Türkiye’nin saldırılarına karşı Uluslararası Koalisyon güçlerine tutum belirleme ve hava sahasını kapatma çağrısında bulunan Özerk Yönetim Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Xalid, olası saldırılara karşı bütün hazırlıklarını tamamladıklarını söyledi
Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturulan kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik toplum paradigması ezilen tüm halklara ilham kaynağı olurken, yerel, bölgesel ve küresel güçler ise bu durumdan rahatsız. Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye’de halkların özgür yaşamını paramiliter güçler aracılığıyla ve doğrudan saldırıyla boğmak istiyor. Bölgenin Cerablus, Bab, Ezaz, Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî kentlerine uluslararası destekle saldırıp giren Türkiye, günümüze kadar saldırılarına ara vermedi. Son yıllarda bu saldırıları Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile sürdürdü. 2020’nin Ocak ayından bu yana Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik yaptığı 32 SİHA saldırısında, en az 52 kişi yaşamını yitirdi, 60 kişi yaralandı. Saldırılara karşı Uluslararası Koalisyon ve Suriye’deki diğer aktif güçlerin sessiz kalması, gizli anlaşmalar olduğunu gösteriyor. Son dönemde artan saldırılara dair dün yazılı açıklama yayınlayan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, saldırıların IŞİD’i canlandırdığını ve bunun bütün dünyayı tehlikeye attığını belirtti.
Türkiye’nin bölgeye dönük artan saldırılarını değerlendiren Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Bêrîvan Xalid, uluslararası güçlerin sessizliğine tepki göstererek, olası bir işgal saldırısına karşı halkları koruyacak güçte olduklarını söyledi.
‘Demokratik Ulus Projesi çerçevesinde bir sistem inşa edildi’
Rojava Devrimi üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatan Bêrîvan Xalid, devrime kadınların öncülük ettiğini kaydetti. Bölgede demokratik kurumların kadınların öncülüğünde kurulduğunu belirten Xalid, “Kürt, Arap, Hristiyan, Türkmen herkes bu sistemin bir parçası. Demokratik Ulus Projesi çerçevesinde bir sistem inşa edildi. Rojava Devriminin kıvılcımları 2011 yılının sonunda kendini gösterdi ve 2014 yılına kadar da demokratik kurumlar inşa edildi. Yurttaşlara daha iyi hizmet vermek için çalışmalar sürdürüldü. 2014 yılında kantonlar ilan edildi ve işgal altında bulunan yerler özgürleştirildi. DAİŞ terörü bitirildi ve işgal altında bulunan yerler özgürleştirildi. Bundan sonra 7 bölgede yönetimler oluştu ve bu 7 yönetimi birleştiren genel bir yönetime ihtiyaç duyuldu. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi 2018 yılında ilan edildi” diye konuştu.
‘Klasik devletlerden farklı’
Özerk Yönetim ile klasik bir devlet arasında birçok fark olduğuna işaret eden Xalid, Özerk Yönetimin bütün halkları kapsadığını sözlerine ekledi. Özerk Yönetimin tekçiliği ret ettiğinin altını çizen Xalid, “Bütün renkleri, kültürleri, dinleri kucaklıyor. Klasik devletler tekçilik üzerine kuruludur. Tek devlet, tek din, tek bayrak anlayışına karşı bütün herkesi kucaklayan bir anlayış var ve bu bütün dünyadaki halkların umuduna dönüştü. Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen sistem önce Suriye’ye sonra bütün dünyaya yayılacak buna inanıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan halklar Özerk Yönetim ile birlikte dilleri ve kültürleri ile ilk defa kendi kendilerini yönetmeye başladı” ifadelerini kullandı.
‘Demokratik Ulus projesini tehdit görüyorlar’
Kürt kadınlarının Kuzey ve Doğu Suriye’de gerçekleştirdikleri Rojava Devrimi ile bütün dünyaya örnek olduğunu vurgulayan Xalid, “Kadınlar devrimin öncülüğünü yaparak bütün alanlarda var olduklarını kabul ettirdi. Kadınların bu başarısı ilk başta Türkiye’yi rahatsız etti. Türkiye Rojava Devrimi’nin ilk gününden bugüne kadar bölgeye saldırıyor. Demokratik Ulus projesini kendilerine tehdit görüyorlar. Efrîn, Serêkanî, Girêspî bunun için işgal edildi. Şimdi de başka yerleri işgal etmek istiyor. Türkiye demokratik bir yapının kendisi ile sınır komşusu olmasını kabul etmiyor. Demokratik bir sisteme karşılar. Türkiye saldırılar ile şunu gösteriyor; ‘Biz demokratik olamayız, herkese haklarını veremeyiz’. Türkiye’de yaşayan halklar gün gün demokratikleşmek için örgütlülüklerini artırıyorlar. Buna paralel olarak Türkiye demokratik olan Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıyor” diye konuştu.
