Vedat Türkali’nin 70’li yıllara ayna tuttuğu romanına ismini veren fıkra şöyle:
Anadolu’da bir kentte Adliye Sarayı’nın karşısında “Yalancı Tanıklar Kahvesi” varmış. Yalancı tanık arayan iş sahibi gidip biriyle anlaşır, duruşmaya çıkarırmış. Adam girmiş kahveye bakınırken biri sokulmuş hemen; “Yardımcı olabilir miyim, nedir sorun?” “Bir alacak davası” demiş adam. “Hala vermedi değil mi o namussuz herif paranızı!” Adam biraz çekinerek “Para benden isteniyor” demiş. Hemen yetiştirmiş herif: “Kaç kez vereceksiniz bey efendiciğim, kaç kez vereceksiniz!”
Şimdi böyle kahveler yok ama sadece devletin kontrolündeki gizli ve açık tanıkların toplandığı havuzlar var! Muhaliflere yönelik operasyonları sürekli kılmak için, önce kişiler belirleniyor, sonra bu havuzdan seçilen gizli ve açık tanıkların önüne bu insanların fotoğrafları ve siyasi faaliyetlerinin listesi konulup yasadışı örgütlerle kurulan yapay ilişkilerine dair verecekleri ifadeler imzalatılıyor. Ve bir sabah gün ışımadan evlerin kapıları kırılarak içeriye dalıyor polis. Her şey alt üst edilip, iddiaları doğrulayacak “kanıtlar” üretilmeye çalışılıyor. Hatta hiçbir kanıt bulunamazsa, zaman zaman dışarıdan getirilip içeriye de konabiliyor. Savcılık, avukat görüşü yasağı ve dosyaya gizlilik kararıyla beraber belki de önceden hazırlanmış tutuklanma taleplerine, polis ifadelerini de ekleyip nöbetçi mahkemeye çıkarıyor. Nöbetçi mahkemenin, savcının istekleri doğrultusunda verdiği kararlarla insanlar zindanlara konulup operasyon tamamlanıyor. Bu şekilde tutuklanan insanlar aylar, hatta yıllar sonra beraat etseler de peşinen cezalandırılmış oluyor…
Bu hukuksuzluğun son örneği geçen hafta İzmir’de yaşandı. Yine sabaha karşı 10 “şüpheli” “yasadışı örgüt üyeliği” suçlamasıyla gözaltına alınıp üçü tutuklandı. Sonunda beraat edecekleri hemen hemen kesin olan bu insanlar şimdi Kırıklar F tipi Cezaevi’ndeler. Diğer 7 “şüpheli” yurt dışına çıkış yasağının yanında, bir de belirli sürelerde karakola gidip imza vermek şartıyla serbest kaldı. Siyasi muhalifler arasında da eşitlik yok. Kürt’seniz tutuklanma olasılığınız kuşkusuz daha yüksek!
Şüphelilerden bazıları daha önce yine gizli tanık ifadeleriyle tutuklanıp aylarca cezaevinde kaldıktan sonra beraat etmişlerdi. Emniyetteki sorguda sorulan sorular, daha öncekilerle hemen hemen aynı, sadece tanıklar değiştirilmiş ve suçlamalar havuzdan seçilen yeni “tanıklara” söyletilerek, aynı dosya ısıtılıp servise konmuş! Hatta bu kez “gizlilere” bir de “açık tanık” eklenmiş!
Yüzlerce insanın gözaltına alınmasına, tutuklanmasına neden olan bu “açık tanığı” katıldığım duruşmalarda çok kez dinleme şansım oldu. İzmir’de herkesin artık çok iyi tanıdığı -ismi bende saklı- bu genç kadının durumu gözaltına alınanlardan daha kötü. Duruşmalarda vereceği ifadeler konusunda eğitim aldığı, giderek işi de öğrendiği anlaşılıyor! İlk acemiliklerinde, miş’li geçmiş zamanda kurduğu cümlelerin yerini şimdilerde yüzlerce insanı çok yakından tanıdığı ve her faaliyetini bizzat gördüğü izlenimi vermeye çalıştığı gözden kaçmıyor. Böyle olunca da komik durumlara düşüp mahkeme heyetince horlandığı, azarlandığı, yargılananların, avukatların, dinleyicilerin gülüşmelerine maruz kaldığı durumlar oluyor.
Bir insanın, hele genç bir kadının böyle bir “işi” kabul etmesi için ciddi zorluklar içinde olduğunu, baskı gördüğünü tahmin etmek zor değil. İnsan içine çıkamadığı, kendisini sürekli saklanmak zorunda hissettiği “SEGBİS” ekran görüntüsündeki kıyafetlerinden, gözlük ve başörtüsü takmasından anlaşılıyor. Bir kez boyun eğip kötülüğün hizmetine girdiğinde bunun sonu gelmiyor işte.
“Etki Ajanlığı” olarak bilinen yasa taslağı Meclis’te son anda geri çekilmeseydi iktidarın “ben ‘suç’ diyorsam o suçtur” demesi yeterli olacak ve bu “tanıklara” da ihtiyaç kalmayacaktı. AKP-MHP faşizminin bu ikinci girişiminde de geri adım atmasına üzülen birileri varsa sanırım bu insanlardır. Ne güzel, artık “gizli”, “açık” tanıklara ihtiyaç duymadan iktidara muhalefet eden herkesi içeri atmanın, hem de kanuni yolunun önü açılacaktı!
Yine de üzülmesinler, her şeye rağmen, demokrasi ve barış mücadelesi, onca bedelin boşuna ödenmediğini ispatlarcasına yükseliyor. Bu topraklarda, devletin böyle kirli kumpaslara girişemeyeceği, özgürlüğün, elini kolunu sallayarak dolaşacağı günler yakın…