ENKS ile görüşmelerinin resmiyette devam etmesine rağmen pratik olarak şu anda durduğunu belirten Aldar Xelîl, ENKS’nin özsavunma, kadın özgürlüğü, eğitim ve yönetim gibi konularda kabul edilmeyecek önerilerinin olduğunu söyledi
Türkiye ve desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) adı altında topladığı paramiliter grupların, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları son dönemde Eyn Îsa ile Til Temîr hattında yoğunlaştı.
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Konseyi Üyesi Aldar Xelîl, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları ve planları, Özerk Yönetim’in Suriye’de bulunan uluslararası güçlerle ilişkileri, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) arasındaki birlik görüşmeleri ve olası gelişmelere ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Nazım Daştan’ın sorularını yanıtladı. Sorulara verilen yanıtların bir kısmı şöyle:
Ortadoğu’da Suriye başta olmak üzere yeniden çatışmalı bir süreç yaşanıyor. Bu kapsamda sizin kontrolünüzde olan Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar son dönemde neden arttı?
Bölgemize dönük saldırıların adresi sadece Türkiye değil. Bölgedeki güçler Türkiye’nin saldırılarına göz yumarken, yine kimi güçler saldırıları destekliyor. Oluşturmaya çalıştığımız demokratik projenin gelişmesini istemiyorlar, sürekli sorun çıkarmaya çalışıyorlar. Bakın Girê Spî ve Serêkaniyê saldırıları sonrası savaş nasıl durdu? Putin-Erdoğan ve Trump-Erdoğan arasında yapılan anlaşmalar sonucu savaş durdu. Ve bu anlaşmalar sonucu bazı sınırlar belirlediler. Onlar anlaştı ve ateşkes ilan ettiler. Şimdi hiçbiri bu ateşkes ve anlaşmaya uymuyor. Anlaşmanın garantör güçleri sözlerinde durmuyor. Türkiye hiçbir zaman durmaz. Erdoğan ve Bahçeli’nin oluşturduğu koalisyon, Kürtlerin oluşturduğu sistem ve varlığı yok olmayana kadar razı olmayacaklar. Bir boşluk gördüklerinde doldurmak istiyorlar. Onlar şöyle bir hesap yapıyorlar: İşte ABD’de seçimler gerçekleştirildi. ABD’nin yeni başkanı daha resmi olarak göreve başlamadı. Eski başkan da öyle çok şeyi değiştirecek durumda değil. Bu arada bir boşluk oluyor; Erdoğan bu durumu değerlendirmek istiyor. Rusya ise bu geçiş sürecinde öyle stratejik kararlar vermek niyetinde değil. Sürecin biraz daha netleşmesini bekliyor. Erdoğan’ın elinden gelse diğer bölgelerimize de saldıracak. Eyn Îsa’ya yöneldiler ancak büyük bir hüsranla karşılaştılar. Saldırıları kırıldı. Bu süreçte bir yerlere tekrar girmenin peşindeler.
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların İdlib’deki gelişmelerle bir bağlantısı var mı?
Oranın coğrafik durumuna baktığımızda tablo biraz daha net. Coğrafik anlamda Türkiye’nin askeri gözlem noktası oluşturduğu yerlerin çoğu kuşatma altında ve çemberdeler. Rejim ile Rusya’ya muhtaç oluyorlar. Ne zamanki rejim ve Rusya’dan bir şey talep etseler, onlarda bir şeyler talep ediyor.
Söz konusu gelişmelerle bağlantılı olarak ABD ile ilişkileriniz nasıl?
ABD de bu gerçeğin farkındadır. Dünyada etkili bir güçtür. Yıllardır DAİŞ gibi bir yapıya karşı birlikte çalıştık. Şüphesiz bu ilişkiyi sorunların çözümüne dönük de geliştirmek yanlış olmaz. DAİŞ’e karşı verdiğimiz savaşta yakaladığımız ilişkileri koruyup, siyasi aşamaya geçirebilecek bir pozisyona götürmeliyiz. Bu anlamda bazı adımlar da atılıyor. İlerlemesi için gelişmeler var. Diğer ülke ve güçlerle de aynı ilişkiyi güçlendirmek istiyoruz. Hem Avrupa hem de Arap dünyasıyla da bunu esas olarak görüyoruz. Suriye krizi siyasi bir anlaşma olmadan çözülemez. Askeri ilişki belki geçici olarak bazı şeyler meydana getirebilir ama nihai sonucu siyasi bir durumla olur. Onun için herkesin diyalog ve siyasi ilişkilere önem vermesi gerekiyor.
