MA Muhabiri Abdurrahman Gök protestoların devam ettiği İran’a gitti. İzlenimlerinin ikinci bölümünde Xoy ve Urmiye’ye nelerin yaşandığını yazdı
Dağların arasından kıvrılan yolu geride bırakıyor ve geniş bir ovada sonbaharın renklerine bürünmüş bağ, bahçe ve tarlaların arasında yaklaşık 500 bin nüfusa sahip Azeri ve Kürtlerin bir arada yaşadığı Xoy kentine oradan da Urmiye’ye gidiyorum.
Xoy-Razi Sınır Kapısı’ndan geçtikten sonra Xoy’a giden bir taksiye biniyorum. Takside ön koltukta oturan ve Van’da işyeri bulunan Tebrizli bir Azeri, ülkedeki karışıklıktan söz ediyor ve güvenlik açısından dikkat etmem gerektiği noktasında uyarıda bulunuyor. Daha önce iki defa İran’ı ziyaret ettiğimi söylediğimde, “Bu defa farklı. Çok dikkatli olmalısınız. Geçen günlerde ülkede bulunan turistlerin gözaltına alındığını duymamışsınızdır sanırım” diyor ve yolculuk boyunca hem İran’daki gelişmeleri hem de kendimi korumam için neler yapmam gerektiğini anlatıyor: “Kalabalık ortamlardan uzak durun. Fotoğraf makinanızı boynunuzda taşımayın. Özellikle devlet dairelerinin bulunduğu noktalardan uzak durun ve sakın fotoğraf ve video çekmeyin. Sivil polis sayısında ciddi artış var, o yüzden insanlarla fazla konuşmamaya özen gösterin, yabancı olduğunuzu anladıklarında başınıza neler gelebileceğini tahmin edemezsiniz. Özellikle akşamları dışarıda dolaşmayın.”
İnsanlar mutsuz
Bir taraftan uyarılarını dinliyorum diğer taraftan da halkın neyi talep ettiğini ve niçin iki aydır sokaklarda olduğunu tanıştığım ilk İranlıdan öğrenmek istiyorum. Ekonomik kriz, hayat pahalılığı, İran parasının kaybettiği değeri, artan baskıları, dünyada yıpranan İranlı imajını ve Gaşt-e İrşad’ın (Rehber Devriyeleri) kadınlara yönelik hakaretlerini anlatıyor ve ekliyor: “İnsanlar mutsuz. İnsanlar açlığı, yoksulluğu bir dereceye kadar bir kenara bırakabilirler ama söz konusu insanın onuru oldu mu ölümü pahasına bile olsa vazgeçemiyor. Nitekim bu eylemlerde tüm tarafları birleştiren nokta da bu oldu. Bir kadının (Jîna Emînî) güya İslami kurallara göre örtünmediği için darp edilmesi ve bunun sonucunda yaşamını yitirmesi bardağı taşıran damla oldu.” Bana telefon numarasını veren Tebrizli vatandaş, ihtiyacım olması durumunda kendisini arayabileceğimi söylüyor ve bana şans diliyor.
Duvar yazıları
Dağların arasından kıvrılan ve genişletme çalışmaları devam eden yolu geride bırakıyor ve geniş bir ovada sonbaharın renklerine bürünmüş bağ, bahçe ve tarlaların arasında yaklaşık 500 bin nüfusa sahip Xoy kentine giriyorum. Kürt ve Azeri halklarının birlikte yaşadığı bu kentin kalbinin attığı Darvazeh Sangi’nin yanı başındaki antik Xoy Çarşısı’nı ziyaret ediyorum. Pazar kalabalık ve hayat normal gibi görünüyor ama ayaküstü konuşmalarda, gündemin yavaş yavaş bütün kentlere yayılan eylemler olduğuna tanık oluyorum. Kenti dolaşırken siyah boyalarla duvarlara yazılmış ve daha sonra üzeri çizilmiş ya da henüz silinmeye fırsat bulunamamış birkaç “Jin Jiyan Azadî”, “Zen, Zendegî, Azadî”, “Jîna Emînî”, “Merg ber Diktatör (Diktatöre Ölüm)” yazılaması dikkati çekiyor. İran’daki eylemler yaklaşık iki ayı geride bırakmasına rağmen Xoy kentinde ufak tefek bir kaç gösteri dışında eylem olmadığını öğreniyorum.
Urmiye’ye giden taksilerin bulunduğu caddeye gelince bir fotoğraf çekmek istediğimde bir genç yanıma yaklaşarak, kentteki sessizlikten dem vururcasına “Bu ruhsuzların fotoğraflarını çekmekle zaman harcamayın” diyor. Salmas, Urmiye, havaalanı ve üniversiteyi gösteren tabelaların fotoğraflarını çektiğimi söylediğimde, “Onları çekmek, bu insanların fotoğrafını çekmekten daha kıymetli” diyor. Nedenini sormak istiyorum ama taksideyken yapılan uyarıları düşünüyor ve gülümsemekle yetiniyorum.
Ekonomik kriz
İran’da kentler arası yolculuklarda dilerseniz taksiyi tek başınıza kiralayabilirsiniz ya da zamanınız varsa dört yolcunun tamamlanmasını beklersiniz. Ben de iki yolcu bekleyen bir taksinin üçüncü yolcusu oluyorum ve dördüncü yolcu tamamlandığında hareket ediyoruz. Yaklaşık 130 kilometrelik yolculuk boyunca diğer üç yolcunun ailevi meseleleri dışında neredeyse başka bir mesele konuşulmuyor. Genç şoför Urmiye şehir merkezinde bizi indiriyor ve ben şehrin en kalabalık caddelerini arşınlıyorum.
