İlham Bakır
Ülke bir cehennem. Yokluğu, yoksunluğu, açlığı, sefaleti, yalanı, dolanı, talanı, artan baskıları, zulmü anlatmak için mecazi anlamda kullanılan bir deyim; “cehennem gibi olmak.” Ama artık gerçek anlamıyla da bir cehennem bu ülke. İki yüz doksan dokuz noktasından cayır cayır yanıyor ülke. Basının verdiği bu iki yüz doksan dokuz noktaya Dersim’deki yangın da dahil mi bilmiyorum. Malum orası farklı bir coğrafya, hem ülkeye dahil hem değil. Gerektiğinde dahil, gerektiğinde dahil değil. Ülkenin bir tarafında yangını söndürmek için seferber olunurken ülkenin diğer tarafındaki yangın görmezden geliniyor mesela. İktidar yahut muhalefet fark etmiyor. Dersim’in yanıyor olması “bir güvenlik” sorunu ve oradaki yangının nasıl başladığı, kimin yaktığı, neden söndürülmediği, söndürmek için bölgeye giden halkın neden güvenlik güçlerince engellendiği örneğin kimsenin sormaya tevessül ettiği sorular değil, “Ora”da yaşayan insanlar dışında. Ora’nın cehennem kılınması Bura’nın umurunda, gündeminde değil. Çok açık ki yandığımız, yanacağımız cehennemler de artık farklı cehennemler.
İhtişamlı saraylarla, gezmeler için satın alınmış uçak filosuyla bir itibar şaşası, ülkenin vicdanına ve aklına bir sis gibi çökmüşken ülke insanının çok büyük bir bölümü cayır cayır yanan ülkeden yükselen dumanları görmüyor, ülkenin neden bir cehennem yerine çevrildiğini sorgulamıyor bile. Gazete manşetlerinden, köşe yazılarından damlayan kan ve irin, ırkçı hezeyan, yol kavşaklarında Kürt avına çıkan eli sopalı, beli silahlı çeteler, cehennem zebanileri görevlendiriyor. Rastladıkları Kürdü, ülkenin cehenneme dönmesinin müsebbibi olarak cehennem ateşinde yakmak için köşe başlarına pusuyor zebaniler.
Ora’da yaşadıkları cehennemden kurtulmak için Bura’ya dahil bir ilin bir ilçesine yerleşmiş bir Kürt aileye yerleştikleri üç yüz beş yüz metrekarelik ev ve arazi cehenneme dönüştürülüyor. Bağıra çağıra apaçık gelen bir katliamda bir evin içinde çocuk, genç, yaşlı, kadın yedi tane masum insan sırf Ora’lı (Kürt demeyelim de ne dersek diyelim) oldukları için vahşice katlediliyorlar, sonra öldürüldükleri ev ateşe veriliyor. Evde mermiden kaçabilen varsa, yahut henüz bir mermi öldürmediyse yanarak ölsün diye. Ya da geri kalan Ora’lılara “Bura’sını size cehennem kılacağız” mesajını vermek için. Kendi ülke muktedirlerinin savaşlarla, baskı ve zulümle cehenneme çevirdiği ülkelerini, ekip biçtikleri, alınlarının teri ile suladıkları, çocuklarının karnını kıt kanaat de olsa doyurdukları topraklarını; koştukları, oynadıkları, yaşamlarının en hatırlanası anılarını biriktirdikleri, çocukluklarını büyüttükleri mahallelerini, sokaklarını terk etmek zorunda kalan, geldikleri yerde her türlü ayrımcılığa, ırkçılığa, baskıya, dayağa, tacize, tecavüze maruz kalan, en iyi ihtimalle bu yeni ülkenin sermayedarlarının ucuz iş gücü, ücretli kölesi olabilen mültecilere yandıkları ateş az görülmüş olacak ki yeni cehennemler tezgahlanıyor. Ez cümle sağcısından solcusuna, iktidarından muhalefetine. Yeni ve muazzam bir ötekisi var artık bu ülkenin. Yokluğun, yoksulluğun, her türlü uğursuzluğun müsebbibi gösterilecek yeni cehennemlikleri. Eli kanlı diktatörler ile yüreği kanlı, zihni karanlık Taliban arasındaki savaşta bir cehenneme dönüşmüş Afganistan’ın Kandahar kentinde bir komedyen Khasha Zwan bu cehennemin içerisinde insanları güldürdüğü, yüzlerine bir avuç gülümseme taşıdığı için Taliban zebanileri tarafından katledildi. Çünkü onların zihninde gülmek haram, çünkü onlar bizim gülüşümüze düşman. Ülkedeki cehennemin kapılarını tutan, Suriye’den Libya’ya yaratılan cehennemlere odun taşıyan, Afganistan’ın onlarca yıllık cehennemleşmesinin ortağı olanlar şimdi Afganistan’daki cehennemden kaçan zebanilerin yerine baş zebani olmak istiyorlar. Öyle ya Taliban ile inançlarımız arasında bir fark yok demiyor muyuz nasılsa.
Şimdi orası cehennem, burası cehennem, şurası daha da cehennem. Oysa nehirlerimiz var bizim, Nemrut’un ateşine su taşıyabilecek yüz binlerce karıncayız biz.