Sanmayın ki “Kanal İstanbul” tartışması merkezle yerel arasında bir proje bağlamında ortaya çıkmış daha çok teknik bir tartışma. Bence bu tartışma bundan çok daha derin anlamlara sahip. Hatta daha iddialı bir cümle yazayım. Ben bu tartışmayı önümüzdeki dönem Türkiye siyasetinde önemli bir değişime neden olacak bir tartışma olarak görüyorum. Üstelik de bu, iktidarın hilafına olacak bir değişim olacak. Yani iktidar istemese de bu yoldan yürümek zorunda. Bu yoldan ayrılması da en az ayrılmaması kadar maliyetli. O nedenle de eğer çok daha radikal olaylar olmazsa iktidarın değişmesini beklemek gerekir.
Neden mi böyle düşünüyorum? Bir kere Erdoğan öylesine kendi hareket alanını daralttı ki böyle bir projede ısrar etmesi iç siyasette muhalefete inanılmaz bir gol imkanı veriyor. İktidarın bugün karşı karşıya kaldığı birkaç iç ve dış durumu yan yana yazarsam demek istediğimi daha kolay anlatabilirim:
Dış politikada, Rusya ve ABD arasında siyaset alanı içinde oynamak tehlikeliydi ve öyle de oldu. Rus uçağının düşmesiyle ortaya çıkan aleyhimize durumun düzeltilmesi Rusya ile yakınlaşmaya neden olurken bu süreç, S400’lerin alınması ve Suriye topraklarında Rusya’ya ve Esad rejimine dolaylı destek vermek biçiminde ters sonuçlar üretti. (Kürtlerle ilişkiyi de yaraladı) Bunun yanı sıra bu politika tercihleri ABD ve Batı’nın tepkisiyle karşılaştığından, hem AB ve Nato ilişkilerimizin sorgulanmasına ve hem de ABD yaptırımlarıyla karşılaşmamıza neden oldu.
İçerde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen kuş mu deve mi olduğu pek anlaşılmayan sistemin yarattığı yönetim tarzı ve bunun getirdiği kurumsal devlet yapısının çökmesi ve yerine hükümet kurumlarının geçmesi otoriter bir yönetim tarzı ima ettiğinden Batı’nın sağladığı sıcak da olsa para girişlerini sınırlaması ekonomide tam bir tıkanıklık yarattı. Üstelik ekonomide ortaya çıkan bu durumu kendi yaptıklarıyla değil de başkalarının (düşmanların) yaptıklarıyla açıklaması durumun daha da katılaşmasına neden olarak ekonomik krizi derinleştirdi.
İçerde ve dışarıda yaşanan bu sıkıntıları aşmanın bir yolu Kıbrıs’da doğalgaz aramaları ki bu konu iktidarın bu kez de Libya meselesine dahil olmasını gerektiriyor; ikincisi de Kanal İstanbul’un başlamasıyla en azından hafriyat, inşaat ve rant yaratma faaliyetlerine başlanması. Bu iki potansiyel imkan, iktidarın ekonomik krizin aşılması için öngördüğü iki imkan
Hükümet bu iki konu etrafında yürüttüğü stratejisiyle en azından 2023’e kadar iktidarda kalmayı sağlayabilir ve Erdoğan’a onurlu bir “exit” (çıkış) imkanı yaratabilir diye düşünüyor. Bir başka ifadeyle, iktidarın önünde, yürümesi gereken patika böyle bir patika. Muhalefet ise Kanal İstanbul’un iktidar için stratejik önemini gören bir yerden oyuna daldı. “Ya İstanbul, Ya Kanal!” diyerek iktidara, onun asla başarılı olması mümkün olmayan bir yerden meydan okumaya başladı. Göreceğiz ki eğer oyuncular bu pozisyonlarını öngöremediğimiz bir nedenle değiştirmezse, bu oyunun sonu iktidara değil muhalefete yarayacak ve muhalefet gerçek anlamda bir iktidar alternatifi olma noktasına gelebilecek
Ama şunu da belirtelim uyduların üzerinde yürüdükleri yörüngeleri istenildiği zaman kolayca değiştirilemez. Bir uydunun bir yörüngeden bir başka yörüngeye geçebilmesi ancak ekstra bir enerji harcamakla mümkün. Bu ekstra enerji, yörünge değiştirmenin ekstra maliyetidir. İktidarın, karşılaştığı sorunları aşabilmek için kendini böyle bir yörüngeye sokması önünü de kapıyor. İktidar için buradan çıkış yoktur. Çünkü her çıkış adımının ekstra bir maliyeti vardır. Onun için, “Kanal İstanbu” iktidar muhalefet ilişkilerinde muhalefete inanılmaz bir destek vermiştir. Önümüzdeki günlerde bunu daha açık bir biçimde göreceğiz.
Not: Meclis çalışmalarım nedeniyle uzun bir zamandan bu yana yazılarıma ara vermek zorunda kalmıştım. Bu nedenle de takip eden okuyucularımdan özür dilerim.