‘Her gün savaş suçu işleniyor’
Türkiye ve desteklediği paramiliter grupların denetiminde bulunan Efrîn, Serêkanî, Girêspî gibi kentlerde her gün insan hakları ihlallerinin yaşandığını söyleyen Xalid, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu an o bölgeler Türkiye ve desteklediği terörist grupların denetiminde. İşgal edilen bölgelerde her gün insan hakları ayaklar altına alınıyor. Her gün savaş suçu işleniyor. Bütün yapılara saldırıyorlar. İnsanları katlediyorlar, kültürü değiştiriyorlar, tarihi tahrip ediyor. Saldırılar her gün sürüyor. Bölgenin demografisi zorla değiştiriliyor. Tek dil, tek bayrak, tek din gibi tekçi dayatmalar söz konusu. Bütün dünyanın gözü önünde savaş suçları işleniyor. Bugüne kadar işlenen suçlara karşı uluslararası bir kuruluş ses çıkarmadı. Bundan güç alan Türkiye saldırılarını sürdürüyor.”
‘Siviller hedef alınıyor’
Türkiye’nin bölgeye dönük saldırılarının son dönemde arttığına dikkat çeken Xalid, uluslararası güçlerin saldırılara karşı sessizliğine tepki göstererek, “Efrîn, Serêkanî, Girêspî işgal edilmeden önce de saldırı tehditleri vardı ve hiçbir uluslararası güç bunu durdurmadı. Son dönemde yine tehditler arttı. Son iki gündür saldırılar da arttı. Birçok bölgeye dönük hava saldırıları söz konusu. Sivil insanların yaşadığı yerlere saldırıyorlar. Türkiye saldırıları gerçekleştirdiği zaman sivil veya askeri ayrımı yapmıyor. Saldırılarda birçok çocuk, kadın, yaşlı insanlar şehit düşüyor. Birçok sivil siyasetçi hedef alınıyor. Türkiye saldırılar ile insan haklarını ayaklar altına alıyor. Her gün şehitler toprağa veriliyor. Daha 3 gün önce 2 çocuğu toprağa verdik. Saldırıları sadece havadan değil, tank ve topları ile bölgeye saldırıyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de kendilerini garantör olarak gören güçler ciddi bir tepki ortaya koymuyor. Bunun için yurttaşlar her gün saldırının hedefi oluyor ve hayatını kaybetmeye devam ediyor” diye konuştu.
‘Amaçları DAİŞ’in intikamını almak’
Türkiye’nin bölgeye dönük saldırılarında sivilleri hedef aldığını söyleyen Xalid, saldırıların amacına dair şunları söyledi: “Kuzey ve Doğu Suriye’deki kentleri insansızlaştırmak ve halkı korkutmak. Bunu gerçekleştirdikten sonra bölgeyi işgal edecek. Bütün saldırılara karşı halklar kendi topraklarında yaşamakta ısrarcı. Halk Özerk Yönetim sistemini benimsemiş ve korumak için elinden geleni yapıyor. Türkiye bölgede bir soykırım gerçekleştirmek istiyor. Bunu DAİŞ’in intikamını almak için yapmak istiyor. Amaçları DAİŞ’in intikamını almak istemeleri. Bunun içinde DAİŞ’e karşı savaşan ve dünyayı bu tehlikeye karşı koruyan savaşçıları hedef alıyor. Jiyan Tolhildan devrimci bir kadındı ve sonuna kadar DAİŞ ile savaşarak onu yenilgiye uğrattı. Türkiye Jiyan Tolhildan’ı hedef alarak DAİŞ’in intikamını almak istedi.”
‘Hava sahası kapatılsın’
Uluslararası Koalisyon güçlerine tutum belirleme çağrısında bulunan Bêrîvan Xalid, devamında şunları söyledi: “Biz bugüne kadar hep saldırıların son bulması için hava sahasının kapatılması talebinde bulunduk. Hava sahasının kapatılması için her yolu deniyor ve diplomatik girişimlerimizi sürdürüyoruz. Bugüne kadar kiminle masaya oturduysak bu talebi dinlendirdik. Türkiye her gün saldırıyor, Demokratik Suriye Güçleri’de (QSD) her gün örgütlülüğünü artırarak saldırılara karşı cevap veriyor. Askeri olarak işgal saldırılarına karşı bütün hazırlıklarımız tamam. Hem kendimizi hem de halkımızı koruyacak gücümüz var.”
MA / Emrullah Acar