Yusuf Gürsucu / İstanbul
Orman yangınlarının neredeyse tamamının maden sahası olarak belirlenmesi ve bu amaçla ihalelere çıkılması garip bir tesadüf mü? Yangından etkilenen termik santralin katletmek istediği Akbelen Ormanları ise yurttaşlar tarafından korunuyor
Orman yangınları halen devam ederken, doğal yaşam, köyler ve kentler bu yangınlardan dolayı büyük zararlar gördü. Bu durum halkların büyük çoğunluğunda moral bozukluğu yaratırken, yaşanan sürecin baş sorumlusu olan iktidarın sorumluluğunu örtbas edecek girişimlerle birlikte büyükşehir belediyelerini yangından sorumlu tutmaya çalışması bardağı taşıran son nokta olarak görülüyor. Orman yangınlarının yaşandığı ormanlık alanlarda yıllardır birçok maden ihalesi yapan iktidarın son icraatı geçtiğimiz temmuz ayında ortaya çıkmıştı. Yangınların yoğunlaştığı Antalya ve Muğla’da binlerce hektar ormanlık alanda madenler için ihaleye çıkıldı. Muğla’da maden sahası olarak işaretlenen ve ihalelere konu edilen alan büyüklüğünün ise il coğrafyasının yüzde 59’una denk düşmesi yağmalanmak istenen alanın boyutunu gösteriyor.
Yanan ormanlar ve madenler
Muğla’ya bağlı Yatağan ve Milas’ın bütün dağları kömür madenciliği ile delik deşik edilirken, köyler boşaltılıp halkın toprağından sürülmüş olması iktidarın hızını kesmiyor. Sadece Temmuz ayında Muğla coğrafyasında ihaleye çıkılan ormanlık alanın büyüklüğü 8 bin 375,24 hektar olması dikkat çekici. Antalya’da yangınların yoğunlaştığı Manavgat coğrafyasını da içine alan 1113,7 hektar ormanlık alanda maden arama ve işletme ihalesine çıkılmasının toplamı şüpheli bir ‘tesadüfü’ ortaya çıkarıyor. Orman yangınları madenler için çıkarıldı iddiasında bulunmak için somut bir veri elimizde yok. Ancak elimizdeki veriler, mevcut iktidarın orman varlığına bakışını ve yanan ormanları madenlere peşkeşini görmemize yetiyor.
Hayvanlara bakış açıları!
‘Bizim de ciğerimiz yanıyor’ sözleriyle yangınlara yönelik hislerini ortaya koyanların binlerce hektar ormanı madenlere ve turizme açmaktan bir beis görmemesi hislerinin gerçek olup olmadığını sorgulatıyor. AKP’li Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın yangın zararlarını karşılayacaklarını belirttiği konuşmasında, büyükbaş, koyun, ‘beyaz et’ kayıplarına vurgu yaparken kullandığı ‘beyaz et’ ifadesi canlı yaşama ve hayvanlara bakış açılarının ipuçlarını ortaya koyuyor. Bu sözleri kullanmasındaki nedenin iktidara yönelik güçlü tepkiyi ekonomik vaatlerle düşürmek olduğu anlaşılıyor. Anlaşılmayan şey ise yanan ormanlık alanlarda yanarak yaşamını yitiren yüzbinlerce canlıdan söz etmemesi dikkat çekti.
Orman kanunu 24 kez değişti
MTA eliyle maden rezervlerini belirlemek için ormanlık alanlarda yüzbinlerce metre yeraltı sondajı yapıldı. Bu sondajlardan elde edilen verilerle doğal alanlar dizginsizce yağmaya açıldı. 2004 yılında çıkarılan maden kanunu sonrası hemen her yıl yönetmelikler değiştirilirken her yıl bir veya iki kez maden kanunda yapılan değişikliklerin sayısı 24’e ulaştı. 2004’ten bu yana maden kanunu yönetmeliklerinde ise 18 adet değişikliği yapılırken, yine madenciliği içine alan (orman yasaları vb.) 9 adet yönetmelik yayınlandı ve bu sayı da 27’ye ulaşmış durumda. 3 Temmuz 2005’te Köy Kanunu’nun 87. maddesi ve Tapu Kanunu’nun 36. maddesini değiştirilerek, yabancı şirketler dahil tüm şirketlerin istedikleri yerden toprak almasına, maden arama ruhsatı adı altında köyleri dahi satın almasına olanak tanındı.
Hedef saptırmak istiyorlar
Büyükşehir yasasını çıkaran iktidarın hedefi büyükşehir sınırları içinde yer alan alanların tamamını sermaye yağmasına açmak olduğu, kırsal alanın güçsüzleştirip kullandıkları içme suyuna dahi su sayacı takılması, kentsel vergilere bağlanması ile köyler boşalmaya ve kentlere inerek ucuz emek gücü olarak değerlenmeye sokulduğunu izledik. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yangınlardan büyükşehir belediyeleri sorumlu açıklaması yanan büyük alanlarda CHP’li belediyelerin iktidarda olmasından kaynaklı. Ancak valiliklerin belediyeleri devre dışı bırakarak yangın koordinasyonları kurması dikkat çekici bir uygulama. Muğla Valiliği, yangın ile ilgili koordinasyon kurulu kurarken, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ü koordinasyon kurulu toplantısına çağırmamış olması yangın sürerken bir şeyler mi saklanmak isteniyor sorusunu gündeme getirirken, iktidarın hedef saptırma peşinde olduğunu gösteriyor.
Akbelen Ormanları’nı halk koruyor!
Kaz Dağları’nın Kirazlı bölgesinde altın madeni için 300 binden fazla ağaç kesildi, toprak alt üst edilip kazılarak bir tek canlı dahi alanda bırakılmadı. Bu sürece yönelik tek söz etmeyen, aksine katliamı destekleyen iktidarın orman yangınlarında ciğerimiz yanıyor sözleri anlamını yitiriyor. Yeni Köy-Kemer Köy termik santralleri bölgedeki yangınlardan etkilenirken, aynı termik santraller için Akbelen Ormanları katliama uğratılmak isteniyor. Binlerce ağaç kesilerek kömür madeni açmak isteyen Limak ve IC İçtaş şirketleri yasal süreçlere dahi uymadan ağaç kesimine başlamasının ardından İkizköylü yurttaşlar ormanı korumak için 22 gündür nöbet tutuyor. Sermaye çıkarları için milyonlarca ağaç kesilmeye devam ederken, Muğla’da yanan ormanların olduğu alanların tamamının maden sahası olarak belirlenmiş olması ise akıllara birçok soru işaretleri getiriyor.