Depremin merkez üssü olan Pazarcık’ın sokaklarını dolaşıyoruz. Sokaklar bomboş. Koca ilçe merkezi bir hayalet şehre dönüşmüş. Kobani görüntüleri geliyor gözümün önüne. Sanki bir savaş yaşamış kent. Günlerce savaş uçaklarıyla bombalanmış gibi. Evlerin, koca koca binaların büyük bir bölümü adeta pestile dönmüş. Ayakta kalan binalar da ağır yaralı. Binaların ya ayakları kırılmış, bir yana yatmışlar ya da bütün bağırsakları dışarıda. Bombalanmış kent deyince aklıma depremin daha ikinci gününde Rojava’da Tel Rıfat’ın sabaha kadar bombalanışı geliyor. Savaş uçaklarını, eldeki olanakları büyük yıkım yaşamış deprem bölgelerine insan, malzeme taşımak için kullanmak yerine başka bir yeri yıkmak için kullanıyor olmak, ağır bir vicdani hasarın ürünü olsa gerek.
İnsanlar, kentin çeperine kurulmuş çadır kentlerde yaşama tutunmaya çalışıyor her şeye rağmen. Yıkıntının büyüklüğünü, yaşanan trajedinin derinliğini düşününce insanın her şeye rağmen hayata tutunma çabası karşısında hayrete düşmemek mümkün değil. Bu çabanın onda birini yıkımdan önce birbirimizin hayatını güzelleştirmek için kullansak ne bu yıkım bu kadar dehşetengiz olurdu ne de insanlığımız bu kadar yara alırdı. Çadırların önüne gerilmiş iplere kurutulmak için asılmış çamaşırlar, ilk başta insanda ciddi bir yabancılaşma duygusu yaratıyor. İnsanlar ölüm duygusundan sıyrılmış, acılarını absorbe etmiş ve kirlenen elbiselerini umursamaya, elbiselerini yıkayıp asmaya başlamışlar. Çocukların çadırlar arasında güle oynaya dolaşması, bu ağır trajedinin yarattığı yaşamın içinden kendisine oyun ve eğlence çıkarabiliyor olması yeni başlangıçlar için insana umut veren başka bir şey. Yeni başlangıçlar için asıl umut verici olan şey ise coğrafyanın dört bir yanından dini, dili, mezhebi, etnik kimliği farklı insanların, bu farklılıklarını bir yana atmış ve yıkımı yaşayanların yanında, onların yaşamını kolaylaştırmak, acılarını hafifletmek, onlarla dayanışmak için canla başla çalışıyor olması. Hayırseverliğin üstten bakan o hiyerarşik, içine devlet bulaşmış kibrinden eser yok dayanışanların tavrında. Yatay ve iyileştirici bir iyilik, bir paylaşım bu. Yağmaya girişen hırsızların, fırsattan istifade ev kiralarını, eşya taşıma ücretlerini arttıranlara inat dayanışma gittikçe büyüyor. Bir yandan yıkıntılar arasından eşya çalmaya çalışan yağmacılar, bir yandan yol açtıkları yıkımı gizlemeye, kendini şefkatli baba olarak göstermeye, halkın malını halka bir hayırseverlik kibri ile şükran ve minnettarlık talep ederek dağıtan devletlü organizasyon, diğer yanda canın cana, yüreğin yüreğe değdiği muazzam bir paylaşım ve dayanışma. Bu ülke hiç olmadığı kadar birbirinden çok derin yarıklarla ayrılmış iki alternatifle karşı karşıya. Ya dayanışmanın insanı anne kucağı gibi sarıp sarmaladığı yatay ilişki kazanıp derinleşecek, ya da bize buyruk veren, minnet ve şükran talep eden, acıyan, merhamet eden dikey derin karanlık kazanacak.
Deprem alanlarında temininde en çok sorun yaşanan şeyler yine her zamanki gibi kadınları ilgilendiren konular. Deprem yardım organizasyonunu yine erkek akıl ağırlıklı olarak organize ettiği için kadınların ihtiyaçları gözetilmiyor. Kadın iç çamaşırı ve hijyen petler neredeyse gidilen her yerde kadınların ihtiyaç olarak dile getirdiği şeyler. Yine kadınların rahatlıkla kullanabileceği temiz tuvaletler bulunmuyor pek çok yerde. Tuvaletlerin çoğu yine sadece erkeklerin ihtiyaçlarını görecek şekilde tanzim edilmiş. Sadece mevcut tuvaletlerin durumu bile kadınların pek çok hastalığa yakalanmasına sebep olacak koşullarda. Banyo ve çamaşır yıkama ihtiyaçları da yine alanda ciddi bir sorun olarak varlığını koruyor. Herkes çoğunlukla gıda, çadır, battaniye ve giysi yardımına yoğunlaşmış durumda. Bütün bölgelerin, köylerin, çadırların tek tek dolaşılıp ihtiyaçların tek tek belirleneceği ve bu ihtiyaçlara göre bir bir temine gidilmesi yapılan yardımların boşa gitmemesine ve ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına yarayacaktır. Devletin merkezi müdahalesi ve tüm yardımları kendi tekeline almaya çalışması, gönüllülerin bu anlamda gerçek ihtiyaç sahiplerinin gerçek ihtiyaçları ile buluşmasına engel olmaya devam ediyor ne yazık ki.