Hüseyin Deniz
AKP iktidarı bakanlıklarda büyük bir revizyona gitti! İki bakan görevden alındı; yerine üç yeni bakan atandı! Nasıl yani? Bir bakanlık ikiye bölündü böylece üç bakanlık elde edildi.
Hangi Bakanlık? Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı; Yani? 2018 öncesi sisteme geri dönüş… Niye?
Sır!
Cumhuriyet tarihinde Çalışma Bakanlığı bu kadar isim değiştirmemiştir. İlk olarak Haziran 1945’te oluşturuldu. 12 Eylül 1980 askeri cunta darbesine kadar aynı adla görev yürüttü. Eylül 1974’e gelince Çalışma Bakanlığı’nın yanı sıra bir de Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak ayrı bir bakanlık kuruldu. O da 1980 darbesine kadar aynı adla faaliyet yürüttü. Ancak darbe sonrası Çalışma Bakanlığı ortadan kaldırılınca görev ve sorumluluğu da Sosyal Güvenlik Başkanlığı’na devredildi. Aralık 1983’e kadar böyle devam edildi. 12 Eylül hukukuyla birlikte Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın adı değiştirilerek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yapıldı. 10 Temmuz 2018’e kadar da bu adla bakanlık faaliyet yürüttü. Sonra birden isim değiştirilip 1990’da Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığı ismiyle kurulan ve 2011’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adı verilen bakanlıkla birleştirildi. Yepyeni bir bakanlık kuruldu; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı! Birbiriyle alakası olmayan iki bakanlığı birleştirmek de Türkiyeye özgü olsa gerek. Sonra, önceki gün film başa sarıldı ve bakanlık yeniden ikiye bölündü: Ve üç yıllık bilanço: Kadına yönelik şiddet tırmanışta. Kadın cinayetleri almış başını gidiyor. AKP, altına imza attığı İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi.
Emek ve ekonomi alanında aynı durum!
Üç yılda işsiz sayısı, resmi olarak 3.5 milyon 4.2 milyona yükseldi. İş bulamadığı için intihar edenlerin sayısı arttı. Ve iş cinayetleri hız kesmeden sürüyor. Kod-29’lu işten atılmalar 200 bini buldu. Pandemi tırmanışta; iktidar bir kez daha kısa çalışma ödeneği süresini uzattı. Güya işten çıkarmaları önlemek. Ama ne oldu az işçi ile çok iş üretmenin giderek yaygınlaştığı haberleri artıyor. Pandemi sürecinde hasta, sağlıklı demeden işçiler çalışmak zorunda bırakılıyor. İşte bunlardan biri: Bir deri işyerinde işçiler arasında pandemi vakaları görülmesine rağmen işveren işçileri çalıştırmaya devam ediyor. Bir ikisi ağırlaşıp hastaneye kaldırılırken dahi, işyerinde çalışma sürüyor. Emekli olup çalışan bir işçi, hasta olduğu halde işten çıkarılır korkusuyla hastalığını söyleyemiyor. İş arkadaşları durumu patrona bildiriyor ve teste gönderiliyor. Sonuç: pozitif. Yanındakiler de “şifayı” kapmış durumda. Ama hala çalışma sürüyor.
‘Yolsuzluk var denilemez’!
128 milyar doların yaraları bir türlü sarılmıyor. Nasıl sarılsın ki, para gitti gelmesi de zor. Yerine konulan bir para da yok. Dahası, 128 milyar dolarla ilgili birincil söz sahibi olanlar konuşmuyor. Yüzlerine hasret kaldık? Nihayet Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası başkanı konuşmaya başladı. Tam da “Merak etmeyin açıklayacaklar” derken, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’dan, “Yöntem eleştirilebilir ama yolsuzluk var denilemez” yanıtı geliyor. Hayda! “Yolsuzluk var denilemez” diyor. Kesin olarak yolsuzluk yok diyemiyor mu, Ne oldu ki? Döviz, altın fırladı. Bankaların takipteki alacaklı sayısı ile miktarında artış var. Faizler de yüksek. Ama asıl ilginç yanı yoğun bir kredi kartı dağıtımı var. Ne olacak bu işin sonu? Bankacılar, çaktırmıyor ama para kalmadı. Nerden biliyoruz? TESK’in bir yıldır dile getirdiği “esnafın banka kredi borçları ile faizleri ertelensin” talebinin yanıtsız bırakılmasından…