ABD’de gerçekleşen seçimlerden sonra yönetim değişikliği olacak. Trump gitti, Ocak’ta Biden ve ekibi iş başı yapıyor. Bu değişim Suriye sahasına nasıl yansır?
ABD 4 yıl boyunca bir tarzla Suriye’deki sorunlara yaklaştı. Çin ve İran’ın yanı sıra Irak ve bölgemizde olanlara belli bir politikayla yaklaştılar. Yeni yönetim eski tarz ve siyaseti değiştirebilir. Ancak her şeyin bir anda değişeceğini ya da yüzde 80 farklı bir uca dönüşeceğini sanmıyorum. Böylesi olmaz da. Ancak Biden yönetiminin yaklaşımları Trump yönetiminden farklı olabilir. Ancak acele edilmemesi gerekiyor. Çünkü Biden ve yönetimi daha siyasi rota ve haritasını belirlemiş değil. Ancak her durumda biz bir devrim içindeyiz. İç dinamiklerimiz ve özerk gücümüzle devrimimizi geliştireceğiz. Bir beklenti yerine kendimizi büyük bir siyasi güç haline getirip, çevremizi etkileyerek siyaset izleyeceğiz. Çözümü aynı zamanda kendimiz bulacağız. Bu onların da bize yaklaşımını değiştirecektir.
Bu gelişmelerin yanı sıra bir süredir Rojava eksenli PYNK ve ENKS arasında gerçekleştirilen birlik çalışmaları var. Birlik görüşmelerinin kesildiği doğru mu?
ENKS ile görüşmelerimiz resmiyette halen devam ediyor. Öyle durdurulduğu ya da kesildiğine dair bir karar yok. Ancak pratik olarak şu anda durmuş.
Neden durdu?
Çünkü ABD’nin Suriye Temsilcisi’nin görevi değişti. Yeni temsilci bekleniyordu o da kaç gün önce geldi. Geldikten sonra halen süreç başlamış değil. Ülkelerinde hükümet ve görevlileri değiştiği için onlar da etkileniyor. Ancak bazı sorunlar hala var. O da geldiğimiz aşamada bazı şeyleri tıkadı. Görünen o ki arabulucu olan güçler de bir kanaate ulaşıp, yeniden çağrı yaparak, süreci başlatmak istiyor. Görüşmeler durduğunda şöyle bir şey vardı: ENKS, ‘Hükümetin yarısını bize verin’ diyordu. Bu, sorun oldu. Kabul edilecek bir düzey değildi. Diğer konu ise toplumsal sözleşmeydi. ‘Sözleşmeyi değiştirip sonra anlaşalım’ denildi. Sözleşme kapsamında tartıştığımız konular daha önce de basına düştü. Eğitim, kadın ve savunma konuları başta geliyor. Örneğin, ‘Özsavunma olmasın’ diyorlar. Sanki Kürdistan kurulmuş, özgürleşmiş ve düşmanları yok gibi davranıyorlar. Böyle olmaz, kaldı ki en özgür ülke ve devletler bile savunmasız olamaz. Bu konuda en iyi örnek olarak Avrupa devletleri veriliyor. Savaş ve çatışmaları da yok. Onlara baktığınızda da kendilerini savunacak güçleri ve orduları var. Özsavunma sadece askeri değil ki, varlık ve yokluk meselesidir. Bu gençler bu ülkede yaşıyorlar, yeni bir yaşamı nasıl kuracaklar, neyi nasıl savunacaklar? Düşman yoksa bile gençlerimiz gelip ülkelerine ve topraklarına hizmet etsin. Ömürlerinde bir yıl ülkelerine hizmet etseler bir şey olmaz. Bu yurdunu sevmekten geliyor. Yıllardır işgalcilere hizmet ettiler ne kazandılar peki? İşte buna karşılar, bu da kabule edilemez.
ENKS, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin oluşturduğu eğitimi sisteminin kaldırılıp, yerine rejimin eğitim müfredatının getirilmesinden mi yana?
O günden sonra görüşmelerimiz olmadı. Belki daha sonra fikir ve düşüncelerinde değişiklikler de olmuştur ancak henüz bir görüşmemiz olmadı. Toplumsal sözleşmenin değişmesiyle eğitim sisteminin de değiştirilmesini talep ediyorlar. Şu anda bölgelerimizde verilen eğitim anadilde veriliyor. Sadece Kürtçe de değil, Arapça ve Süryanice anadillerinde eğitimler veriliyor. Hepsi kendi anadillerinde eğitiliyorlar. Örneğin şöyle bir şey de var: Kürtçe eğitim gören biri Süryanice ya da Arapça istiyorsa onu da rahatlıkla alabiliyor. Ya da Süryani bir öğrenci istediğinde Kürtçe ve Arapça eğitim görebiliyor. Böyle bir sistemimiz var. Onlar da oluşturulan bu müfredatın değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Neden olmasın denildiğinde ise bunun meşru olmadığını belirtiyorlar. Uluslararası anlamda kabul görülmediği söyleniyor. ‘Meşru olan sistem olsun’ diyorlar. Peki, meşru olan sistem kimin sistemidir? Birleşmiş Milletler ve diğer alanlarda kabul görülen ise rejime ait müfredattır. Bizim oluşturduğumuz sistemi kabul etmiyorsan rejimin sistemine dönüyorsun demektir.
