Eğitim Sen Wan Şubesi’de 1. Kürt Dil Sempozyumu başladı. Açılışta söz alan Dr. Mikail Bülbül, ‘Kürtçe ve yaşadığımız yerin kaderi aynıdır. Politika ve coğrafya birliği olmuş olsaydı tüm Kürtler birbirlerini anlarlardı’ dedi
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Wan Şubesi’nin 1. Kürt Dil Sempozyumu başladı. Wan Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu’ndaki sempozyum, iki gün sürecek. Sempozyumda, “politika, planlama, eğitim ve hukuki statü” konuları ele alınacak.
Kurdistan’ın dört parçasından konukların katıldığı sempozyum açılış konuşmasıyla başladı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Eğitim Sen Wan Şubesi Kürtçe Dil Komisyonu Sözcüsü Lokman Babat, “Dil mücadelesi bizim için önemli bir alandır ama anadilinde eğitimi bu yüzyılda halen talep etmek utanç vericidir. Anadilimizi yaşam diline çevirmemiz gerekiyor. Bunun için mücadeleyi daha da büyütmek gerekiyor” dedi.
Herkes kendini sorumlu hissetmeli
Sempozyumu düzenleyen isimler arasında yer alan Samî Hêzil, “Yaptığımız bu sempozyumda anadilde politika, planlama, eğitim ve hukuki statüsü konularını ele alacağız. Dil bizim geleceğimizdir ve herkesin kendisini bunda sorumlu hissetmesi gerekiyor” diye konuştu.
Dilini konuşamayan özgür yaşayamaz
Sempozyumun onur konuğu İbrahîm Sungur, “Dilini konuşmayan ve bunun için mücadele etmeyen özgür yaşayamaz. Bugün medreseler ve tarikatlar açılıyor ama oralarda bile Türkçe konuşma şartı getiriliyor. Dil için en önemli şey Kürtçenin siyaset dili olmasıdır. Bunu hayata geçirebilirsek çok önemli bir adım atmış oluruz” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından, “Politika ve Dil” oturumu yapıldı. Moderatörlüğünü Mazlum Kanîwar’ın yaptığı oturumda konuşmacı olarak araştırmacı Dr. Nadire Güntaş Aldatmaz, dil bilimci Sami Tan ve akademisyen Dr. Mikail Bülbül yer aldı.
Dilimizin geleceği bizim elimizde
Dilbilimci Samî Tan, “Bir dili öldürmek jenosittir. Jenosit durumu Kürtler başta olmak üzere birçok topluluk üzerinde denendi. Dil asimilasyonu insanlık suçu değil, insanlığa karşı bir suçtur. Yapılan araştırmalarda insanlar kendi dillerinde konuştuklarında kendilerini psikolojik olarak daha rahat hissettiğini ifade etmiştir. Türklerin dil politikası beyaz soykırımdır ve yıllardır bunu politikalarıyla yapıyorlar. Beyaz soykırıma karşı bir mücadele ortaya konuldu. Bu politikanın tersine dönmesi için çok önemli çalışmalar yapıldı. Tüm asimilasyon politikalarına karşı dili yaşatacak olan toplumun kendisidir. Toplum kendisini örgütlerse hiçbir devlet aygıtı o dili unutturamaz. Dilimizin kaderi ve geleceği bizim elimizdedir” diye konuştu.
Dört parçada insanlar birbirini anlamıyor
“Dilin standartlaşması” konusuna dair açıklamalarda bulunan akademisyen Dr. Mikail Bülbül, “Kürtçe ve yaşadığımız yerin kaderi aynıdır. Politika ve coğrafya birliği olmuş olsaydı tüm Kürtler birbirlerini anlarlardı. Ama bu gün dört parça Kurdistan’da insanlar birbirlerinin dillerini anlamıyor. Bunun için dilin standardizasyonu gerekiyor” dedi.
Kirmançkî neredeyse yoktur
Araştırmacı Dr. Nadire Güntaş Aldatmaz ise “Kurmancî’nin yanında Kirmançkî’nin de standartlaşması gerekiyor. Tüm dillerde bir standardizasyon problemi var. Bir dilin imkan ve statüsü neyse o dil o kadar standartlaşır. Bir dilin bir standardizasyonun olması için okullar ve eğitim şarttır. Türkiye’de bu şartlarda Zazakî’nin kendisini yaşatma şansı yoktur. Türkiye’deki dil eğitimleri olan okullarda ve üniversitelerde de durum böyledir. Kirmançkî neredeyse yoktur” diye kaydetti.
Sempozyum iki gün boyunca çeşitli tartışma ve oturumlarla devam edecek.
Kaynak: MA