Munzur Gözeleri’nde ‘Doğal SİT Alanı’ vasfı ile ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ statüsü verilerek yapılaşma tehdidi ortaya çıkmıştı. TMMOB yaptığı açıklamada bölgenin ‘Kesin Korunacak Hassas Alan’ ilan edilmesi çağrısı yaptı
Munzur Gözeleri, Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 2003 tarihli kararı ile 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tescil edilmişti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise 28 Temmuz 2023 günü yayınladığı ilan ile Munzur ve Pülümür vadilerinin vadi tabanlarının ve Munzur Gözeleri’nin bulunduğu alanın ‘bakanlık makamının oluru’ ile ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ olarak tescillendiğini duyurdu. 29 Ağustos 2023 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Munzur ve Pülümür vadilerinin ‘Korunacak Nitelikli Alan’ ilan edildiği kararı Resmi Gazete’de yayınlandı.
Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ilgili kararla Munzur Gözeleri’nin yapılaşmaya açılacağını iddia ederek söz konusu kararın iptali için dava açtı. TMMOB’un açıklamasında, “Munzur Gözeleri ile ilgili daha önce verilmiş ‘1. Derece Doğal Sit Alanı’ kararı varken yeni düzenlemelerde ifade edildiği haliyle ‘Kesin Korunacak Hassas Alan’ olarak ilan edilmesi gerekiyordu. Ancak ilana ilişkin yapmış olduğumuz inceleme neticesinde Munzur Gözeleri’nin de bu tescil işlemine dahil edildiği ve ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanı’ olarak tescil edildiğini gördük” denildi. TMMOB, “Munzur Gözeleri’nin sahip olduğu özellikler ve taşıdığı nitelik, kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekliliğini doğurmakta. Çünkü ‘Kesin Korunacak Hassas Alanlar’da birkaç zorunluluk hali olarak ifade edilen istisna dışında kesin yapı yasağı bulunmakta. Ancak ‘Nitelikli Doğal Koruma Alanları’nda ise içme suyu amaçlı baraj ve göletler ile tarımsal sulama amaçlı göletler ya da rüzgar ve güneş enerji santralleri dahi yapılabilmekte” diye hatırlatma yapıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, dava kapsamında yaptığı savunmada yapılan işlemin hukuka uygun olduğunu savundu.
Her şey sermaye için
AKP iktidarı Türkiye’de yaşamın her alanında sermaye yararını gözeterek dünyada süren yağmayı aşan biçimde doğal yaşamı şirketlerin özgürce at koşturdukları alanlar haline getirirken, oluşturulan havuzlardaki bir avuç şirketle büyük bir sömürü mekanizması kurdu. AKP, 22 yıllık iktidarları süresince sermaye çıkarları uğruna doğa kıyımının önündeki tüm yasal kısıtlamaları kaldırdı. Türkiye coğrafyasının tamamına yayılan yağma ile; su havzaları susuz bırakılırken, tarım arazileri işgal edildi. Kürt coğrafyasında ise sömürgeci anlayışla büyük bir yağma ve yıkım yaşatıldı. İktidar Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca hektar doğal yaşamı madenlere açarken, ormanlar ve meralar, enerji ve maden şirketlerinin yağma alanına dönüştü. Bu yağma süreçleri ise iktidar tarafından çıkarılan yasa ve yönetmeliklerle ‘yasal yağma’ sürecine dönüştü.
Koruma statüleri düşürüldü
Koruma altındaki ‘SİT Alanı’ statüsünde olan birçok alanın koruma statüleri düşürüldü. Birçok yasa ve yönetmelikle birlikte önceden belirlenmiş olan koruma alanlarında inşa edilmek istenen maden, enerji vb. tesisler ve turizm işletmeleri için statü değişikliği yapılarak koruma dereceleri ya düşürüldü ya da tamamen yürürlükten kaldırılarak bu alanlar sermaye hizmetine sunuldu. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sorumluluğunda bulunan Türkiye’nin doğal sit alanlarının sayısı ve yüzölçümleri Eylül 2014 itibari; 1. Derece Doğal Sit Alanı: 1090 adet (1.208.624 hektar), 2. Derece Doğal Sit Alanı: 334 adet (227.409 hektar), 3. Derece Doğal Sit Alanı: 536 adet (173.318 hektar). Bunun yanı sıra ayrıca 108 niteliği belirsiz, 63 sürdürülebilir, 3 tane de nitelikli korunan doğal alan bulunuyordu. Bu alanların büyük çoğunluğu 2017’de, yayınlanan ‘Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik’ ile koruma bölgelerinin statüleri düşürülüp yağmaya açılırken, koruma bölgelerinde büyük yıkımlar yaşandı.
EKOLOJİ SERVİSİ