ENKS’nin bu talebi neye dayanıyor?
Şimdi biz özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik için bir devrim içindeyiz. Eskiden de mücadelesini yürütüyorduk ancak şimdi kurumsal olarak bunun mücadelesini veriyoruz. Mücadele ettiğimiz konular için neden vazgeçeceğiz? Biz bunları geliştirip, diplomasisini ilerleteceğiz. ENKS gelsin birlikte bir temsilcilik oluşturup, BM ile görüşmeler yapalım. Bu sistemin nasıl olduğunu anlatıp, eksiklikleri ve fazlalıkları varsa oturup birlikte giderelim. Mücadelesini verelim. Örneğin bizim şimdi oluşturduğumuz yönetim dünyada resmi olarak kabul edilmiş değil. Ancak her gittiğimiz yere ya da görüşme yaptığımızda sistemimizi ve yönetimimizi tanıtıyoruz. Ve onun kabul edilmesi için mücadele ediyoruz. Bu mücadele eğitim için de geçerlidir. Çocuklarımızı böyle eğitelim. Eskisi gibi BAAS algısıyla gerici bir şekilde yetişmesinler. Aslında bu talep ENKS’nin değil Türkiye’nin talebidir.
Sözüm ona muhalifler, Türkiye ve Suriye rejimi bu eğitim sistemimiz kabul etmiyorlar. Onlar da karışımıza geçip ‘Toplumsal sözleşmeyi değiştirelim’ diyorlar, biz evet dersek eğitim sistemini kökten değiştirecekler. Biz halkımızı ve devrimimizi esas almalıyız. Belki bazı maddelerinde eksiklik var. Bazı yorumlarında yanlışlık olabilir. Kimi yerlerde yetmeyebilir ya da fazlalıklar da olabilir. Bunu oluşturacağımız bir komisyon ya da komite eşliğinde daha yapıcı hale getirebiliriz. Ancak sistemi tamamen kaldırıp yerine rejimin sistemini getirmek mümkün değil. Üzerinde tartışmak bile suçtur.
Birlik görüşmelerinde “Geri adım atılmayacak” denilen konular nelerdir?
Yapacağımız görüşmelerde bazı kırmızı çizgiler var. Birincisi şudur: Askeri anlamda kendimizi ihmal etmemeliyiz. Parçalamak ya da ikili askeri sistemi istemek gibi yaklaşımlar olmamalıdır. Tartışmaya açık değil. Varlığımız, yokluğumuz ve savunmamız onunladır. Büyük tehlikelerle karşı karşıyayız. İkincisi; kadın özgürlüğüne yöneliktir. Bu anlamda Rojava’da büyük bir mücadele ve kahramanlık çıktı. Dünyaca bilinen kahraman ve sembol olan kadınlar var. Kadın özgürlüğü noktasında tartışma yürütmek ve bu kapsamda geri adım atmak tartışılacak konular değildir. Bunlarla birlikte anadil ve eğitim konusu da sıralanabilir.
Diğer ise yönetim alanındadır. Biz bu yönetimin yıkılabileceği bir adım atmak istemiyoruz. Bu yönetim, söz ettiğimiz kahramanlıkların üründür. ‘Gelin yönetimin yarısını verin, ortak olalım’ demek çok doğru bir tutum değildir. Sanki kimse sahip çıkmıyor ve öylece ortada duruyor. Ancak biz şunu kabul ettik: Gelin yönetimde yer alın ve seçimlere katılın. Bunlar olur. Hatta seçimlerden önce küçük sayıda, sembolik olarak bazı üyeleri yönetimin başlıca kurumlarında yer alabilirler. Tanıyıp, öğrenmek ve yönetimin nasıl işlendiğini görmek için olabilir. Esas olarak ise seçimlerle birlikte yönetime katılabilirler. Öyle hemen yarı yarıya bölüşelim yaklaşımı doğru değil ve tartışılması da çok kabul görülemez.
QAMİŞLO