İnsan yürümeyi öğrenirmiş, böyle bir söz duydum. Bu sözün hayat bulduğunu gördüm. İnsan sonra yürümeyi unuturmuş, bunu da görmeden öğrendim. Sonra öğrenmekle unutmak arasındaki ince çizgiyi düşündüm. Bütün renkler var, gittikçe soluyorlar ama. Solmak zaten çiçekten insana bulaşan ve ulaşan bir alışkanlık. Hepsi bu kadar. Dünya bu yüzden dönüyor.
Ulak olmak eşyaya mahsus, insan eşyanın doğasını ayna yapmış. Bakıp bakıp kendine rol biçmiş. Ne kadar da anlamını inkâr eden gerçekler var, sıradan ve bazen her şeyi yerle bir edecek cinsten. Bu yüzden umudu taşlamak lazım. Günahkâr ya da masum, fark etmez taşın ahvali. Umut taşlaşacağına umut taşlansın, yeter.
Kıyaslanan acılar ortasında, keyfe keder alakasız günler arasında, birer tespih tanesi gibi diziliyor sonra her şey. Tarihten örnekler, masallardan ibretler, gelecekten bahisler sıralanıyor. Yasa ve tasa sırtlayıp matemi, önümüze seriyor. Zaten insan dediğin, iyi olan her şeyi devşirmekle ünlüdür.
Yeniden deneyip, yeniden yenilmenin hızının hiç mi hiç kesilmediği bir çağda, çok çaba hep heba diye bir tabela var alnımızda. Avunmak bir ilaç, ayrılmak bir yol. Sıradan bir keder kader diye yutulur ve sonrasına devreder. Ezberler miras kalır, kendine yer işgal eder.
Günlerden zalimlerin birleşmesini bekleme günü, aylardan başka bir zalimin zulmünün devam ettiği aylar, yıllardan telef olmuş yıllar. Caka satılıyor bir de, güzellikten dem vuruluyor. Afili bir vurgun yemiş herkes, bu yüzden her tarafta herkes. Vaatler aba altındaki sopa, maksatlar apaçık ve tekrar edilen ihanetler silsilesi. Nasibini almayan kimse kalmayacak diye bir gelecek tehdidi. Kim demişse doğru demiş; Gelmesi uzun sürmüş bir gelecek, gelmiş sayılmaz, geçmiş sanılır.
Gıdım gıdım kahrolmak, hafif hafif yok olmak, tane tane kaybolmak. Bütün bunlar bir tesadüf zannedilir bir gün ve o gün gelir ve olur son gün. Kehanetini gizlemiş, kefaletini kaybetmiş bir keşmekeş güruh gibi çıkıverir hayatın her köşesinden. Nefesinde ölüm, aurasında cinayet, bakışında intihar süsü, çünkü layığıyla yaşamak bir hayal.
Sinsi kötülük, örgütlü barbarlık talan ediyor yeryüzünü ve görülen rüyaları dahi. Her zerre ve her molekül davranıyor hayata, kendince. Bağımsız intiharlar, meçhul ölümler bir harita: dünyayı anlatıyor. Devletler çökse, mayınlar erketede yatacak, faşizm nakavt olsa mirasına mezar, yani anıt dikilecek. İnsanların kafası karıştı, toprak kamaştı, hava kirlendi. Naylondan bir yarın, herkesi boğmak için bir anons, bir vakum, ketum bir ah gibi bekliyor, biz de gidiyoruz.
Çökmek gitmektir, itilmek devamıdır. Çözülmek dahildir, diz çökmek mecburiyet. Nedense her bir şeyin bir kabahati, bir de bahanesi var. Örtmek pelerin gibi, saklamaya yaramıyor, yetmiyor ve dönen dünya şahit. Sadece bir merminin soğukluğu paklar diye bir dua, her derde deva, herkese tek kişilik bir inziva.
Yine de başlangıçları yarıştırmak yakışıyor yarınlara. Biz alıştık direnmeye, öğrettik de. Şimdi çıkıp hayırsız birer mirasyedi gibi yağmalıyorlar bizim olanı. Olsun, şanımızdandır. Zaten ötesine geçilemez çünkü cesaretten korkuyorlar, yaşamak ve yaşatmak kadar. Buradayız anında, bu kadarımızla.
Haftanın kitap önerisi: Baran Güzel, Her Kötü Geceden Sonra / Everest Yayınları