Kentlerde ağaçların katledilerek birer beton yığını haline getirilmiş olması geçmişte yaşanan veba salgınlarını andırıyor. İnsanlık tarihinde bilinen veba salgınlarında yüz milyonlarca insan yaşamını yitirdi. Bu veba salgınları ortaya çıktığında kentleri ilk terk eden hayvanların ise kuşlar olduğu izlenip not edilmişti. Bugün kentlerden kuşların kaybolmaya başlamış olması ise bir veba salgınına işaret ediyor. Günümüzde veba mikrobu artık görülmüyor ancak bu mikrobun işlevini bugün kapitalizm üstlenmiş durumda. Veba salgınının ilk sonuçlarından biri olan kuşların kenti terk etmesine benzer bir durumu bugün derinden yaşıyoruz.
Yaşar Kemal’in İstanbul’un çürüyen, kirlenen yüzünü ve insanlığın da bu şehirle birlikte yok oluşunu anlattığı ‘Kuşlar da Gitti’ romanında insanlığın durumuna dikkat çeker; “İnsanlık öldü mü? dedim. Yok dedi, ölmedi, ölmedi ama bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?” Yaşar Kemal bu satırlarıyla insanlığın da kuşlarla birlikte yok olup gitmekte olduğunu betimliyordu. Eskiden İstanbul’un tüm köşk, saray, cami, mescid, türbe, han, çeşme vb. gibi yapıların duvarlarına oturtulan maket görünümlü kuş evleri yapılırdı. Bu evler hafızalarımızdan silinirken onlar için hiçbir şey yapılmadı.
Kuşlar geldikçe onları kovaladık, vurmaya çalıştık, yıktık yuvalarını, kestik ağaçlarını ve kuşlar gidiyorlar artık. Kentlerde kuş türü olarak kargalar ve kent deniz kıyısında ise bir de martılar kaldı bizlere arkadaş. İstanbul’un kuşları olan iskete, ispinoz, saka gibi kuşlar artık kent merkezinde görünmez hale geldi. Sanatçı Nazan Öncel sözlerini ve müziğini yaptığı bir şarkısında kuşların gidişini şöyle anlatmıştı: “Hani o sevdiğimiz yerler var ya/ İşte şimdi oralara evler yapmışlar/ Hayallerimizin üstüne oturmuşlar/ Kuşlar da gitti yeşil de bitti/ Hem çok üzgünüm hem çok çaresiz.”
AKP iktidarı Türkiye’nin üzerine bir veba mikrobu gibi çöktü. AKP’li belediye, İstanbul’un yaşayan tek doğal alanı olan Validebağ Parkı’nı yok etmek istedi. Önce parka rantın anahtarı olan bir cami projelendi. Sonra imara açmak istedi, hatta jeotermal enerji için sondaj ihalesi hazırladı Validabağ için. Ama başaramadılar. Bu başarısızlıklarının nedeni bölgede yaşayan halkın yıllarca nöbetler tutup direnmesiydi. 15 bine yakın ağaç ve bitkinin yaşadığı Validebağ halen kuşların yaşamını sürdürebildiği yegane küçük alanlardan biri. İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu, Vaidebağ Parkı’nda gerçekleştirdiği gözlemler sonucu parkta sürekli yaşayan veya her gün girip çıkan 118 tür kuş tespit etmişti. Validebağ’da direnen halk, veba mikrobunu parka bulaştırmamayı başardı ve kuşlar orada kaldı.
İstanbul’un merkezi alanları artık birer beton yığını. Gözleri paradan başka birşey görmeyen sermaye sahipleri, iktidar eliyle toprağı ve ağaçları katlederek biriktirmeye devam ediyor. Kuzey Ormanları’nda milyonlarca ağacı katlettiler. O ağaçlarla birlikte katliama uğrayan alanlarda yaşayan onbinlerce hayvanın yaşam alanı yıkıma uğratıldı. Kuşlar, ayılar, domuzlar, tilkiler, karıncalar ve birçok canlı yıkım sırasında ya öldürüldü ya da bu hayvanlar aynen domuzların boğazı yüzerek geçmeleri gibi kendilerine yeni yaşam alanı yaratabilmek amacıyla göç ettiler. Kent merkezileri ve her geçen gün daha da genişlemesiyle birlikte yok edilen doğal alanlar, şimdi tabiri caizse hamuduyla sermayeye devrediliyor.
Geçtiğimiz yıl TBMM’de kabul edilen ve veba mikrobunu çırak çıkartabilecek bir yasa ile birlikte ormanların şirketlere kiralama yoluyla devredilmesi sağlandı. İhalelerle yapılacak olan bu devirler sonrası şirketler, yaşayan ağaçları diledikleri zaman kesip, işleyecekleri ya da satabilecekleri ihale süreçleri önümüzdeki günlerde başlayacak. İstisnasız tüm ormanlar sermaye gruplarına ihale edilmek istenecek. İhaleyi alan sermaye grupları isterlerse kiraladığı alanı tel örgülerle çevreleyebilecek. Ormandaki ağaçları katlederken aynı zamanda oraları birer işletmeye çevirerek içinde yaşayan canlılara yaşam hakkı tanımayacaklar.
İnsanlıktan çıkmamızı ve doğal yaşamın yok edilmesini sağlayan ve tüm dünyayı esir almış olan kapitalist sistemdir. Bizler ise her yanı sarmış olan bu veba mikrobunun ölümcül yüzünü seyre dalarak yok oluşumuzu sadece izliyoruz. Veba mikrobu o kadar sarmış ki her yanımızı, Leyla Güven’in 5 ayı aşan süredir Öcalan’la simgeleşen ve bir insanlık suçu olan tecride karşı 7 bin arkadaşıyla sürdürdüğü direnişi de sadece seyrediyoruz. Kapitalist mikrop sadece doğal yaşamı yok etmiyor, aynı zamanda insanı yanlızlaştırarak onu da insanlıktan çıkarıyor.