Rojbin Perişan’ın ‘Toprağın Şarkısı’ kitabı Aram Yayınevi’nden geçtiğimiz aylarda çıktı. Roman, okuyucuyu sorgulamaya çeken, yoğunlaştıran hepimizin yakından bildiği bir konu
Ayten Gülsün/Gebze Cezaevi
Rojbin Perişan’ın “Toprağın Şarkısı” kitabı Aram Yayınevi’nden çıktı. Diline ve tarzına aşina olduğum yazarın son kitabını merak ve ilgiyle okudum. Kürdistan ve devrim edebiyatı üzerine tartıştığımız şu sıralarda Rojbin Perişan’ın kitabını okumak oldukça verimli geldi. Roman ritmik, yetkin dili, derinliği ve muazzam karakter oluşturma gücüyle dünya klasiklerinin arasında yer almaya aday olan bir eser.
“Dicle’nin dili olsaydı tıpkı direnişçiler gibi vicdanların birer enkaz yığını haline geldiğini haykırırdı. Toprağın Şarkısı öyle bir şarkı ki; hani vahşete karşı en güvenli yerin dağlardan başka mesken bilemeyenlerin ama dağlara ulaşamayan ve bu nedenle şehrin bodrum katlarını tercih etmekten başka şansı olmayanların şarkısı.”
Ses olmaya davet
Konusu Cizre 2016’daki sokağa çıkma yasakları. Okuyucuyu sorgulamaya çeken, yoğunlaştıran, hepimizin yakından bildiği bir konu. Sarsan, devrime ses veren ve ses olmaya davet eden gücü, oluşumu ve hakikati bağrında taşır.
Aylarca saldırı vahşetine karşı en az olanak ve en yüksek iradeyle mücadele edip direnenlerin şarkısıdır. Mücadelenin direnişle sınandığı sona gelindiğinde “Başaramadık ama son nefese dek direnerek umut olmayı tercih edenlerin sesi… Bodrum katlarında susuzluktan ve haykırmaktan kısılan sesleriyle öylece bekleyenlerin avazı… Umudu tükenmeyenlerin ve gelen ölümün ilk genzi yakarken, susuzluktan bilenenlerin sessiz çığlığı… Yanı başında gürül gürül akan Dicle’ye umut ve sitem dolu bakışlarını geride bırakanların ağıdıdır Toprağın Şarkısı…”
‘Çağları devirecek büyüklükte bir acıdır’ diyor yazar. Bu gerçeği etkileyici bir tarzla kitabın son sayfasına kadar okuyucuya taşıyor. Okuyucu, kendini Cizîr direnişinde buluveriyor. Yaşamı uğruna ölecek kadar sevenlerin mücadelesini, hayat dolu gülüşleri, esprileri, umut ve özlemleri, Kürt sosyolojisiyle tanımladığı karakterlerle direnişin birçok boyutunu daha görünür kılıyor. Her okuyucunun kendini bulabileceği karakter çözümlemeleri romana ayrı bir derinlik kazandırıyor.
Kilitli vicdanlar
Direnişte yaşamını yitiren yoldaşların diliyle, duygularıyla iddia ve kararlılığıyla, çelişki ve zorlamalarıyla, sorgulamalarıyla kitabı okumak, Cizîr direnişinin anlam derinliğini oldukça hissettiriyor. Bodrum katlarında yapılan katliamın üzerinden 2 yıl geçti. Çağın, dünyanın ve bu sesi uzaktan-yakında duyanların vicdanı katliam günlerinde olduğu gibi hala suskun. Oysa direniş, bırakıldığı acılar ve tüm bu acılara neden olan vahşet, çağları devirecek büyüklükteydi. Çığlık ve acıların dışarıdan açamadığı kilitli vicdanların, içeriden ne düzeyde kapandığını bir kez daha gösteriyor yazar. Bu vicdansızlıkla insanın aslında bir enkaz yığını haline geldiğini anlaşılıyor kılıyor. Kilitlenmiş vicdanların açıklaması, hayatımı kaybedenleri geri getirmese de, direnişte yükselen anlam çığlığına doğru yola düşmek demek, verilecek en anlamlı mesajın olduğunu okuyucuya taşıyor yazar. Vicdansızlıkla debelenen enkaz yığınını toplamak, iyileştirmek, hesap sormak, değiştirmek ve değişmek direnişe verebilinecek ses olmaya davet ediyor. Çünkü özyönetim direnişinin en büyük amacı özgürce yaşamak olduğu kadar bu özgürlük ruhunu ve inancını tüm dünya halklarına bahşedebilmekti. İşte direnişte yer alanların en temel ortak özellikleri yaşlarından oldukça büyük bu insanlığa karşı beslendikleri sevgidir. İnsanlığın çağlar boyunca biriktirdiği bu enkazı temizleyip, toplamaya iman gücüyle sarıldılar.
