BAKIŞ 10 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı durumlarda başlattığı yabancı ülke düşmanlığı yandaş medyanın kışkırtmalarıyla milliyetçi ve mukaddesatçı kesimler tarafından hedef ülkenin bayrağını veya parasını yakma, ithal malları kırıp dökme gibi şovlara yol açıyor.
Devlet eliyle yapılan bu türden ucuz gösteriler, bilinçli bir antiemperyalist duyarlığı değil, egemen ulus ve devlet şovenizmini körükleyen iktidarın sokağa yönelik politik manevraları oluşturuyor. Kendilerini sol, ilerici, demokrat vb olarak tanımlayan bazı siyasal gruplar ve partiler de, bu oyuna ortak olarak soyut bir anti-emperyalizm söylemiyle kitleleri kandırmakta iktidarın suç ortaklığını yapıyor. Devrim ve sosyalizm şiarlarının yükseldiği 1960’lı yıllar boyunca emperyalizme karşı mücadele daha bilinçli ve tutarlıydı.
68’lerde tüm dünya devrimcilerinin dilinden düşürmediği “Yankee go home!” sloganımız vardı. “Yankee go home”, yabancı bir ülkede Amerikan varlığına yönelik tepkiyi vurgulamak için kullanılan politik bir slogandı. ABD’nin başka ülkelere yönelik askeri, siyasi ve kültürel müdahalelerine karşı 68’lilerin eylemlerinde yaygınlaşmış bir slogan olarak ortaya çıkmıştı. Emperyalizm ve sömürgecilik karşıtları kadar, birçok ülkede sol eğilimli politik gruplar da eylemlerinde bu sloganı kullanmıştı. Türkiye’de ise, “Yankee go home”, “Hoşt Amerika, puşt Amerika”, “Kahrolsun Amerika, Yaşasın Bağımsız Türkiye” gibi sloganlar, devrimci gençlik hareketinin kullandığı en yaygın sloganlardı. O dönemde Vietnam’da 20. yüzyılın en kanlı, en acımasız ve en fazla zayiatına yol açan bir savaş sürüyordu. ABD Vietnam’ı yakıp yıkıyor, ama Vietnamlıları dize getiremiyordu.
Bu nedenle “Ho Ho Ho Şi Min, Ernesto’ya bin selam, iki, üç… Daha fazla Vietnam!” sloganları dünyanın her yanında olduğu gibi Türkiye’de de yankılanıyordu. ABD karşıtlığı sadece Vietnam savaşı üzerinden değil, Filistin mücadelesine destek verilerek de yapılıyordu.
O dönemde Türkiye, ABD’nin “çevreleme” strateji ile Sovyetler Birliği’ne ve komünizme karşı panzehir olarak din ve milliyetçilik propagandasının, Kontrgerilla ve psikolojik savaş taktiklerini yoğun bir şekilde uygulandığı bir cephe ülkesiydi. Bu nedenle antiemperyalist eylemler Türkiye’deki ABD varlığına ve AP iktidarının işbirlikçi politikalarına karşı mücadeleye dönüştü. Devrimci gençliğin antiamerikancı eylemleri Amerikan 6. Filosu’nun 1967’de Türkiye’ye gelişi ile başladı. 1968’de İstanbul, İzmir, Ankara ve Trabzon’da 6. Filo Mitingleri düzenlendi. İstanbul’da devrimci gençlik ABD’nin 6. Filo’nun askerlerini karaya çıkartmadı ve çıkanları da Dolmabahçe’de denize döktü. Gümüşsuyu ve Taksim’de Amerikan askerlerine karşı yapılan gösteriler nedeniyle polis 24 Temmuz 1968 de İTÜ’nün Gümüşsuyu yurdunu basarak Vedat Demircioğlu’nu öldürdü.
TİP üyesi Vedat, emperyalizme karşı mücadelenin ilk kaybı oldu. 6 Ocak 1969’da ise ODTÜ’ye gelen ABD Büyükelçisi Komer’in arabası devrimci öğrenciler tarafından yakıldı. Vietnam’da görev yapan CIA uzmanı Komer’e karşı yapılan bu eylem, yurt çapında devrimci ve demokrat kesimde büyük bir yankı yarattı. Devrimci gençliğin Antiamerikancı devrimci duruşuna karşı Antikomünist görünümlü Amerikancı sağcı hareketler sahneye çıkarıldı.
Bu bağlamda 16 Şubat 1969’da Amerikan 6. Filosu’nun İstanbul’a yeniden gelmesine karşı “Emperyalizme ve Sömürüye” karşı düzenlenen mitinge MTTB’nin örgütlediği milliyetçi ve mukaddesatçılar tarafından saldırı oldu. Taksim’e giren yürüyüş kortejine “Kahrolsun Komünistler”, “Yaşasın Müslüman Türkiye” sloganlarıyla saldıranlar iki işçiyi öldürdü. Tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen 16 Şubat 1969 tarihli bu saldırı MTTB, sağcı gazeteciler ve Komünizmle Mücadele Derneği tarafından hazırlanmıştı.
Bugün Gazetesi’nden Mehmet Şevki Eygi, “Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekun savaş kaçınılmaz hale gelmiştir… Cihat eden zelil olmaz. Sağ kalırsa gazi olur, canını verirse şehitlik şerefini kazanır” diye yazmıştı. Komünizmle Mücadele Dernekleri Genel Başkanı İlhan Darendelioğlu da, “Pazar günü komünistler miting yapacak, biz bu mitingde savaşacağız.
Silahı olan silahıyla, olmayan baltasıyla gelsin” demişti. 68’lerde devrimci gençlik eylemlerinin özünü oluşturan emperyalizme, kapitalizme ve faşizme karşı devrimci duruş, sonraki süreçte THKO ve THKP-C tarafından silahlı mücadeleye dönüştürülerek devam ettirildi. Ancak sonraki süreçte antiemperyalist bilinç ve duyarlılık aşınmaya başladı. Bu nedenle gelinen aşamada emperyalizme karşı tutarlı ve ilkeli mücadele, soyut söylemler ve taktiklerle değil, somut şartların somut tahlili yöntemi ile yapılmalı, yani 50 yıllık gelenek sürdürülmelidir.