Velayeti Faqih Meydanı’na geliyorum. Tarihi Urmiye pazarının da bulunduğu ve Montezeri, Taleqani, 17 Şahrivar ve İmam caddelerinin kesiştiği bu nokta çok hareketli. Seyyar satıcılar, esnaf telaşla bir şeyler satmaya çalışıyor. Ancak halk düşen alım gücü ve hayat pahalılığı nedeniyle zorunlu ihtiyaçları olmadığı müddetçe elini cebine atamamaktan yakınıyor. Caddeleri dolaşırken başı açık öğrenciler ve kadınlar sadece benim dikkatimi çekmiyor. Dükkanlarının önünde oturan ya da ayaküstü sohbet eden kimi esnaf da gülümseyerek bu “cesur” öğrencileri ve kadınları izliyor. Tabi başını çevirip sinirli bakanlar da yok değil.
Molla rejimi uygulamaları
Görüştüğüm bir devlet memuru, rejimin uygulamalarından şikayet ediyor ve ekliyor: “Yeraltı ve yer üstü kaynakları bakımından dünyanın sayılı zengin ülkeleri arasında yer alan ülkemizde halkın tamamı yoksulluktan kırılıyor. Ekonomik krizin yanı sıra Molla rejiminin hayatı yaşanılmaz kılan politikaları nedeniyle toplum bizar düşmüş durumda. Bakın hemen ileride Danişgede Caddesi var. Urmiye’nin zenginlerinin yaşadığı bölge. Urmiye gibi yaklaşık bir milyon nüfuslu bu kentin sadece bir caddesi durumu iyi olanlardan oluşuyor. Kentin geriye kalan neredeyse yüzde 95’i ise yoksul. Geniş bir ovaya sahip, bereketli toprakları olan, üzüm ve elma bağlarıyla etrafı sarılı bir şehir düşünün ki insanlar evlerine ekmek götürmekte zorlanıyor. Bu halk kafası hayatlarını dizayn etmekten başka bir işe çalışamayan yöneticilerden çok çekti ve hala çekiyor. Ve bunların bir an önce gitmesini istiyor.”
Urmmiye..
Kendisi de Azeri olan ve Urmiye’de Azeri ile Kürtlerin bir arada yaşadığını, her iki halkın da birbirlerinin dilini bildiğini ve hoşgörü içerisinde yaşadığını söyleyen devlet memuruna son iki aydır süren eylemleri soruyorum. Batı Azerbaycan Eyaleti’nin yönetim merkezi olmasına ve birçok üniversitesi bulunmasına rağmen Kürdistan eyaletindeki kadar aktif eylemlerin gelişmediğine işaret eden memur, “Küçük çaplı birkaç eylem oldu. Ancak burası yönetim merkezi olduğu için silahlı ve silahsız rejim güçlerinin yoğun olduğu bir kent. Baskı çok fazla ve her meydanda, caddede sürekli devriye gezen polisler, motorlu ekipler var. Yine ev baskınlarıyla gözaltına alınanlar, tutuklananlar çok oluyor. Buna rağmen son günlerde özellikle akşamları sokağa çıkanların olduğunu biliyoruz, duyuyoruz” diyor.
Döviz sorun
Caddeleri dolaşınca devlet memurunun dediği gibi uzun namlulu silahlarla motorize ekiplerinin ve polislerin caddelerdeki mevcudiyeti dikkatimi çekiyor. Tümen alabilmek için girdiğim dört döviz bürosundan da “Tümen yok” yanıtını alıyorum. Nedenini sorduğumda bir doların neredeyse 35 bin tümeni bulduğunu ve kurdaki değişim nedeniyle sarrafların satış yapmadığını öğreniyorum. Yanımdaki doları bozduramadan önceki gezilerimden kalan tümeni idareli kullanmak istiyorum ve bir telefon hattı satın almak için Post Bank’ın yolunu tutuyorum. İran’da telefon hatları resmi olan Post Banklarda satılıyor. Her biri farklı caddelerde bulunan dört Post Bank’tan da elim boş çıkıyorum. Telefon hattı almak istediğimi söylediğimde kimliğimi isteyen görevlilere pasaportumu uzatıyorum. Pasaportu gördükleri gibi “Hat bitti” ya da “Hat veremiyoruz” yanıtını alıyorum. Nedenini sorduğumda da herhangi bir yanıt alamıyorum.
Seyahatimin üçüncü günü kaldığım otelin lobisinden bir çalışanın refakatinde son bir defa telefon hattı almak için şansımı zorluyorum. Gittiğim Post Bank’ta otel görevlisi tanındığı için ret yanıtını almadım. Görevli pasaportumu alıp işlemleri girdikten sonra bilgisayar ekranındaki bir uyarı üzerine işlemime devam edemediğini ve hat veremeyeceğini söyleyince, telefon hattı alma umudumu tamamen yitiriyorum.
Gözaltılar Urmiye’ye götürülüyor
Oradan ayrılıp sokakları dolaşıyorum. Tıpkı Xoy’da olduğu gibi burada da duvarlarda benzer sloganlar yazılmış, görüşmek istediğim kaynaklarıma da ulaşamayınca soluğu kentin ve hatta İran’ın en büyük Doğal Tarih Müzesi’nde ardından da Urmiye Müzesi’nde alıyorum.
Batı Azerbaycan Eyaleti’nin yönetim merkezi olduğu için Bokan, Mahabad, Salmas, Piranşar, Serdeşt gibi kentlerde gözaltına alınanların getirilip sorgulandığı Urmiye’deki gezimin ardından Rojhilat’taki eylemlerin önemli merkezlerinden biri olan ve şu ana kadar ondan fazla kişinin yaşamını yitirdiği Mahabad’a doğru yola çıkıyorum.
Yarın: Mahabad’da halk geri adım atmıyor