Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimini işgal saldırılarıyla tehdit etmesi yeni bir gelişme değil. Türkiye tüm iç ve dış politikasını Kürt düşmanlığı üzerine kurduğu için Suriye politikasını da Kürt düşmanlığı üzerinden yürütüyor. AKP/MHP faşist ittifakının genlerinde Kürt düşmanlığı var. Bu yüzden uzayda da Kürtlere ait küçük bir kazanımı Türk varlığına dönük bir tehdit olarak algılıyorlar. Onlar için varlığını Türk varlığına armağan etmeyen her Kürt baş düşmandır.
Türk devletinin 19 Kasım’da Kuzey ve Doğu Suriye’ye düzenlemiş olduğu hava saldırılarından sonra Erdoğan-Akar-Soylu tarafından sıranın kara saldırısında olduğuna dönük açıklamaları “bir gece ansızın” nakaratıyla beraber sürekli yapılıyor.
Kaç zamandır kara harekâtı olacak mı, olmayacak mı? ABD ve Rusya izin verecek mi, vermeyecek mi? Türk devleti bu güçlerden izin almadan saldıracak mı, saldırmayacak mı? İran ne diyor, Suriye rejimi saldırılara karşılık verecek mi yoksa şimdiye kadar olduğu gibi görmezden mi gelecek tartışmaları yapılıyor. Dikkat ederseniz tartışmaların merkezinde Kürtler hariç diğer güçler var. Peki ya Kürtler ne diyor sorusunu pek az çevre soruyor. Özünde Kürtleri geri ve küçük gören bu tartışma biçimleri özel savaşın etkileri elbette.
19 Kasım’dan bu yana yaşananların öznesi Kürtler olmasına rağmen sanki bir nesneymiş gibi değerlendirmek en büyük yanılgıdır. Konu öyle tartışılıyor ki sanki Türk ordusu izin verildiği anda elini kolunu sallayıp istediği yerleri ele geçirecek. Ancak karşılarında öyle bir Rojava yok. Bu yüzden tartışmayı doğru düzlemde yürütmek gerek.
Hakir görülen o Kürtler bugün Orta Doğu’ya yön veriyor. Dünyanın her bölgesinden insanlar cehennem içerisinde küçük bir vahanın nasıl yaratıldığını görmek ve bir şeyler öğrenip beslenmek için Rojava’ya gelmekte. Dünya halkları Kürtleri gıpta ile izliyor. Bu gerçeği görmeden yapılan bütün değerlendirmeler yanlış ve yanılgılı olur. Peki Orta Doğu’nun her yeri insani krizlerle boğuşurken en istikrarlı bölge Kuzey ve Doğu Suriye değil mi? Ne yazık ki sosyalizm ve özyönetim deyince Yugoslavya, Çin, Rusya, Küba ve Vietnam’ı görenler nedense yanı başlarındaki Rojava’yı göremiyor, görse bile çok üstten bakıp türlü türlü kulp takıyor.
Kimilerinin anlayamadığı birkaç gerçeğin altını çizmekte fayda var. Kobanê’nin 2014 yılında DAİŞ tarafından işgal edilmek istendiği zamanı hatırlayalım. DAİŞ Kobanê’ye dayanıncaya kadar ABD ve Uluslararası Koalisyon kılını bile kıpırdatmamıştı. Ta ki Kürtlerin bu barbarlara karşı direnebildiğini görünceye kadar. Çünkü o dönemde hiç kimse DAİŞ’e karşı direnemiyor, nice kadim kent bir bir düşüyordu. Dünyaya bir umut lazımdı, o umut da Kürtler oldu. Yani Kürtler direnişiyle dünyanın dikkatini çekti, ABD ve Koalisyon tarafından desteklendi. Direnemeyen, mücadele edemeyene hiç kimse durup dururken destek vermez.
O günden sonra Kürtler ve ABD Kuzey ve Doğu Suriye’de başta olmak üzere karşılıklı çıkarlara dayanan taktik ilişkilere girdi. Taktik ilişkileri stratejik bir ilişki gibi ele alan yanılgılı yaklaşımlar diz boyu. Bugün bu yanılgılı yaklaşımlara sahip olanlar “Rusya Efrîn’de, ABD Girêsipi ve Serêkaniyê’de olduğu gibi Kürtleri yine satacak” diyerek alttan alta Kürtlere hakaret ediyor. ABD ve Rusya Kürtleri ne zaman aldı ki satsın? Biraz edep lütfen!
Kürtler illa iki büyük güçten birinin tarafını tutmak zorunda değil. İki kötü arasında seçim yapmak yerine özgücüne dayanarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Unutmamak gerekir ki devletlerin dostu devletler olur. Devletler hiçbir zaman halklarla dost olamazlar. Konu bu bağlamda ele alındığında Kürtlerin stratejik müttefiki ABD ve Rusya değil sistem dışı güçlerdir. ABD ve Rusya Kürtler için taktik ilişki ve ittifak güçleridir. Kürtler örgütlü bulundukları tüm alanlarda iki tarafla da taktik ilişkiye açıktır.
Kürtler DAİŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu’nun, Rusya ve İran’a karşı Rojava’da olduğunu bilmiyor mu sizce? Bu güçler kendi çıkarlarını esas almasaydı, Kürt halkının ulusal demokratik haklarını tanıyıp, Suriye ve Türk devletlerini Kürtlerin başında demoklesin kılıcı gibi tutmazlardı.
Yani anlayacağınız, Kürtler ABD ve Rusya’nın Kuzey ve Doğu Suriye’yi ideolojisizleştirerek iradesiz bırakmak istediğinin farkında. Çünkü kendi iradesi ve gücüyle var olan bir yapı onlar için her zaman tehlikedir. Mesele Kürtler olunca ABD-NATO ile Rusya-İran devletlerinin arasında bir fark yok.