Türkiye’de seçimler öncesi öyle vaatler verilir ki, insanlar bu vaatlere kanarak oy verirler ama seçim sonrası büyük hüsran yaşarlar. Verilen sözlerin çoğu tutulmaz. Şimdilerde bu durumu tekrardan yaşıyoruz. Verilen sözlerden örnek vermek gerekirse; Erdoğan, seçim öncesi mülakatı kaldıracağız dedi mi? Dedi. Seçimden sonra ne oldu? Tekrardan mülakat devreye girdi. Mülakat olmazsa zaten AK Parti’nin kan damarları tıkanır ve yavaş yavaş siyasetten kaybolur. Bütün kurumlara mülakatla kendi istediklerini yerleştirdiler. Mülakatla işe alınan eş, dost ve akrabalar da cabası. Aylarca çalışıp hakkı olan işi alamayan gençlerin hakkını yedi, haramzadeler. Seçim arifesinde oy almak için bu işe alınmalar iktidar tarafından yoğun bir şekilde işlenecek. Başka bir örnek Mardinli Aydın Ayaydın Muğla’dan AK Parti’nin belediye başkan adayı oldu. Eski bir politikacı ve birçok siyasi partide çalışmış ve milletvekili olmuş. Şu anda kızı AK Parti milletvekili. Ayaydın bu kadar senelik siyasi yaşamında aklımızda kalacak ne gibi bir işlev sundu? Muğla’da hedef Kürt oylarını AK Parti’ye kazandırmak. Muğla ilçelerinde Kürt potansiyeli var, doğrudur ama oradaki Kürtlerin AK Parti’ye oy vereceklerini hiç sanmıyorum. Zira orada yaşayan Kürtlerin çoğu, işsizlik, köy boşaltmaları olaylarından gelen insanlardır.
Tabii bu arada seçim ittifakında beraber olan partilere de iktidar tarafından verilen sözler ve görev dağılımı bütün hızıyla devam ediyor. Batman’da HÜDA- PAR bir miting düzenledi. Bu mitingdeki sloganlardan birisi de “cenk, cihat, şeriat.” Şimdi iktidar partilerine, özellikle de MHP’ye sormak gerekiyor; siz şeriat istiyor musunuz? Ceviz yuvarlak mı, değil mi o zaman daha belli olur herhalde. Kimsenin dini inancına karıştığımız yok, ona saygılıyız ama dini kullanarak siyaset yapanlara elbette karşıyız. “Selahaddin Eyyübi’nin torunlarıyız” diye slogan atıyorsunuz ama Kürtleri ortadan kaldırmak isteyen anlayışla beraber yürüyorsunuz. Selahaddin Eyyübi’nin torunuyum diyen eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş da “ben Selahaddin Eyyübi’nin torunuyum” diyor ama onun arzu ettiği kan dökmek değil, barış. İşte bu farkı görmek lazımdır. Hayırlı torun olmak, ölümlere karşı durmak hepimizin görevidir ve bu görevi yerine getirmeyen ben şuyum buyum demesin.
Seçimden konu açılmışken bazı konulara da değinmek gerekir. Akşener, Mayıs seçimlerinde oğlum dediği ve desteklediği İmamoğlu’na karşı şimdi İstanbul’da rakip oluyor. Bu Millet İttifakı’nın mayıs seçimlerinde neden kaybettiğinin açık belgesidir. CHP de bildiği yolda devam ediyor ve güven vermiyor, biz Kürtler için. Antalya CHP belediyesinin Kürtlere karşı olan uygulamaları haklı olarak Kürtlerin tepkisini çekiyor. Nedeni de çok açık, birincisi; Sakık’ın yengesine mezar yeri verilmemesi, ikincisi de toplantı için mekân verilmemesi. Konu Kürtler olunca hem iktidar ve hem de muhalefetin kafası aynı işliyor. Yazık…!
Orta Doğu bombalar içinde kalırken ABD ziyaretleri devam ediyor. Blinken Türkiye’ye geldi ve görüşmeler yaptı. Türkiye F-16 almak için bastırıyor ve koz olarak da İsveç’in NATO üyeliğini ortaya atıyor. ABD senatosunun F-16 konusunda kesin bir kararı yok. F-16 Kürtlere karşı kullanmak için önemli bir silah. Türkiye’nin bekasını savunan bir iktidar çok farklı adımlar atmalıdır, hatta barış ortamının genişlemesi için çaba sarf etmelidir. 40 senedir süren bir savaşı bitirmek için çareler bulunmalıdır. Senelerdir duyduğumuz haberler aynı. “Bu kadar hedef vuruldu, bu kadar terörist öldürüldü”, sonuç kocaman sıfır. Silahlara veda etmenin zamanı gelmiştir, fazlasıyla kan döküldü bu topraklarda. Irak, Suriye, Lübnan ve İran topraklarında savaş yavaş yavaş yükseliyor. Türkiye’nin en kısa zamanda doğru politikalar üretmesi zorunludur yoksa Türkiye de bu sarmalın içinde olacaktır. F-16’lar bunun için mi isteniyor sorusu takılıyor kafama.
Ne acıdır ki, hiçbir ülkenin barış konusunda bir çabası yok. Silah ticareti genişledikçe barışın sesi de o derece kısılıyor. Bu durumda dört parçadaki Kürtler bir uzlaşı içinde yeni, çağdaş, halkların çıkarına bir adımla Kürt birliğini sağlama çabası gösterirse, barış konusunda önemli bir adım atmış olurlar. İnsan gibi yaşamanın yolu adaletli barıştan yana olmaktan geçer. Umarım gelecek nesillere böyle bir ortamı sunarız.