Şimdi mi yanıyor, hayır. Senelerdir Kürdistan Dağları bombalanarak, ateşe verilerek yakıldı. Özellikle Cudi’nin yanmadığı sene yok. Cudi dağındaki doğa zenginliği çok kıymetlidir. Bu doğa harikası yer yıllardır yasaklı. Kendi ülkemizi doyasıya göremeden, yaşayamadan sona eriyor. Bu ülkede bombalama, yakma, talan etme, işkence… yapıp övünerek, gülerek video çekmek serbest. Nedir bu doğa düşmanlığı, Kürt düşmanlığı? Orman yakıp video çekip, gülmek nasıl bir vicdansızlıktır. O videoyu çeken askerler emir kulları ama iyi insanlık farklı bir duruştur. Hangi şartta olursa olsun kaybetmemek gerek.
Doğaya zarar verilirken, savunulurken bile ayrımcılık yapılan bir ülkede yaşıyoruz. Efrîn’de zeytin ağaçlarının çeteler tarafından sökülüp Türkiye’ye getirilmesine kimler, hangi siyasi partiler gık çıkardı, HDP dışında.
Akbelen’de orman katliamı yaşanıyor ama ülkesini çok seven, Bahçeli’den (O şimdi mafya liderlerinin serbest bırakılması için mesai harcıyor), Akşener’den, Oğan’dan, Özdağ’dan, Davutoğlu’ndan, Sivas’ta insanlar yakıldığında belediye başkanı olan Karamollaoğlu’ndan (o zaman da ses çıkarmayan) ses yok. Bir şeylere çözüm bulmak için yetişemeyen hükümet, Limak için bir ordu asker ve polisi anında gönderip, doğaya sahip çıkmaya çalışan insanların üzerine saldırtabiliyor. Cudi’de ormanları bombalayan ile Akbelen’de ağaçları katledenler aynı siyasetin sahipleridirler. Ülkenin her yerinden felaket haberleri geliyor ama sanki yaşam güllük gülistanlık algısı aşılanıyor.
Yaşam şartları her geçen gün daha da ağırlaşıyor ve insanlar cezasızlık zırhına sarılarak insanlık dışı suçlar işlemeye devam ediyorlar. Hele konu kadınlar olunca durum vahşet boyutuna taşınıyor. Gün yok ki, kadın katledilmesin veya çocuklara tecavüz edilmesin. 11 yaşındaki bir çocuğa öğretmeni tecavüz ediyor, bir de arkadaşlarına peşkeş çekiyor. Bu öğretmen şimdi firarda. Aile bakanlığında oturan kişi, bu konun üzerine gidecek mi? Gerçi bakanlıklar var ama onlar bakmakla yetiniyorlar. Kızlarla erkekleri ayırmak isteyen milli eğitim bakanı ilk önce bu ahlaksızlıklara bir çeki düzen ver, İran’daki ahlak polisi gibi davranma.
Ellerde silahlar, baskınlar yapılıyor, insanlar öldürülüyor. Bir mafya filminin içinde yaşıyor gibiyiz. Oysa acilen silahsızlanma kanunu hemen çıkartılmalı, daha azla felaketler yaşanmadan. İstiklal Caddesi’nde şeriat istiyoruz diye bağıranlar tekbir getirerek yürürken, polis müdahale dahi etmiyor. Ama Cumartesi Anneleri her hafta aynı yerde yakınlarının akıbetini sormak için toplanırken kelepçe takılarak gözaltına alınıyorlar.
Kürtlerin yaşadığı topraklarda Kürtlere yaşam hakkı tanımayan bir siyaset gün geçtikçe daha belirgin bir hale geliyor. Elbak’da düğün için ulusal kıyafet giyen gençler elleri duvara yaslatılıp kimlik kontrolünden geçiriliyor. Farklılıklara tahammül yok çünkü. 16 yaşındaki çoban hayvanlarını otlatırken biraz aşağıda durmasından dolayı askerler tarafından işkenceye maruz kalıyor. Ondan sonra da kardeşlik edebiyatı yapan siyasiler var. Hani 6’lı masada oturan liderler, sesiniz niye çıkmıyor?
Velhasıl her tarafımız sorun, her türlü yanıyoruz. Ekonomi ve zamlar, bu politikaların sonuçları olarak duvar gibi karşımızda duruyor. Bakalım nereye kadar?