mumia abu jamal abd’nin yakın tarihiyle ilgili olmayanların bile aşina olduğu bir isim. jamal 1954 doğumlu, 1982 yılında bir polisi öldürmekten ölüm cezasına çarptırıldı. bunu izleyen yıllar boyunca infazın gerçekleşmemesi için kampanyalar düzenlendi, 2011’de hakkındaki ölüm cezası kaldırıldı, ömür boyu hapse çevrildi. bunda sürekli kamuoyunun gündeminde tutulmasının büyük etkisi oldu.
mumia abu jamal 14-16 yaşları arasında kara panter partisi’ne üye olmuştu, oradan ayrıldıktan sonra liseye geri döndü ve devrimci siyah öğrenciler adlı bir örgüte katıldı yani siyahların mücadelesinden hiç kopmadı. ölüm cezasına çarptırılmasında bütün bunların rolü vardı.
devletler hem intikamcıdır hem de gözdağı verir. bir başka örnek lübnanlı bir devrimci olan corc abdallah, biri abd askeri ateşesi, diğeri israil diplomatı olan iki kişiyi öldürmekle suçlandı ve 1984 yılından beri yani 39 yıldır fransa’da hapiste. abdallah avrupa’da en uzun süre hapiste kalan siyasi tutsak ve serbest bırakılması için sürekli kampanyalar yapılıyor.
bu iki ismin ortak noktaları, çok uzun yıllardır esir olmaları, haklarındaki davaların tartışmalı olması, aldıkları cezaların ağırlığı ve söz konusu ülkelerde politik tutukluların azlığı sebebiyle öne çıkmaları. örneğin abd’de 1989’da politik tutuklu sayısı elliyi geçmiyor. bu iki tutsak aynı zamanda, mevcut hukuki sistemin sürdüğü ama başta gözdağı olmak üzere çeşitli amaçlarla hukukun susturulduğu özel vakaları temsil ediyor.
hep böyle mi olur? tabii ki hayır. bazen de rejim değişir, örneğin 12 eylül 1980’de türkiye’de olduğu gibi.
ama nazizmin yükseliş tarihini bilenler, rejim değişikliklerinin sadece darbelerle gerçekleşmediğini, pekala olağan politik süreçlerin sonucunda da kurulabileceğini bilir, hatırlar.
bugün türkiye’de siyasi sebeplerle cezaevinde binlerce insanın bulunmasının sebebi de rejim değişikliği. hukuk, dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekillerinin kapısı kırılmadan önce sustu, bir daha da konuşmadı; bitişinin miladı odur. düzmece iddianameler, açık kaynakların suç delili olarak gösterilmesi, akıl sır ermez yargılamalar, uluslararası yasaların, mahkeme kararlarının tanınmaması, deyim yerindeyse, işin ayrıntısı.
rejim değişti ve yeni bir hukuk yazmaya bile ihtiyaç duymuyor, her şey bir kişinin iki dudağının arasında. yoksa neden tek adam’dan bahsedilsin. (yeni bir anayasa üzerine yazılıp çizilenleri bunun devamı değil de müdahale edilebilecek bir gündem olarak görenlere diyecek sözüm yok.)
bugün tutsakların özgürlüğü için mücadele haklı olarak gündemimizin önemli bir parçası. bu, hangi sebeple cezaevinde olursa olsun, herkes için cezaevi koşullarının insana yakışır olmasını, infaz yakmalardan sahte delillere kadar uzanan bir skaladaki hukuksuzlukların teşhirini ve daha başka birçok adımı içeriyor.
siyasi tutsaklar için özgürlük talebini de tabii. rejim değişikliğinin tek tek tutsaklar üzerinde özel sonuçları var, bunu en ağır biçimde yaşayan, önce tedavi sonra yaşam hakları ellerinden alınmış hasta tutsaklar ve onlar için özgürlük talep etmek öncelikli.
diğer yandan rejim değişikliğinin sonuçları toplu ve kapsayıcı, iktidarın tüm muhaliflerini etkiliyor. bugün cezaevinde olan siyasi tutsakların hepsi aynı rejim değişikliğinin sonucu ortaya çıkmış olan benzer hukuksuzluklarla, benzer süreçlerle karşı karşıya. yani durum yukarıda aktarmaya çalıştığım abd’deki ya da fransa’daki gibi değil, sayısız mumia abu jamal, sayısız corc abdallah var. bu insanların tamamını anmadan birini ya da birkaçını öne çıkartmak ya da adlarını anmak, hem o isimlerin dışında kalanların yaşadıklarının hem de rejim değişikliğinin görünmezleşmesine sebep oluyor. ayrıca, muhalefetin içine, deyim yerindeyse bir kama sokmak, kendini başkalarından ayırmak anlamına geliyor ki bunun rejimin ekmeğine yağ süreceğine şüphe var mı?
ayrıca bu, uzun vadede rejim karşıtı mücadelemizi parçalara ayıracak bir tutum. o parçaların adları, belki kendilerini temsil edenlerin oturduğu birlik/işbirliği/ittifak masalarıyla tekrar yan yana gelir. ama özgürlük mücadelesinde kimi tutsaklara ayrıcalık tanınmasının başka sonuçları var. örneğin, yakınlarının, yoldaşlarının adlarının ve tutsaklıklarının başkalarınınkiyle eşitlenmediğini, yoksa acaba haklı mı bulunduğunu düşünenler olabilir. bu şekilde, yakınlarının ve yoldaşlarının silindiğini hissedenlerin hüsranı kolay kolay ortadan kalkmaz.
o yüzden, tüm tutsaklara insanca yaşam hakkı, tüm siyasi tutsaklara özgürlük, öncelikle hasta tutsaklara.
yılın ilk pazartesisi, üstelik çoğunluk için tatilken yazının sonunu bulanlara teşekkürler, herkese iyi yıllar.