ev yapımı baklava yiyin. Yarasın, şeker bal olsun.