Kadının özgürlüğü
Toprağın Şarkısı’nda adı geçen tüm direnişçilerin, şehitlerin dilinden bu amacın varlığını okuyoruz. Rojbin’in etkileyici ve gerçekçi edebiyat diliyle devrimin zorluklarını ve devrimin inancını iç içe en doğal haliyle, direnişçileri resmediyor. Bu açıdan Cizîr direniş gerçekliğini tüm satır aralarında diyaloglarda, karakterlerde, zaman ve mekanın her köşesinde anlamak ve anlamlandırmak mümkün. Bazen Kürt sosyolojisini tanımlarken, bazen zalimin asırlardır süregelen vahşetini anlatırken, bazen kadının neden özgürlüğü seçtiğini çözümlerken, bazen de savaşın acı gerçekliğinin yarattığı travmatik psikolojik etkileri yazarın oluşturduğu karakterlerden çarpıcı ve gerçekçi bir şekilde okuyoruz. Yazar, okuyucuyu bir kez daha bilen ve bilmeyeni alıp unutulmaması adına Cizîr direnişine götürüyor. Bir nevi direnişin sesini duyurmaya çalışıyor.
“Toprağın şarkısı” hep dinlenilmeli diyor yazar. Bir kez daha unutmak ihanettir gerçeğini hatırlatıyor. Toplumsal inşayı eksik, yarım bilmelerle ama sarsılmayan inanç gücüyle deneyimlemek isteyen, özgürlüğe susayanların ve susuz kalanların şarkısını dinletiyor yazar. Asırlardır Dicle’nin kenarında kurulupta, bir asrı acıya yetecek kadar susuz kalan şehrin öyküsüdür. Dicle’nin dili olsaydı tıpkı direnişçiler gibi vicdanların birer enkaz yığını haline geldiğini haykırırdı. Toprağın Şarkısı öyle bir şarkı ki; hani vahşete karşı en güvenli yerin dağlardan başka mesken bilemeyenlerin ama dağlara ulaşamayan ve bu nedenle şehrin bodrum katlarını tercih etmekten başka şansı olmayanların şarkısı.
Roman bir anlamda yazarın da anlam çığlığı niteliğini taşıyor. Rojbin, 26 yıldır zindandadır. Cizîr direnişine ve mevcut toplumsal dokuya tanık olmamıştır. Rojbin, bu süreci konu ettiği romanı yazarken, kırık-dökük bilgiler ve haberlerle takip edebildi. Buna rağmen yazarın usta ve yetkin kalemi ile özgürlük mücadelesi içinde benzer süreçlerden geçmiş olması ve yıllarca Kürt özgürlük hareketinin engin deneyimleri sayesinde “Toprağın Şarkısı”yla duyulmayan anlam çığlığına önemli ve güçlü bir ses kazandırdı. Bu nedenle roman vicdanları sarsan, anlamla buluşturan oldukça etkili bir eylem niteliğindedir. Yazar bir yerde direnişçilerin bayrağını devralıyor.
Yazar Rojbin’i bu çok değerli rormanı için bir kez daha kutluyor, eline, yüreğine sağlık diyorum. Hepimizin sesi, çığlığı ve kalemi oldu. Yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan Rojbin Perişan’ı sevgi ve saygılıyla bir kez daha kutluyorum.
KOCAELİ